- 201 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
MAVİ TAVŞAN-3
...
İş yerinde rutinlikten ölmek üzereyken telefonu çaldı. Arkadaşı bu akşam ki planlarını hatırlatıyordu. Bazı zamanlar arkadaşlarıyla bir mekânda canlı müzik yaparlardı.
Mavi tavşan baterist.
Tabii ki mavi tavşanın aklından çıkmıştı bu plan ama arkadaşına hissettirmeden aklında olduğunu ve çıkışta geleceğini söyledi. Müzik yapmalarının nedeni maddi bir getiri değildi. Eğlenmek için çalıyorlardı. Mavi tavşan da sevdiği ve mutlu olduğu için çalmayı kabul ediyordu. Böyle birinin dosya işleriyle ne işi olabilir? Mavi tavşan telefonu kapadıktan sonra masasında duran faturalara baktı. Sinirli bir halde alıp çekmecesine kaldırdı.
“Ne yapıyorum ben burada?”
Son zamanlarda bu soruyu çok soruyordu. Cevabını ise veremiyordu.
Kafası bu kadar doluyken nasıl bateri çalacak? Arkadaşına gelemeyeceğini söylemek istemişti ama söyleyememişti. Çünkü daha önceden söz vermişti. Dönmek olmaz.
Çoğu insanın aksine mavi tavşan verdiği sözleri her zaman tutardı.
İş çıkışında arkadaşı onu almaya gelmişti. Arkadaşının motosikletine binip çalacakları mekâna gittiler. Hazırlıklarını yaparlarken arkadaşı mavi tavşanın düşünceli halini anlamış olacak ki konuşmaya başladı.
"N’oldu?"
"Hiç"
"Peki." Dedi arkadaşı üstelemeden.
Bu bitmek bilmeyen konuşmanın ardından mavi tavşan telefonu çıkardı ve annesini aradı. Eve gelmeyeceğini haber verdi. Ne zaman çalsalar sonrasında geç olduğu için arkadaşında kalırdı. Mavi tavşanın ailesi ona çok fazla güvendikleri için bu duruma hiç karışmazlardı. Ancak mavi tavşan eve gitmek istiyordu. Sabah sevimli çocuğu görmek istiyordu ama yapacak bir şey yok.
Mavi tavşan davul çalarken başka diyarda gibiydi. Sanki elleri kendisinden bağımsız hareket ediyordu. Kafası o kadar doluyken bile bir hata yapmamıştı ama mutlu da olmamıştı.
Programdan sonra arkadaşıyla eve gittiler. Arkadaşı saatlerce telefonla konuşmuştu mavi tavşanda mutfağı toparlamıştı. Daha sonra arkadaşı mavi tavşanın yanına geldi ve hafta sonu için başka bir program ayarladığını söyledi. Mavi tavşan bir an duraksadı ve ilk kez arkadaşına gelemeyeceğini söyledi. Kafasının dağınık olduğunu ve kendisini kötü hissettiğini belirtti. Bugün çalarken anlamıştı ki müzik de rutine girmişti.
Bu kabul edilemez. Zora ki müzik olmaz.
Arkadaşı çok şaşkındı ama itiraz etmedi. Sanki mavi tavşanın aklından geçenleri duymuş ve ona hak vermişti. Biraz zaman oturup sohbet ettiler. Daha sonra mavi tavşan yarın işe gideceği için uyumaya gitti. Çok yorgundu.
Sabah olduğunda halen yorgun hissediyordu. Hiç dinlenememişti. Kafasında onlarca soru varken nasıl dinlenebilirdi ki? İşe gittiğinde halen kendinde değildi. Uyuyor gibiydi. Rutin işlerine devam ederken hayalet gibiydi deyim yerindeyse.
Hep yapardı hayatı sorgulardı. Her zaman sorular vardı kafasında ama belli bir düzeni de vardı. Belli bir düzen yaratmıştı kendine. Sabah hep aynı saatte kalkardı. Hep aynı saatte kahvaltı eder aynı saatte evden çıkardı. Hep aynı saatte havalandırma dediği yerde soluklanır sigara içerdi. İş yerinde hep aynı zamanda olurdu hep aynı işleri yapardı. Saçını bile hep aynı tarardı. Kalemlerini bir sıraya dizer, kâğıtlarını düzeltip masasının kenarına koyar hastalık derecesinde bir düzenle yaşardı.
