- 1723 Okunma
- 11 Yorum
- 0 Beğeni
Siyasetin Kirli Yüzü
Seçim yaklaşıyor. Ortalık toz duman vaziyette.
Deniz ile dağ arasına sıkışmış ilçenin eli yüzü düzgün tek caddesi, resmen güneş görmez durumda günlerdir. Çevre düzenlemesi adı altında kesilen kocaman çınar ağaçlarının yerine dikilen ve adını sanını bilmediğim enteresan fidanların seyrek yaprakları, fotosentez için gerekli olan güneş ışığına ulaşmakta güçlük çekiyorlar.
Bu günlerde, yolunu, zamanını şaşıran ve Mayıs sonlarında ancak arz-ı endam gösteren Nisan yağmurlarının seyrek ve kalın damlaları dahi, kendini bağrına basmak için kollarını açmış bekleyen toprağa ulaşabilmek için inanılmaz bir gayret içindeler.
Göz alıcı bir renk cümbüşü. HDP hariç, tüm partilerin flamaları kucak kucağa, omuz omuza.Kırmızılar, beyazlar, maviler, turuncular, morlar, yeşiller…Ufaklı büyüklü binlerce bayrak. Enteresan slogan cümleleri arasından en güzel tebessümleri ile poz vermiş müstakbel vekiller.
Kulakları sağır eden ses düzenleri eşliğinde , bağıra çağıra cirit atan propaganda araçları… Çeşit çeşit konvoylar. Otomobil konvoyu, minibüs konvoyu, otobüs konvoyu, hatta ve hatta tır konvoyu… Kafayı yemiş resmen millet vallahi. Bu kadar israf, bu kadar gayret, bu kadar masraf…
Çok iş yeri değiştirmek ve son zamanlarda da yurt dışında ekmek kovalamak nedeni ile, ne oy kullanmak, ne de bu seçim kampanyalarını çıplak gözle takip etme fırsatım olmamıştı. Memleketten ayrılalı 35 yıl olmuş, buraların siyasi esintilerini tamamen unutmuşum.
1980 öncesi, inanılmaz bir kamplaşma vardı ülkede. Particilik, babadan oğula miras kalır, aynı siyasi görüşte olmayanlarla kız alışverişi dahi yapılmazdı. Kız istemeğe gittiğinizde ilk sorulan soru, ‘’Oğlunuz ne işle meşguldür?’’ değildi. ’’Oğlunuz hangi partiye mensuptur?’’ sorusuydu. Kurulan dostluklar, arkadaşlıklar, oturulan kahvehaneler, hatta alışveriş yapılan iş yerleri, hep bu siyasi görüş yönünde şekillenirdi.
Ancak insanımız, tüm bu aşırı kutuplaşmalara rağmen, ibadet mekanlarımız olan camileri bu sevimsiz durumun dışında tutmayı başarabilmişti. O mekanda asla siyaset yapılmaz, herkes birbirine mümkün olduğunca saygılı davranırdı. Herkes yerini, konumunu iyi bilir, büyüğü sayma, küçüğü sevme konusunda adeta birbirleri ile yarış ederlerdi.
1980 öncesindeki anarşi, ölen yüzlerce masum insan, ardından yapılan darbe, gençlerin denge gözetilerek idam edilmesi, kurulan güdümlü partilere oy verilmesi için insanlara dayatma yapılması, 1950 yıllarından sonra insanımızın yüreğinde alevlenen siyaset ateşinin küllenmesine neden oldu. Her seçim dönemi, saplantılarından sıyrılıp, değişik partilere oy verebildiler. Değişik siyasi görüşte olanlar, birbirlerine daha anlayışlı davranabildiler, daha hoş görülü olabildiler.
Bu günlerde, sanki o eskinin sevimsiz gönlerine doğru bir gidiş mevcut. Kutuplaşma daha belirgin bir hale geldi, birbirine tahammül azaldı.(Ancak, 1980 öncesi sevimsizliklerin henüz yaşanmadığını ifade etmemiz gerekli burada. ’’Oğlunuz hangi partiyi tutuyor?’’ sorusu sorulmaya başlamadı en azından henüz.
Lafı uzattık yine, asıl konuya dönelim biz efendim.
Bu gün Cuma. Şantiyedeki arkadaşlar ile cumayı kılmaya gittik beraberce. İlçenin çıkışında, yeni yapılmış güzel bir camiye götürdüler beni. Sokağından çok geçmişliğim olmuştur da, içine girmek nedense kısmet olmamıştı.
