- 486 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Neşe
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Neşe
“Neşeli ol ki genç kalasın
Bu dünyadan da zevk alasın”
Güncel Türkçe Sözlük; “Neşe: 1. isim Mutlu olmaktan doğan ve dışa vurulan sevinç, şetaret. 2. Hafif sarhoşluk, çakırkeyif olma.”
Genç kalmak ve zevk almak için neşeli olmak, güzel değil mi?
“Çekim Yasası”, tercihe göreceli işliyor, o halde neşeli olmak bir tercih! Bu tercih yeterince yapılıyor mu?
“Neşeli olmayı seçtim!” dediğimizde neşeli olabilir miyiz?
Neşe, bir tercihtir elbet, neşeli olmak isteyen bir yolunu bulur! Neşeli olmayı başaramamak yani “Mutsuzluk” berbat bir şey!
İnsan neşeli olmayı seçtiğinde, onu mutlu edecek şeyleri evrenden çekmeye başlar! Buna inandığında çekim başlar. Sadece “Neşeli olmayı seçtim!” dediğinde bu kapıyı aralamıştır, devamı inançla olacak! “Dil ile ikrar, kalp ile tasdik”. Yani dil ile kalp aynı hedefi amaçlayacak! Dil başka, kalbi başka olunca sorun çıkar! Yani söz, eyleme geçmeli.
Dikkat ederseniz çokları olumsuzlukları, devamlı olumsuzlukları sıralar; bunun çekimi de olumsuz bir seyir olur! Bazıları devamlı bir mücadele içindedir; olumlu sanılan, “Özgürlük savaşı!” veya “Doğruluk savaşı” söylemlerini sıkça kullanır! Bu söylemler yapısı itibarıyla “Olumsuz” etki çeker! İçinde “Savaş” olan bir söylemden “Neşe” beklemek abes olur! Bu iki söylemdeki amaçları irdeler isek; “Özgürlük savaşı!”, söylemi genel olarak esaret altında olanların, bu durumdan kurtulmak isteğine dair. “Doğruluk savaşı!” içinde bulunulan ortamın yanlışlığına dair bir mücadelenin ürünü! “Çekim yasası” gereği bu iki durum belli ki seçilmiş ve evrenden çekilmiş; kurtulmak için de bu iki söyleme sarılınmış! Demek bu söylemler sonuca dair! Yani ilk tercihte hata varmış ki bu hatalı durumdan kurtulmak için “Olumlu” olarak düşünülen bu iki söylem kullanılmak zorunda kalınmış.
Olumsuz söylemlerin kaynağının olumsuz tercihler olduğunu biliyoruz! Olumsuz tercihler içinde debelenen toplumların da devamlı bir mücadele içinde olduklarını görüyoruz! Devamlı mücadele içinde olan toplumların da neşesini kaybettikleri ortada! Neşesini yitiren insanların doğal olarak bu kayıplarını giderme refleksi var! Bunun için bazıları, neşesinin gitmesine sebep olan kendi tercihini göz ardı edip “Düşman” kurgular ve kendi kurguladığı düşmanla devamlı bir mücadele halindedir, o mücadele ettikçe kurgusunun gereği düşmanı da güçlenir! Kısır döngü içinde tüm hayatını zehreder! Mücadeleci yazarların bazısının “Çile” çekmiş yüz ifadelerine dikkat ettiniz mi? Bu çile çekmeyi öven ya da bizzat yaşayanlar ne için hayatlarını feda etmiş? Kıvırma bir cevap basitçe verilir; “İnsanların mutluluğu için, kurtulması için bu kişi hayatını zehir etmiş ve çile çekmiş!” denir! Hayır, Allah bunu istemiyor! Allah, birileri neşeli, mutlu olsun diye birilerinin azap çekmesini gerekli görmez! Bu dahi tercihtir! Yanlış bir tercihtir ki sonuçta kişinin hayatı zehir olur, yüzüne de çileli bir bakış oturur! Hayır, bu evrensel adalete uymaz! Çok basit düşünün; siz evlatlarınız içinden birinin, kardeşini mutlu etmek için kendi hayatını zehir edip, çile çekmesini hoş görür müsünüz? Bunu “Allah böyle istedi” türünden yaklaşımı gerçekçi bulur muydunuz? Ben doğru bulmuyorum. “Evrensel eşit insan!” prensibine uygun değil! Yanlış tercih! Demek ki insanlığın mutluluğu için çile çektiğini söyleyenler aslında yanlış tercih yapmış “Çile” tercih etmiş ve bunu da “İnsanların mutluluğuna” adamış aklınca! Böyle bir tercihi yapabilir elbet ama insanlığın mutluluğuna dair söylemi irdelemeye değer!
İnsan böyle bir tercihi yani çileli yaşamı neden yapar?
İnsan kendine bir alan oluşturmak ister! Toplum içerisinde bir varoluş alanı! Bu alanı oluşturacak tercihi de kendisi yapar! Buraya kadar tamam! Toplumu çile çekerek kurtarma düşüncesi, aslında bu alanda maddi ya da manevi bir beklentiye dairdir! “Zaten çileli yaşamış ne beklentisi olacak?” denir! Bu da sonuca dairdir, mücadeleyi göze alıp toplumda bir alan tercih etti ve sonuçta “Çile” aldı. Yani aslında amaç “Çile” değil idi “Çile”, sonuç oldu! O da kendi tercihinin olumsuz karşılığı olan “Çile” üzerinden teselli aramaya başlar, belki sonucu aklamaya çalışır! Popülist yaklaşımla bu sonuç zaten övülür! Birileri bizim için çile çekti, onları kutluyorum gibi yaklaşımları bilirsiniz!