Nasıl olurdu da küçücük bir olaydan bu düzen sekteye uğrar? Oysa aylar öncede onu görüyordu ve hiç konuşmadan önce böyle hissetmiyordu. Konuşunca ne fark etti ki? Anlayamıyordu.
Bir hafta geçmişti bile. O bir hafta boyunca hep eve gitti hiç arkadaşında kalmadı. Arkadaşları gard almıştı zaten mavi tavşana. Programa artık devam edemeyeceğini söylediğinden beri araları soğuktu. Bu yüzden kalmıyordu arkadaşında gerçi her sabah sevimli çocuğu görme umuduyla gidiyordu fakat görmemişti hiç. Robot gibiydi bir haftanın nasıl geçtiğini anlamamıştı. Hep kafasında düşünceler vardı. İşini bile doğru düzgün yapamıyordu. Bir gün dayanamadı artık her zaman ki gibi havalandırmaya geldi. Bir sigara yaktı. Sevimli çocuk yine yok. Saatli adam her zamanki yerinde duruyordu. Bir süre adamı izledi ve onunla konuşmaya başladı.
"Merhaba."
"Merhaba."
"Bir şey sorabilir miyim?"
"Tabi buyur kızım."
Saatli adam gayet samimiydi.
"Burada bir çocuk vardı. Bizimle aynı saatte burada olup sigara içen, görmüşsünüzdür. Son zamanlarda gördünüz mü?"
Mavi tavşan neredeyse hiç nefes almamıştı.
"Hayır görmedim."
"Nasıl hayır. Yani son zamanlarda görmediniz mi? Diye tekrarladı mavi tavşan üzülmüş bir halde"
"Hiç görmedim."
"Nasıl hiç görmediniz? Çoğu zaman bizimle birlikte burada durup sigara içiyor. Sevimli bir çocuk ve çok güzel bir gülüşü var."
Mavi tavşan biraz şaşkın biraz tedirgindi.
- Tamam kızım. Her sabah buraya gelirim evet sende gelirsin ama başka kimse durmaz burada. Ben bilmiyorum sevimli çocuk falan öyle biri de yok zaten.
Saatli adam mavi tavşana korku içinde bakıyordu. Mavi tavşan donup kalmıştı. Ne diyeceğini bilemiyordu. Şaşırmıştı ve çok garip daha önce yaşamadığı tarifsiz bir duygu içerisindeydi.
"Var olmayan insanlar mı görüyorsun?" diye sordu saatli adam. Mavi tavşan yine cevap veremedi. Gerçekten de buz kesmişti.
"Musallat olmuşlar sana kızım. Bir hocaya görün sen çok geç olmadan." diye devam etti saatli adam sesini alçaltmıştı. Başkalarının duymasından çekinir bir havası vardı. Mavi tavşan yerinden kıpırdayamıyordu bile. Saatli adam giderken mavi tavşana acır bir gözle bakmıştı ancak mavi tavşan şoktaydı saatli adamın o bakışını görmemişti.
Nasıl olur böyle bir şey? Bir yanlışlık olmadı. Sevimli çocuk var. Var olmalı... Mavi tavşanın yanına gelmişti. Hatta sağ omuzuna dokunmuştu. Onunla konuşmuştu. Bütün bunlar bir sanrı olamaz. Saatli adamın bir yanlışı olmadıydı. Belki o görmemişti. Evet, öyle olmalı kesin görmedi. Koca adamı nasıl görmedi?
Sevimli çocuk dediğine bakmayın. Aslında yirmili yaşların sonundaydı. Mavi tavşanda öyle... Tamam, sevimli olabilir ama kesinlikle çocuk değil.
Mavi tavşanın elindeki sigara bitmişti ve parmakları yanıyordu. Sigarayı yere attı bineceği otobüse doğru ilerlemeye başladı ancak kendinde değildi. Böyle bir şey nasıl olabilirdi bunu düşünüyordu. Yaşadığı hayal olamazdı. O kadar gerçekti ki kendisini bir sanrı gördüğüne inandıramıyordu aynı zamanda da korkuyordu. Böyle bir şey ilk kez başına gelmişti...
...