Vakitten 15-20 dakika önce vardık camiye. İçeride çok cemaat yok, depremin hatırası olan bazı fizyolojik bozukluklar nedeni ile, dizlerimin değil de, kıçımın üzerine oturarak beklemem gerekiyor. Vaaz ve hutbe kısımlarında epeyce bir oturmak gerekiyor biliyorsunuz.
Bu arada, halıların da bordo-mavi döşendiği dikkatimden kaçmıyor. Hoş bir tebessüm esintisi olarak yansıyor dudaklarıma bu durum.
Arkalarda bir yerde, hoş bir köşe buluyorum ve rahatça oturarak, vaaz vermeye başlayan yaşlı imama kulak veriyorum. Eli yüzü, lisanı düzgün birine benziyor. ‘’İnşallah hikayeler değil de, insanlara faydası olacak bir şeyler anlatır’’ diye geçiriyorum içimden. Konuşmasını, yazılanı okumasını beceremeyen, insanın uykusunu getiren hikayeler anlatan imamları pek sevemiyorum Allah Günah yazmasın.
Neyse… Neşem yerinde, yaşlı imamın vaazına kulak veriyorum dikkatle.
‘’Efendim, ben buralardan değilim, ilçenizde ve caminizde misafirim. Ben, İstanbul’daki selattin camilerinde vaaz veriyorum aslında ama, bir gezi programı dahilinde geldiğimiz ilçenizde, müftü efendinin ricası nedeni ile caminizde vaaz veriyorum.’’
Hayda!...
Durumun acayipliğine bakınız.. Kendini metheden bir imama da ilk kez rast geliyorum. Camım sıkılıyor biraz. Neyse ki, bu konuyu çok sürdürmüyor, yaklaşmakta olan Berat kandilinden söz açıyor, üç beş kelam bir şeyler söylüyor. Zaten yavaş konuşuyor, çabucak tükeniyor zaman, ezan okunmaya başlıyor. Bizim insanımızın, öyle erkenden camiye gidip, vaaz flan dinleme alışkanlığı yoktur. Zaten iş yerlerinin yoğun olduğu bir bölge, herkesin acelesi var bu nedenle. Çabucak kılıp gidecekler cumayı.
Bizim hoca, yöre insanının huyunu suyunu bilmiyor besbelli. Uzattıkça uzatıyor lafı. Bir ara, ‘’Anladım ki, bu ilçenin insanları camiye çok geç geliyor, vaaz dinlemiyor’’ diye fırça atmaya da kalkmasın mı? Al başına belayı. Homurdanmalar başlıyor hemen.
Üstüne üstlük, ‘’Allah sizlere nimetleri bolca vermiş. Her taraf yeşil, her taraf orman. Yollarınız çok güzel, denizin üzerinde hava alanınız da var. Bunlara çok şükretmelisiniz’’ demez mi? O an kızılca kıyamet koptu işte.
Önce birkaç kişi kalktı, camiden çıktı. Sonra arkalardan biri; ’’Hoca, camide siyaset yapma’’ diye bağırdı. Karşılığında da, ‘’Ben siyaset yapmıyorum, sadece nimetlere şükredin diyorum’’ diye karşılık aldı. Cemaatten bazıları, imama laf atanları, ’Camide değil hocaya söz söylemek, fısıltı halinde bile konuşmak ayıptır.’ diyerek fırçaladılar.
Velhasıl-ı kelam, sevimsiz bir Cuma namazı oldu. Camiden çıkan herkesin dilinde şükür duaları yerine, sevimsiz siyaset muhabbetleri vardı.
Duruma çok üzüldüm gerçekten. Hocaların cemaate, cemaatin hocaya saygısı kalmamış maalesef. Eski güzelliklerimiz yel olup gitmiş. Çok şaşırdım, çok garipsedim.
Ne demeli?
Öyle din alimlerinin yüzüne tükürmeli.
