- 964 Okunma
- 6 Yorum
- 2 Beğeni
Erken Teslim
Fotoğrafçılığa kıyısından köşesinden bulaştığım dönemlerde konuyu bilenler tarafından uyarıldığımı hatırlıyorum:
‘’Yaşlılardan ve çocuklardan uzak dur. Bunlar fotoğrafın bel altıdır. Çektiğin kareye hakettiğinden fazla anlam yüklerler.’’
Uyarı dikkate almak ya da almamak gibi bir lüksüm olamadı; fotoğrafçılığın maliyeti kaldırabileceğim sınırların ötesine geçince makinemi de bir kenara bıraktım.
Bugün ise o uyarının neye dayandığını görebiliyorum. Boğulup karaya vurmuş bir çocuk resmi haber sitelerinin en tepesinde... İlk defa mı bir ölünün fotoğrafını görüyorduk? Tabii ki hayır. Her gün çeşitli felaketlere ya da insan eli cinayetlere maruz kalanların resimlerine rastgeliyoruz. Hatta dikkatli gözler için aynı sayfada başka ölüler de var. Ama bu resmin bir farklılığı var: Sadece benim için değil, herkes için.
Peki o kare hakettiğinden fazla mı anlam taşıyordu? Sonuçta bir araya gelmemesi gereken iki kavram, çocuk ve ölüm, karşımızdaydı. Görünen o ki taşıması gereken anlamı uzun süredir ilk defa o kare yüklenmişti. Diğer ölüm fotoğraflarını kanıksarken sonra içimizdeki kırılmaya o resim yol açmıştı. İlk defa ölüm hakettiği tepkiyi alıyordu.
Resme bakıyorum.
Aylan sahilde aynı benim kızımın uzandığı gibi uzanıyor. Benim kızımınki gibi kısa saçları var. Ayakları, elleri onunkiler gibi küçük. O resimdeki çocuk benim kızım da olabilirdi; resme bakıp ‘’O değil’’ diyemezdim. Eve gidip gözlerimle görmem gerekti kızımın boğulmayıp sağlıkla nefes aldığını görmem için.
Evet, kişisel olarak ben biraz fazladan anlam yükleyip kızımın resmine baktığımı düşünmüştüm. Ama belki de ‘’fazladan’’ değildi. Belki de orada yatan kızımdı.
Bir gün öleceğim. Kızım da ölecek. Hangimiz diğerinden uzun yaşarsa yaşasın, ölenin resmine sahip olmayacak. Ama gel gör ki kader o resmi bugünden bana yolladı.
YORUMLAR
Henüz neyin ne olduğunu anlamadığım yaşlardaydım. Gelişigüzel her yere tüküren dedeme kızdığımda Annem, öyle söyleme evladım Allah, yaşlılar ve çocukların yüzüsuyu hürmetine nimet veriyor bize, derdi.
İşte bizim kırılma noktamız da bu. Annemin ne demek istediğini şimdi daha iyi anlayorum ve o resmi görünce evladınızı düsündüğünüzü de çok iyi anlıyorum.
Çünkü hepimiz aynı şeyleri düşündük.
Saygilar
İlhan Kemal
O resimde de o masumiyetin uğradığı hayalkırıklığı ve terkedilmişliği görüyorum. Kollarımda atıp atıp tuttuğum kızım bir an bile onu kaçıracağımdan endişe etmiyor. Ama Aylan ellerimizin arasından kayıp gitmiş.
Saygılarımla.
Kesinlikle sizinle aynı duyguları yaşadım. Görür görmez ne kadar da benim kızıma benziyor dedim. O da böyle uyur hep. Bütün gece yanımda yatan kızıma baktım. Gözlerimi kapattığım anda Aylan'ın o yatışını gördüm. Açınca kendi kızımı. Sanki Aylan'a haksızlık olacak diye kızıma sarılmadım. Sabah uyandığında her zaman yaptığı gibi "Cee ee" dedi kızım. Keşke dedim. Bütün bunları aşırı bulana diyecek sözüm yok. Evet, yaşlılar ve çocuklar sanırım kalbi olan herkesin insaflı yanıdır.
Bugün babanın açıklamalarını dinleyince içten içe adama öfkelendim. "Işıklara baka baka kıyıya yüzdüm ve onları buluşma noktamızda bekledim. Korkup kaçtılar diye düşündüm" diyor. Üç ve beş yaşındaki çocuklar yüzerek kıyıya çıkabilir mi? Polisten korkup kaçabilirler mi? Hepsinden acısı sen babasın, yavrularının elinden kaydığını ama bota tutunmaya devam ettiğini, sonrasında kıyıya yüzdüğünü söylüyorsun. Onlarsız niye yaşayasın ki? Kalaydın sen de orada. Belki bunları söylemesi kolay. Can tatlı geliyordur o an belki, kimbilir? Bütün bunları bize düşündüren, kahreden, evladımızla kıyaslayan, babaya öfkelendiren hep o acı kare. Fakat şehit tabutlarını, öldürülen kadınları vs. nasıl kanıksadıysak bu acı kareleri de kanıksayacağız.
Olaya bir baba gözüyle bakmanızdan daha insani ne olabilir ki. Aynı şeyleri hissettim sizinle. Eve gidip kızınızın sağlıkla nefes aldığını görünce de içinizdeki o acı his geçmemiştir.
Aynur Engindeniz tarafından 9/4/2015 12:31:25 AM zamanında düzenlenmiştir.
İlhan Kemal
Geçmedi. Ama geçecek biliyorum. Yoksa böyle yaşanılmaz, değil mi?
