Geç kalınmış itiraflar
Güneş tüm ihtişamıyla yeryüzüne ışıklarını dik açıyla vuruyordu. Siyah lastik ayakkabılarının içinde minicik çorapsız ayaklarının yandığını hissediyordu. Toprak damlı tek katlı evin küçücük kalmış gölgesinde sıcaktan bunalmış bir şekilde nefes alıp vermeye çalışıyordu. Terden sırılsıklam olmuş güneşten rengi solmuş tişörtünü yukarı aşağı yapıp kendisini serinletmeye çalışıyordu. Elinde oyuncak niyetine aldığı eski paslanmış bir kilidi açmaya çalışıyordu. Fakat bütün uğraşlarına rağmen bir türlü kilidi açamamış içindeki hazineye ulaşamamıştı. Kendince içindeki altınları alacak ve o altınlarla kendine yeni lastik ayakkabı ve yeni tişört alacaktı.
Kilidi bir o taşa bir diğer taşa vurup durmuş, bir türlü kıramadığı kilidi kırmaktan yorulmuş acıkmış ve susamıştı. Hem kilidi açmak zorundaydı. Yoksa geçen gün içindeki adamları bulacağım diye babasının yeni aldığı radyonun aynısı nasıl alacaktı. Derin düşünceler içinde oflayıp duruyordu. Canı iyice sıkılmıştı. Yerden topladığı taşları başka yerlere fırlatıyor stres atıyordu. Taşlarla örülü duvarın dibinde sıcaktan bunalmış tavuklara gözü ilişti. Yemen diğer yanında ise kocaman bir tane horoz, horozu görünce kıskanmıştı. Ne kadar da rahattı, ne sıkıntısı vardı ne de radyo alacak bir tasası. Elindeki taşı alıp horoza doğru fırlattı. İlk deneme de ıskalamıştı. Sonra bir daha bir daha en son eline aldığı sivri uçlu taşı yerden yaklaşık yarım metre yükseklikte sert bir şekilde horoza doğru fırlatmıştı. Horozun kafasının ortasına gelmişti taş, horoz bir iki etrafında dönüp yere yuvarlanmıştı. Çocuk vicdan azabıyla koşup horozu kucakladığı gibi gölgesinde dinlediği evin bahçesinden içeri girdi. Kapıyı açıp evin sahibine seslendi.
‘’Bu horoz sizin mi?’’
-Demin buradan geçerken yerde yattığını gördüm dedi.
Horoz o evin horozuydu ve çocukta horozun onlarının olduğunu adı gibi biliyordu. Fakat hem korkmuş hem de vicdan azabı çekiyordu. Artık horozun kendine gelmesi için dua ediyordu.
Neyse ki korkulan olmamıştı. Horoz aldığı darbenin etkisiyle kısa süreli bir baygınlık geçirmiş ve kendine gelmişti. Evin bahçesinden çıkıp hemen yan evin bahçesinin avlusuna girmişti.
Merdivenlerde annesi karşılamıştı onu. Saçları terden yapış yapış olan oğlunun başını öptü.
Sonra direk banyo ya götürüp bir güzel banyosunu yaptırdı.
Annesi;
‘Üzülürsen üzme
Kırılırsan kırma
Yıkılırsan yıkma
ağlatılırsan ağlatma
Sen güldüren ol, umut ol ve iyi ol
İyilik Allah’tan gelir.
Vicdan insanın hayat muhasebesidir. Ne kadar vicdanlı olursan muhaseben o kadar doğru olur.
Yılma ve yıldırma
Sana yangınla gelene sen su uzat. Belki o su o ateşi söndürür.
İmanı sağlam olanın sabrı geniş olur, sabır erdemdir
ve erdemli insanlar amaçlarına ulaşan insanlardır.’’
Muhabbetle…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.