Siyasi düşüncelerini, dini inancının önüne geçiren cemaatin de…
Böyle siyasetin de içine etmeli…
Bir tutam hayat
29.05.2015-Trabzon
YORUMLAR
Düşündürücü yazınızı da dostların yorumlarını da ilgi ile okudum doğrusu insan nasıl bir yorum yapacağını bilemiyor size katılıyorum Gökhan hocam keşke ne dini nede milli değerlerimiz siyasete alet edilmese ama maalesef olmuyor onlarca yıldır hep bu değerler üzerinden siyaset yapıldı ve yapılıyor. Sanırım sosyolojik açıdan bunun birçok nedeni vardır mesela demokrasi kültürümüzün gelişmemesi sosyoekonomik yaşam standartlarımızın düşük olması vs gibi fakat yinede bir şeyler söylemek gerekirse Aynur Engindeniz arkadaşımızın yorumunun üzerinde dikkatlice değerlendirme yapmamız gerekir diye düşünmekteyim önemli açıklamaları olmuş kendisini kutluyorum.
Aynur hanımın dediği gibi yüce İslam dinini cami ve kuran kurslarıyla sınırlamak doğru olmaz. İslam dininin aydınlıkçı öğretilerinin de toplumsal hayatımıza aktarılması gerekir.
Kaleminize sağlık
Saygı selamlarımla
Serhat BİNGÖL tarafından 6/1/2015 9:22:00 AM zamanında düzenlenmiştir.
Bir tutam hayat
Ancak,
kaleme almasa idik, en azından kendimize ihanet etmiş olurduk.
İnsanın canı sıkılıyor böyle durumlara.
Sadece buna değil.
Toplu yaşama alanlarında,
paldır küldür siyaset yapanlara da çok kızıyorum ben.
Toplu taşıma aracında, kahvehanede, hastanede, pastanede...
İnsanımızın başka işi yok, siyaset ile yatıp kalkıyor valla.
Bizim caddede,
bayrak-flama kesme yarışı var bu günlerde.
Bir akşam bir gurup kesiyor, diğer akşam öteki grup.
Saçma sapan işler.
Din konusu hassas konu.
Konu hakkında çok bilgi sahibi olmadan ahkam kesmek,
şüphesiz gülünç duruma düşürür bizleri.
Ya da,
yürürlükte olan bir düzenin kanun-kurallarına ters düşürebilir.
Bu konularda çok yazı okuyor, çok fikir ediyoruz.
Benim naçizane kendi kuralım,
Yüce Yaratan ile kulun arasına kimsenin girmemesidir.
Evet, bazı şeyleri din alimlerinden öğrenmek zorundayız ama,
maalesef onların büyük bir çoğunluğu da ya kendi çıkarları, ya da belirli siyasi akımların gölgesinde kalmışlardır.
Bu nedenle güvenirliklerin çoktan yitirmişlerdir.
Günümüzün dil alimlerine kulak vermekle beraber,
önce akıl diyorum ben.
Ve,
yüce dinimizi her alanda yaşamak...
Hayatın her adımında...
Kimselere dayatmadan, zorlamadan.
Kimselerden engel, zorlama görmeden.
O gün, şüphesiz hayat daha güzel olacak.
Güzel yorumunuza teşekkür ediyorum.
Her zamanki gibi öğretici, uyarıcı, aydınlatıcı idi.
Bir tutam hayat
objektif bakmaya çalışıyoruz hayata.
Bir bukle başarılı olabiliyor isek,
ne mutlu bizlere.
Teşekkür ederim kısacık ama anlam açısından dop dolu yorumunuza.
Herkes işine bakmalı bence. Siyasetin işine şeytanın aklı ermemiş derler. Ben aertık bu ülkenin başına gelenleri anlayamıyorum: Yazınızın başında geçmişe yolculuk yaptık beraber. Ülke ne çekiyorsa oy kaygısıyla yapılan yanlışlıklar yüzünden çekmiştir. İmama gelince, laiklik ortadan kalktığı için oluyor bütün bunlar. Din adamı birleştirici olmalı. Nifak sokacak yada dinden uzaklaştıracak din adamları olmamalı. Paylaşım için teşekkürler. Saygıyla
Bir tutam hayat
bunca sene geçmesine rağmen bir ortak tarif geliştiremedik maalesef henüz.
Elle tutulur bir uygulama da hayata geçirilemedi.
Sanırım bunun sancısını çekmekteyiz hala.
Tanıdığım, bildiğim din adamları içinde,
siyaset konusunu mabede taşıyan hiç kimse yoktu.
Bunca senedir camilere giderim,
ilk kez karşılaştım böyle bir olayla.
Sanırım,
büyük şehirlerde başka oluyor bu işler. Kutuplaşma daha bir belirginleşiyor.
Küçük yerleşimlerde, insanlar biraz daha saygılı oluyorlar karşıt siyasi görüşlere.
Din anlayışına da.
