- 514 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
An Çalmak
An Çalmak
“Üç vakit”; geçmiş, gelecek ve “An”!
Zamanın 3. Boyutta izafi algılanması, 1. Ve 2. Boyutlarda zamanın aslen olmaması konusunu önceki yazılarımda sık yazdım! Zaman, 3. Boyutta doğrusal gibi algılanır ama tüm boyutlardan topluca bakılırsa aslen zaman yok! “Kuantum fizikte çifte yarık” deneyindeki gözleme bağlı belirleme konusunu hatırlayalım! Gözlemci, zerre boyutunda durumu zaman-mekan, iyi-kötü, büyük-küçük şeklinde gözlemciye izafi belirler! Zerrenin aslında “Küçük” olmadığı, bütün ile aynı özelliğe sahip olduğu; 2. Ve 1. Boyutlarda zerre ile bütünün aynı işleyişe tabi olduğu söylenebilir! Çünkü 3. Boyuttaki izafiyetler, algıyı yanıltır! Bir şey, zaman-mekan, iyi-kötü, büyük-küçük şeklinde izafi olarak belirlenmemiş ise bütünün aynıdır! Gözlemci, gözlem ile göreceli olarak algılar ve o algı sınırına hapsolur!
Gözlemci, izafi belirleme yapmadığında da algılayamaz! Yani gözlemcinin 3. Boyutta algılaması için 3. Boyutun dar alanına sıkışması kaçınılmaz! 3. Boyutun izafi alanına sıkışmadan algılamak mümkün olmadığına göre sınırsız potansiyel nasıl fark edilebilir?
Cevap; 1. Ve 2. Boyuta inanarak! Gözlemci, sınırsız potansiyelin farkında ise buna inanmış ise 3. Boyutta gözlediklerinin izafi olduğunu bilir ve gözlemi, 2. Ve 1. Boyutlara doğru genişletir! 3. Boyutun algı sınırlarında sıkışıp kalmaz! Bu kişinin potansiyel olarak tüm boyutlardaki varlığına inanmasıyla mümkün! Sadece 3. Boyuttaki maddi varlığına inanmış birisi, “Materyalist” sayılır! İnanç konusunu da bildik manada bir şeylere ya da ululara, kutsallara inanmak olarak düşünmeyelim. Bu da 3. Boyutun izafi sınırlı algısıdır! İnanç kişinin öz potansiyelinin evreni kapsadığı şeklinde düşünülmeli! Yoksa kutsallara inanıp inanmamak, bireyin kendi tercih ya da becerisi! Benim kast ettiğim “İnanç”, bireyin kendini inkar etmemesi; kendini 3. Boyutta göreceli olarak algıladıklarıyla sınırlamaması anlamında!
“An” nasıl çalınır, çaldırılır veya atlanır, atlatılır?
Cevap; tüm zamanlar “Üç vakit” bir “An” dan açığa çıkar! Kuantum alanda sınırsız potansiyele sahip, zamansız-mekansız, büyük-küçük olarak belirlenmemiş ya da iyi-kötü olarak belirlenmemiş bir durum var! Bu duruma “Levha” diyelim! Tüm olasılıklar bu levhada henüz belirlenmemiş olarak potansiyel olarak var! Yani bir şey, her şey olabilir; her şey bir şey olabilir bir durumdan bahsediyorum! Bu durumdan, alandan birey, gözleme izafi olarak belirlemeler yapar; bu belirlemelerin tamamı izafidir! “Zaman-mekan, iyi-kötü, büyük-küçük” hepsi gözlemciye izafi olarak belirlenir! İşte tam da bu belirlemede yapılır algı hatası! Ayrıntısını diğer yazılarımda yazdım! Kuantum alanda, levhada bir nokta belirlendiğinde o noktanın, öncesi-sonrası; büyüklüğü-küçüklüğü; iyiliği-kötülüğü izafi olarak belirlenmiş olur! Zaten 3. Boyuttaki yaşam da bu belirlemeleri pratik etmekten ibaret! Belirleyen, gözlemci kişinin ta kendisidir! Neyi nasıl belirler ise o sonucu 3. Boyutta yaşar! “Ben bir şey belirlemedim!”, hayır belirledin; bir şeye, büyük- küçük; iyi-kötü; önce-sonra diyerek belirledin, haberin yok! Belirlediklerini izlediğinde yaşadığında dehşete kapılıyorsun, inkar ediyorsun. Kişinin kendini inkar etmesi de bu manada!