Saygılarımla.
Aynur Engindeniz
Çok uzattım. Kusura bakmayın.
Aynur Engindeniz
Çok uzattım. Kusura bakmayın. Saygılarımla.
O çocuğun ölümüyle kendi ölümünüzü özdeşleştiriyormuşsunuz gibi yazmanız, resmin yarattığı travmanın bir ifadesi değilse, o çocuğun kaderi (savaşın trajedisi) ile kendi kaderiniz (barışın konforu) arasındaki ilişkiyi/ilintiyi görmüyormuşsunuz gibi bir anlama da gelir mi?...
Böyle düşünmeme sebep, "...Hangimiz diğerinden uzun yaşarsa yaşasın..." demeniz oldu...
İstirham ediyorum, yanılıyor ve doğru algılamıyor, doğru yorumlayamıyorsam, daha açıklayıcı olur musunuz?...
Yoksa, diğer yandan da, 'düzyazı şiir' olarak değerlendirebileceğimiz nitelikte olmuş zaten bu yazınız...
Saygılarımla.
İlhan Kemal
derken aklımda hayatta hiç bir şeyi mutlak olarak almamak gerektiği vardı. Bebeğimin benden kırk beş yaş daha genç olması onun ölümünü görmeyeceğim anlamına gelmiyor. Onun bir yerlerde, kendisine zerre kadar değer vermeyenler tarafından ölüme terkedilmeyeceği anlamına da gelmiyor.
Benimkisi travmatik bir tepki. Rüyasında kızının öldüğünü gören ve bunun gerçek olduğunu sanan bir babanın tepkisi. İşin kötüsü, bir başka baba için bu bir rüya değil. Saygılarımla.
Dün ve bugün ne çok yazı okudum bu zavallı çocuklar üstüne yazılmış. Çoğu, her ne kadar Aylan'ı işliyor görüntüsü verse de iğrenç bir kurnazlıkla ince ince politik malzeme devşiriyordu cansız bedeninden.
Ölen bir çocuk değil, mutlak doğrunun sahiplerinin ötekini vurup, kendi politik duruşunu sağlamlaştırma aracıydı.
Öyle acımasızlardı ki "Aylan'daki hayatı yok ederek kendi çorak topraklarının gübresi yapmayı umuyorlardı"
O resim kafamın içinde hep ayrı durdu. Hiçbir yazıyı koyamadım yanına.
Ve bu " Evet, kişisel olarak ben biraz fazladan anlam yükleyip kızımın resmine baktığımı düşünmüştüm. Ama belki de ‘’fazladan’’ değildi. Belki de orada yatan kızımdı.
Bir gün öleceğim. Kızım da ölecek. Hangimiz diğerinden uzun yaşarsa yaşasın, ölenin resmine sahip olmayacak. Ama gel gör ki kader o resmi bugünden bana yolladı." hakikatli cümleler beni nasıl çarptı anlatamam!
Ve resimle kafamda müstesna yerinde yalnız, tertemiz masumiyetiyle duran resimle ne kadar özdeşti bu cümleler. Kelimeler kullandığınız, anlamını bozmadan dağıldılar ve resmi sarmaladılar. Nefretimin yerini insana ait en hüzünlü haykırışlar aldı.
Elinize,yüreğinize, kaleminize sağlık İlhan Bey
İlhan Kemal
bir çok fotoğraf yarışmasında yaşlı ve çocuk temalı fotoğrafların ilk üçü kaptığını gördüm. hatta pulitzer'a baktığımızda yine aynı durumu görüyoruz. size tavsiye verenlere hak vermemek elde değil ve gerçekten centilmence öneriler.
öte yandan gün boyu okuduğum tüm duygularımı sömürmeye yönelik yazılara nazaran gayet insanî kaygıyla yazıldığını hissettiren bir yazı. fotoğraftaki çocuğun yerinde kendi çocuğunu gören ve bu görüntüden ilahi bir mesaj çıkaran bir baba.
nerede doğup büyüyeceğimizi biz seçmiyoruz. doğal olarak orada yatan herhangi birimiz olabilirdik. size ve kızınıza uzun ve güzel bir ömür dilerim. ve bir başka dileğim de Kral Theoden'den "babalar çocuklarını gömmemeli"
saygılar. iyi geceler.
İlhan Kemal
o fotoğraf çekilmeseydi ya da o fotoğraf perspektif yeteneğinden yoksun bir vatandaş tarafından çekilseydi eminim o kadar etkileyici olmazdı. ama yine de orada acıklı bir ölüm olacaktı. bunun gibi son yıllarda yüzlerce çocuk boğulduğu halde yankı yapmadı. artık tepki vermek, biraz daha duygulanmak için ölümü estetik bir biçimle almak gerekiyor bu çağda.
güzel yazınız için teşekkürler
İlhan Kemal
Tek katılmadığım nokta 'artık tepki vermek, biraz daha duygulanmak için ölümü estetik bir biçimle almak gerekiyor bu çağda.' cümlesi, hatta onun son iki kelimesi.
Babaannemi düşünüyorum, 18 kere hamile kalıp, 6 çocuk doğuran, bunlardan da 4 ü ergenliği gören babaannemi. Kendisiyle bu konuyu konuşmadım ama kendisinin çocuk ölümlerini (İster doğal, ister insan eliyle olsun) bugünün insanına göre daha kanıksadığını düşünüyorum. Bu sebeple günümüzün insanına çok da yüklenmeme taraftarıyım. Belki yanılıyorum. Saygılarımla.