Ziyaretinize ve yorumunuza teşekkür ediyorum.
Hocanın camide siyasete yeltenmesi (eğer niyeti propaganda yapmaksa) kesinlikle yanlış. Cemaatin yanlış anlamasına çok müsait bir durum.
Bunun dışında söylemek istediğim bir şey daha var. İslam aynı zamanda bir idare, toplumsal bir düzen, dolayısıyla siyaset de içerir. İslamı tek başına cami ya da Kuran Kurslarına hapsetmek düşüncesi de yanlıştır. Eğer Kuran devlet yönetiminden, medeni hukuka kadar pek çok alana kurallar koyuyorsa burada siyaset vardır. Fakat biz siyasetle partizanlığı karıştırdığımız için sorun yaşıyoruz.
Saygılarımla.
Bir tutam hayat
Dinimiz,
her iki dünyaya da hitap etmektedir şüphesiz.
Din adamları siyaset yapmaz diye bir kural da yok.
Öğretmenler gibi mesela.
Ama,
siyaseti icra etmenin, düşüncelerini beyan etmenin yeri, çalıştıkları, kamu görevi yaptıkları mekanlar değildir.
Oralarda tarafsız olmaları gerekir.
Benim yadırgadığım ve parmak basmak istediğim durum budur.
Bu durumun acısını, 1980 yılından evvel kurulan polis ve öğretmen örgütlenmelerinde tattık.
Güzel yorumunuza teşekkür ediyorum.
Çok sağ olun.
Dine siyaset girmemeli,
Girerse o yerden gitmeli.
Her gördüğün sakallıyı hacı sanma,
Papaz çıkarsa da şaşırma.
Dıştaki siyaset camiye girmemeli,
Orada Allah ile kul olmalı.
Varsa başka şeyler içinde olmamalı..
Tebrik ederim saygılarımla.
Bir tutam hayat
Başka bir çok konu var siyasete alet edilen.
Can sıkıcı bir durum.
Hayırlısı diyelim.
Teşekkür ediyorum yorumunuza.
Sağ olun.
Bir tutam hayat
her birimizin bir siyasi tercihimiz,
desteklediğimiz bir siyasi görüş mevcuttur.
Önemli olan,
bir ideolojinin ve siyasi akımın ardına körü körüne takılıp gitmek değil,
gerektiğinde manzarayı objektif seyretmeyi,
eleştirebilmeyi,
yanlışı haykırmayı bilebilmektir.
Bizim yapmaya çalıştığımız budur işte.
Yanlışı, dilimiz döndüğünce anlatabilmek.
Keşke,
bu sayfalarda kalem oynatan her edebiyat dostu,
olayları bu pencereden seyredebilse.
Ziyaretinize ve güzel yorumunuza teşekkür ediyorum efendim.
Güzel bir çalışmaydı. Duyarlılığınızdan dolayı sizi kutlarım.
Selamlar...
Bir tutam hayat
Bazı değerlerin yozlaşmaya başladığını görmek,
gerçekten canını acıtıyor insanın.
Umarım ve dilerim,
gelecek günler hep güzelliklere gebedir.
Teşekkür ederim güzel yorumunuza.
Her şey öyle karmakarışık oldu ki, Din mi siyasete, siyaset mi dine karıştı çözebilene aşk olsun.
Atatürk, bunun böyle olacağını bildiği için laikliği getirmişti ama şimdilerde laikliğin adı dinsize çıktı :(
Başka söyleyecek söz çok da en iyisi fazla kurcalamamak...
Selamlar
Bir tutam hayat
Her şey çok karmakarışık oldu.
Caddeleri kaplayan siyasi parti flamaları gibi.
Çıkabilirseniz çıkın işin içinden.
Neden böyle olduk, neden bu denli karıştı işler, bilemiyorum doğrusu.
Ama,
en azından birbiri ile kavga etmiyoruz.
İlçemde,
Ak parti ile CHP merkezleri aynı binada. Biri alt katta, diğeri üst katta.
Aynı merdivenleri kullanıyor, aynı asansöre biniyorlar.
Kardeş kardeş geçinip gidiyorlar.
Bu da güzel bir şey.
En azından bu duruma sevinebiliriz.
Ziyaretinize ve güzel yorumunuza teşekkür ediyorum efendim.
Okumadım. Adeta bir resim seyrettim. Ama resim duyarlı insanların göz yaşlarıyla ıslanmıştı...
Çok haklısınız çook...
