- 715 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
460- ardahan öyküleri..... kopar... varyant
Kopar it’in adıymış.
İte de kopar adı koyulur mu? Bu soğuk havada.
İtin ismi KOPAR ’mış.
Köylüler yığılmıştı. Kemcik ağız gede yeni dükkan açmıştı. Dükkan: kiralanmış dükkan idi. Kendinin değildi. Kor Fağodan icarlamıştı.
Kemcik gede kirayı öderdi mi? İnananın evi yıkılsın!
Hiç öder miydi? Ödeyen oğula benzemezdi de!
Köylüler yığılmıştı. Soğuk hava; hava soğuktu.
Karanlık hava kapalıydı; dükkanı renklendirmişti. Duvarı aşmıştı karanlığın boyası... boşluğa külrenkler taşmıştı. Cemaatin teşmili, inan Allah’a tarif edemeyeceğimden faiziyle artıktı. Teşmilin sayısını bilemeyeceğim.
- Lele’nin iti miydi Kopar? Ağızlar açılan vakit konuştukları şeyler, ki onları seslerden anlardınız.
İt muhabbeti yapıyordular.
- Seroş dayı iti öyle mi överdi!
- Hangi iti? Kopan’ı mı?
- Vay onun it gibi... A bu ayağım Kopar’ın ....
Kış karanlığı. Bu kış’a karanlık hiç olmamıştı (Yakışmamıştı).
Odada bir pencere var. Düdük dar ve camlar kirli.
"Sözüm meclisten dışarı"
Kaç kişiyiz?
- Nerede?
- Biz şu an nereyle meşgulüz ağzın yiyem?
- Odayla
- Odayı anlatıyoruz. Az bir hele... insanı bezdirmeyin Allah’ı severseniz!
Tunç yüzlü ve kırmızı gözlü sarhoş adam:
- Sözüm meclisten dışarı... dedi.
kardeşim bir çam devirecekti.
HIRRRRRRRRT!..... ( Devrilen çam’ın sesidir.)
- ... Lele’nin (baba) iti benzetmek gibi olmasın aha bunun kadardı.
- Ya benlen elleşme emmioğlu allahı severseniz!
Sarhoş adam:
- Yok ola ne anorlanersin? Sözüm meclisten dışarı.. dedime!
- Heeee! Allahvekil, dedi, odada ne ki adam varsa: "SÖZ MECLİSTEN DIŞARI." ’yı söylediler.
İt öleli ne vakitti? İt acaba yeke ( büyük) mi imiş, bunlar uyduruyor muydu?
Odada fertlerin kanaati: İtin büyük olduğuydu.
Eğlence bab’ında gülüşüyor eğleşiyordular. Köy yerinde: Gülmek takılmak meslektendir.
Birini ortaya alır; sohbet eder. Onun başına gülerler. Başa gülme sırayladır. Alınmaca darılmaca olmaz. O tahammülü göstermeyeni meclise almaz, sokmazlarda.
" Şeyini kiraya veren dayanacaktı."
"Anorlanma ne? Anorlanacaksan gelmeyeydin meclise..."
- Cebirlen mi getirdiler seni şeycan?
Cevap şöyle:
" Yok kendi ayaklarımla geldim."
Anorlanma; Duygusallanmadır. Honoure: Latincede de aynı harflerle yazılır ve aynı anlamlıdır.
Allah bilir? Bizden mi Latinlere gitmiştir bu kelime, onlardan mı bize gelmiştir?
DİKKAT BUYURUN AZ BELE: İYE KELİMESİ DE LATİNCEDE VARMIŞ.
Ben olsam köylülerin yerinde ANOR kelimesini konu edinir konuşurdum.
Onlar bu tercihi beğenmemişti.
İt’in bir meselini anlatacak ve gülüşecekdiler.
Kaçıncıya Kopar itinin meselini anlatıyordu cemaat?
Kopar ismini it’e vermekle alaya başlamışlardı?
Kopan, Savuran, Söndüren isimleri... Tozkoparan ismi. Bu isimler verilirken ince bir mizahla verilmiş gibidir. Biraz o kanaatteyim. ’Söndüren’, yangın gemisi, dev gemide yangın çıktığında, bidik gibi etrafda dolaşıp yangını söndüremeyince: ’ Söndüren’ gemi olduğunu birkaç sefer görmüşümdür. Tecrübelerim biraz beni olumsuz düşünmeye ilzam ettiydi. Sohbetin baş adamı, Kopan iti daha anlatmadı, birazdan başlayacaktı.
’ Biraz’ yaklaşınca ve geldiğinde. BİRAZ denilen şey gelmişti...
Köy’e; öğlen zamanı kurt geldi, kurt köye gelmiş bağırtı çağırtısıyla sallandı.
- Nerde?
- Hani?
- İtleri açın!
- Lelenin Koparı açsaz’a ola!..
Kurt hani, diye soran adamı, çocuk cevapladı:
- Seloş Emi ziyaret’e doğru kaçıyer kurt. dedi.
Seloş Emi Fağo Dayı ziyarete yukarı bir Fransızca kelime olan RAMPA yı " Yukarı" kelimesine tercihle: Rampa’yı seyrettiler: Kurt kelle’nin eteğinde, bütün köyü durmuş gözetiyerdi.
Kurt’u gören bütün köy şenliği şok geçirdi. Sus-pus, Lal-kâr duruş’tular.
Şoktan çıkmaları saniyeler sayılanınca nihayetlendi. Görüntüsü gitmiş gelmişti. Sinema filmi gibi hırıltıyla insanlar canlanmaya başladı: HAR HUR, OLA MOLA, HAY HUY....
Lej bir gede koş Kopar’ı bağdan aç!
İt Kopar: Bu çocuğa ana - avrat küfretti. Kopar reklamlı itti. Kendi reklamını yaptırmaktan ve yapılmasından memnundu.
Kopar risk analizi diye bir bilgi edinmişti. Kopar’ın yanında kim ise bu mevzuu’yu konuşmuşsa, bu da Kopar’ın beynine girmişti.
Kopar ip’e ( idam) gidermişden beterdi. Ruh yapısı tarifsiz halde helaktı: Ön ayaklar arka ayaklarını çekemiyordu. Kurt’a karşı gitmek...
Ne?
Kurt’a karşı gitmek mi?
Tır! Tırrr!..
Kopar kurt’a mı gidiyor?..
Köy yek yumruk olmuştu. İlk şok’un dalgasını üstlerinden attılardı. Kanayaklı bir yaşlı kadın çöplüğe çıktı. İçinde kaynayan tepkileri frenleyemedi. İlk insanların genlerle aktardığı davranışlar; kanayaklı kadının mimiklerinde hareketlerinde vuzuh buldu. Kaba etini eliyle şaplaya, şaplada Kurt’a sövdü.
- Baban goruna aho bizim it: Kopar sıçsın, kurt senin... dedi.
Ayrıca şaplatmayı, katma değeriyle beraber toplayınca KURT çok zarara uğramıştı.
İlk insanların tepkileri davranış olarak nesilden nesile geçerdi. Jung ispatlamıştı. Gözümüzü kırpıştırmamız. Patlama sesine elimizi başımıza kapaklamamız gibi.
Kanayaklı karının şappıldatması bir arketipti. Büyütmeyin ayıptır.
Hem kanayaklıdır, hem ihtiyardır.
yalçıner yılmaz
31-12-2011
ardahan