Şimdi “An” nasıl çalınır? Konusuna gelelim!
Kişi kendini geçmiş ve geleceğe atar ise “An” atlanmış ya da çalınmış olur! Tüm zamanlar “An” dan açığa çıkıyordu ya hani, işte “An” da gaflet, geçmiş ve geleceğe atılmaya sebep! Gözlemi daha “An” da iken yukarıda bahsettiğim sınırsız alanı göz ardı edip yukarıda bahsettiğim izafi sınırlamalara hapsedip geçmiş ve geleceğe hatta büyük-küçük; iyi-kötü izafiyetlerine hapsolmak var! Levhanın bütününde potansiyel olarak, her durumda bulunmak var iken izafi belirlemelere hapsolmak!
Geçmiş ve geleceğe atılmış bir şuur, “An” da olamaz! Bu nedenle, insanların “An” ları çalınır! Bir kişi ya da toplum, geçmiş ve geleceğe atılır ise “An”, bunu başaranın hesabına çalınır! Geçmişe atmak; insanların, eski zaman kutsal ve ulularının eksik veya abartılı nakledilmiş yaşamlarına hapsolması! Geleceğe atmak; insanların, gelecekte vaat edilenlere dair tüm yaşamlarını yönlendirmesi! Bunun sonuçları çok hazindir! Geçmişe atılanlar, geçmiş zamandaki kutsal şeyleri yapmaya kendilerini adarlar, geçmiş zaman ulularının idealleri uğruna tüm zamanlarını feda ederler! Geleceğe atılanlar ise gelecekteki vaatlere tav olurlar! Öldükten sonra ulaşacakları vaatler uğruna ölümü göze alırlar! Yukarıda bir “Materyalist” tanımladım! Sadece 3. Boyuttaki maddi varlığına inanmış birisi, “Materyalist” sayılır! Demiştim. İşte buna benzer sadece geçmiş ve geleceğe atılanlarda “Materyalist” sayılır! Vaatler ile yaşayan ve “An” da olamayıp ya geçmişte ya da gelecekte yaşamaya adanmış olanlar da materyalisttir! Tüm zamanlar “An” dan belirleniyor iken “An” pas geçildiğinde zaten kişi de kendini, potansiyelini inkar etmek durumunda kalmıştır! Vaatler ne olur ise olsun bir fayda sağlamaz! KENDİNİ GEÇMİŞ VE GELECEĞE; VAATLERE ADAYANLARIN UĞURUNA ÖLDÜKLERİ ŞEYLER DE YAŞAYANLAR VEYA ONLARI BU DURUMA ATANLARA YARAR!
Geçmişe atılanlar, kendi geleceklerini yaşamaz, geçmiştekileri yaşar ve kendini inkar etmiş olur! Geleceğe atılanlar da vaatleri elde etmek için vaat edenlerin istediği sonuca dair yaşar!
Görülen bu durumlar aslında sonuçtur! Arka planda kişinin neye ne şekilde inandığı yatar! Başkaları için yaşamak! Başkaları için ölmek! Başkaları için istemek! “Kendim için istemiyorum!” diyenler, aslında en büyük haksızlığı kendilerine yapıyorlar! Hem kendi için istemeyenler, “Empati” de kuramaz! Çünkü kendi için yaşamıyor! Kim için yaşıyor ise ona dair işleyecek! “Kendim için istiyorum!” diyenler ise kendilerine de haksızlık yapmaz, başkalarına da haksızlığı muhtemelen yapmaz! “Empati” kurabilir; kendinden bilir! Benim nasıl yaşamaya hakkım var ise başkalarının da aynı mantıkla yaşamaya hakkı vardır!” diyebilir! Geçmiş ve geleceğe atılmış, başkaları için yaşayanlar veya ölmeyi göze alanların, şuur altında şu vardır! “Ben nasıl başkası için ölüyor isem başkaları da bu uğurda ölmeli!” Ne kadar hastalıklı bir durum olduğu açıktır! Zaten gözlenen hastalıklı olaylar da bu mantık işliyor!
Son tahlilde; kişi kendisi için yaşadığında başkalarına da faydası olur! Başkaları için yaşayanların kendine de faydası olmaz! Geçmiş ve geleceğe atılanların, “An” da kendileri olmaz! Yani tüm yaşamlarını heba etmiş olurlar! Tüm zamanlar, “An” dan belirlenir!
Ahmet Bektaş
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.