Daha kötü tercih, “Anarşistlik”, bu neden yapılır? Sonuçta hayatını çile çekerek zehir edecek bir tercihi insan neden yapar ki?
Bu dahi sonuçtur! Başta toplumda bir rol almak ya da kendine yaşam alanı oluşturmak isteği vardır! Bu alanı açmak için mücadele etmesi gerektiğine inanır ve tercihini yapar! Sonuç, çileli bir yaşam; sonra da bu çileli yaşam, bir şekilde popülist alanda değerlendirilir! “Bizim için öldüler!” gibi… Zaten dikkat ederseniz; bu söylemlerle insanları kullananlar, kendileri bolluk ve refah içindedir! Yani dilaltında şu vardır; “Sen çile çek, ben refah içinde olayım!” Buna evren izin vermeyince de ters teper ve kötü sonuç ile karşılaşılır, bu söylem, “Sizin için çile çektim!” söylemi ile yer değiştirir!
Yancılar, hani kahvede oyun oynayanların yanında oturan ve gelen çaylardan nasiplenenlere de denir. Bazı kabadayıların yancıları vardır! Bu yancılık bazı büyük alanlarda da yapılır, bilirsiniz! “Kıyakçılığın sonu ayakçılıktır!” bu tabir aslında tercih-sonuç ilişkisini anlatır! Yancılık bir tercihtir, toplumda güçlü olanların yanında yer alıp açılan alanda kendini ifade etme isteğinin ürünü olan bir tercih! Yancılık tercihinin sonucu kötü olunca yani “Kıyakçılığın sonu ayakçılık!” olunca da “Mağduriyet” üzerinden popülist çıkarımlar başlar! “Ben iyi niyetle ona yardım ettim!” bazı “Kendim için değil toplum için, dava arkadaşım için yaptım!” şeklinde durum kurtarılmaya çalışılır! Ne için yapılırsa yapılsın sonuç yaşanacak! İsterse bilmeden yapsın, ya da aldansın; sonuç yaşanır! Evren mutlak adalet eder!
Neşe, diyordum değil mi? Neşeye yoğunlaşacaktık, bizzat kendimizin ve herkesin neşesi için! Yani başkalarının neşesini bahane edip kendi neşemizden olmayacağız! “Evrensel eşit insan!” prensibi gereği Allah’ın yarattığı herkes potansiyel olarak hak ve hukuk açısından eşittir! Yetenekler farklı gelişir bu adalete dair bir ayrımı gerektirmez! Yani “Seçilmiş sınıf” iddiası da toplumda bir alan açma amaçlıdır!
Neşeli olmasının önündeki engelleri aslında toplum koymaz! Kişi kendi koyar! Bazı toplumlarda hayatı zehir edecek kabuller, öğretiler ve inançlar olabilir elbet ama esas tercihi kişi kendisi yapar! Evvela kişi kendini hangi ortamda mutlu hisseder ise orayı tercih etmeli! Bu alanın dar olduğu toplumlarda da kendi alanını oluşturmalı! İnsan bazı Dünyalara sığmaz, bazı da bir çekirdeğin içine sıkışmış hisseder! Mutluluk ve neşe, aslında tamamen beyinde kurgulanıyor! Çevresel faktörler sadece beyine mutluluk mesajı iletmek için kullanılır! Beyin iki boyutlu olarak verileri kaydediyor! Yani bizi mutlu eden 3. Boyuttaki nesne aslında data olarak ikinci boyutta beyinde işlenip değerlendiriliyor! Yani mutluluk içimizde, dışarıda değil. Nasıl hissedersek onu çekeriz!
Son tahlilde; neşe, bir tercihtir! Başkalarının neşesi için “Çile” çekenlerin bu tercihlerinin kendilerine hiçbir faydası olmaz; inanın başkasına da faydası olmaz! Yardımlaşma ve başkalarını mutlu etmeyi tercih etmek güzel! Zaten kendini seven, başkalarını da sever; neşeli olan, başkalarına da neşe saçar! Neşeli olan, başkalarının neşesinden de mutlu olur! Karamsar, savaşçı, mücadeleci, çileli insanlardan uzak durmayı öneriyorum! Neşeli olalım, neşe saçalım! Bu dünyadan da zevk alalım ki “Dünya ahretin tarlası”; “Ne ekilirse o biçilecek!” Neşe ekelim, mutluluk biçelim. Ben sizin için çile çekmeyi değil, hem sizin için hem kendim için neşeli olmayı seçtim; siz de kendiniz için neşeli olmayı seçin ben de bundan mutlu olayım.
Ahmet Bektaş
YORUMLAR
Neşe insanoğlunun ruhsal yapısında kederin zıttıdır.Ya neşeli ya da kederli yaşanır. İnsan sosyal yapı içindeyken paylaşarak, sohbet ederek neşelenir ve sosyal yapı dışına çıktığında ya da çıkarıldığında da kederlenir... çok güzel, aydınlatıcı bir sohbet yazısı okudum...kaleminize sağlık...saygıyla