Bu seçim böyle olmamalıydı demiyorum.
Bu Millet böyle olmamalıydı.
Cuma namazı olayı da tuzu biberi...
Teşekkürler, sağ olun...
Bir tutam hayat
''Bu seçim değil, bu mille böyle olmamalıydı.''
Yani,
edebi açıdan hiç bir değeri olmayan bir çalışma oldu ama,
insan, duygularını paylaşacak birilerini arıyor bazen.
Sevimsizliğin içinde olmayan, uzak ve temiz iklimlerin esintilerinde dost yolu gözleyen birine hani.
Üzücü bir durum.
Ömrümün büyük bir bölümünü geçirdiğim bu güzel coğrafyanın insanlarına hiç yakıştıramadım.
Güzel yorumunuza çok teşekkür ediyorum efendim.
Sağ olun.
Bir tutam hayat
''Bu seçim değil, bu mille böyle olmamalıydı.''
Yani,
edebi açıdan hiç bir değeri olmayan bir çalışma oldu ama,
insan, duygularını paylaşacak birilerini arıyor bazen.
Sevimsizliğin içinde olmayan, uzak ve temiz iklimlerin esintilerinde dost yolu gözleyen birine hani.
Üzücü bir durum.
Ömrümün büyük bir bölümünü geçirdiğim bu güzel coğrafyanın insanlarına hiç yakıştıramadım.
Güzel yorumunuza çok teşekkür ediyorum efendim.
Sağ olun.
gülümseyerek okudum yazınızı
aynen size katılıyorum
artık eski imamlarda yok doğru dürüst vaazı da hepsi siyasi oldu
öyle üzülüyorum ki yapılan bu masraflara yazık diyorum çok yazık bunca işsiz aç varken
ne diyelim rabbim akıl fikir versin
saygımlasınız
Bir tutam hayat
Bunca masraf, bunca tantana, bunca iş gücü kaybı.
Yazık gerçekten.
Olaya gelince;
gülmemek elde değil ki.
Yani,
''gülüyoruz ağlanacak halimize ''misal oldu bu durum.
Güzel yorumunuza teşekkür ediyorum.
Balık baştan kokar, deriz bu tip toplumsal travmalara... bugün iktidarda bulunanların ve muhalefetin planlı, programlı bir uygulama dahilinde (ABD + İsrail güdümünde) halkımızı yozlaştırma çabasında olduğuna ve 1980 öncesindeki bölünmenin de beteri bir dinsel / etnik ayrıştırmayı yaymaya çalıştıklarına inanıyorum ben... Bunun ilk ayağının da imamlar kullanılarak gerçekleştirildiği açık...yazınızı kaygılanarak okudum...Allah ülkemizi korusun SAYGILAR...
Bir tutam hayat
alışageldiğim bir ibadet kültürü ve terbiyesi çerçevesinde,
müthiş şaşırttı ve üzdü beni bu olay.
Nerelerde nerelere gelmişiz.
Çok üzülerek kaleme aldığım bir yazı oldu bu.
Ne diyeceğimi bilemiyorum.
Allah, sonumuzu hayır etsin.
ne yana dönsen, bir sevimsizlik tablosu çıkıyor insanın karşısına.
Al birini, vur ötekine.
Teşekkür ediyorum güzel yorumunuza.
Kemnur
Kemnur
Bir tutam hayat
Ben,
dinin siyasete alet edilmesini doğru bulmuyorum.
Ancak,
bu düşüncem,
ülke yönetiminde söz sahibi olanların yaptıkları faydalı icraatları bir çırpıda silip atmamı gerektirmiyor bu durum.
Şüphesiz herkes gibi benim de bazı siyasi kriterlerim var.
Kimimiz,
100 000 cami için açılan 900 000 imam kadrosundan rahatsız oluruz.
Kimimiz de, 2001 yılında ülkenin düşürüldüğü ekonomik kriz gibi konulardan.
Ve,
gider oyumuzu kullanırız bildiğimiz yönde, aklımızın emrettiği, gönlümüzün arzuladığı doğrultuda.
Bütün bu düşünceler çerçevesinde,
siyaset yapmayı sevmemek ve de yapanları kınamak görevimiz diye düşünüyorum.
İsterse cami hocası olsun.
başka derdim, düşüncem yoktur.
Bir tutam hayat
tabi ki siyaset yapanlara karşı değiliz.
Sadece platformu iyi seçilmeli diyoruz.