- 845 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
ÖMÜR DEDİĞİN!..
Yaşlı kadın sırtındaki çuvalıyla nefes nefese kalmıştı. Bir adım daha atsa ayaklarımın ucuna düşecekti neredeyse. Kırık sandalyeden kalkarak, “ buyur, otur anne!” dedim yalvarırcasına. Yüzü toprak rengindeydi. Suratındaki derin çizgiler, hangi acı hatıraların izlerini yansıtıyordu acaba? Bakışları katı, merhamet dilemeyen ifadeleri insanın içine mermi gibi saplanıyordu. Kendisi hakkında içsel yorum yapmaya girmeden sırtındaki çuvalı aşağı indirip, biraz soluklan anne, dedim. Derin bir nefes alıp “sağolasın evlat, dedi. Üzeri eski püsküydü. Neredeyse sırtındaki çuvalın boyuncaydı. Küçücük boyuyla kimbilir ne yükler taşımıştı. Bu yükler bildiğimiz fiziksel yüklerden olmasa gerekti.
“ Kimim kimsen yok mu anne? “
“ Yok!”
Şaka yapıyor sandım.
“Oğlun, gelinin, torunun falan..”
“ Hepsi öldüler!”
Sorumu yineleyince, kızar gibi sert çıktı.
“Öldüler dedim ya!..”
Acıdığımı düşünmüş olmalı ki “bana Allah acısın, dedi.
Anladım ki gizlediği hayatı tam bir roman! Kocasını soramadım,var mı yok mu diye. Onun için de öldü diyecekti. Hiçbir şeyin önemi yoktu yaşlı kadın için. Belki de öldü kelimesinin altında söylenmemesi gereken kimbilir ne acayip yaşanmışlıklar, riyakarlıklar, alçaklıklar yatıyordu. O, sadece kestirip atmıştı:
“ Hepsi öldüler!..Bana Allah acısın! ”
Çuvalına tezgahtan bir iki giysi koydum.
“ Lütfen kabul et anne! “
“ Allah yolunu açık etsin! ”
Çuvalı sırtına kaldırırken nasırlı ellerinden öptüm:
“ Bayramını kutlarım anne! “
Gözleri nemlendi. Çizgili yüzü ve yorgun bakışlarıyla beni süzerken:
“Sağool evlat, seninki de kutlu olsun!”
Yaşlı kadın kalabalığın arasında sessizce kaybolurken, kendimde değildim. Hayat, istenildiği gibi gitmiyordu. Acımasızdık, nankördük, riyakardık, fırsatcıydık...Hemi de en yakınlarımıza!
Ah bir geriye dönüş olsa da kırılan kalpleri tamir edebilsek!