- 797 Okunma
- 6 Yorum
- 0 Beğeni
GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE 31 MART OLAYLARIMIZ.
31 Mart salı günü için ufak bir yoklama çekeyim dedim ve face book sayfamda ‘’ Bu gün 31 Mart Olayının 106. Yıl dönümü. Kutlu olsun dersem bakalım kaç beğeni gelir’’ dedim neyse ki beklediğimden çok az oldu beğeni. Çünkü bizim 31 Mart olayı diye bahsettiğimiz ve kimilerine göre bir gerici ayaklanmasının bastırılması , kimilerine göre de II. Abdülhamit dönemine son verip iktidarı ele geçirme çabalarının bir sonucu olan o olay üzerinden tam yüz altı sene geçmiş. Yüz altı senedir henüz karar veremedik II. Abdülhamit ulu hakan mıydı yoksa kızıl sultan mıydı.
İşin ilginci 31 Mart olayı dediğimiz bu olay bu gün kullandığımız Miladi takvime göre 31 Martta olmuş filan da değildi. Miladi takvime göre 13 Nisan 1909 da olmuştu ancak o dönemlerde Rumi takvim kullandığımız ve Rumi takvime göre tarih 31 Mart olduğu için olaya 31 Mart Vak’ası(Olayı ) denmiş zamanla.
İşin daha da garibi var:
Asıl tarihi 13 Nisan 1909 olan 31 Mart olayını bu memlekette herkes bilir de ( Bilir derken yanlış anlaşılmasın.Sadece bunun bir gerici ayaklanması(!) olduğunu bilir. Bunun dışında sebebi, sonucu, bu olayın getirdikleri, götürdükleri hakkında neredeyse kimse bir halt bilmez) Evet 13 Nisan 1909 tarihli 31 Martı iyi kötü herkes bilir de dokuz sene sonraki bir başka 31 Martı bu kadar da bilmez bizim millet.
Evet, Türk’ün tarihinde bir başka 31 Mart daha vardır. Kısaca 30 Mart -2 Nisan 1918 tarihleri arasında Rus destekli Ermenilerin Azerbaycan’da yaptıkları katliamdır bu. Bu Katliamda yaklaşık 12.000 Azeri Türkü katledilmiştir ki daha sonra 1998 yılında 31 Mart tarihi Azerbaycanda ‘’Soykırım Günü ‘’ olarak ilan edilmiştir.
31 Mart dünya tarihinde de önemli olaylara sahne olmuş. Mesela:
* 1889 - Paris’te, 1789 Fransız Devrimi’nin 100’üncü yıldönümü için, Gustave Eiffel tarafından yapılan Eiffel Kulesi açıldı.
• 1931 - Nikaragua’nın başkenti Managua’daki depremde 2.000 kişi öldü.
• 1965 - ABD, Vietnam’a 3 bin 500 deniz piyadesi göndererek sıcak savaşa girdi.
• filmleri yapıla yapıla ve ABD nin kahraman askerlerinin (!) müthişten de müthiş kahramanlıklarının anlatıldığı filmler var ya hani Vietnam Savaşı ile ilgili. İşte o filmlerin gerçeği olan o lanet savaş da 31 Martta başlatılmış ABD tarafından.
Gelelim 31 Mart 2015 e
Üç önemli olay var:
1- Balyoz Davası çöktü. Artık bu davadan yargılanacak kimse kalmadı: Bu bir sürpriz midir bizim için? Değil elbette.
Dünyanın en önemli suç örgütünü kurdukları iddiasıyla içeri atılan ( gerek içimize sinen, gerek sinmeyen ) bir sürü Ergenekon Davası sanığı şimdi dışarıda, hatta bir kısmı milletvekili olarak mecliste olduğuna göre balyoz davasından da farklı bir şey beklemek zaten saflık olurdu.
Ne demişim 19 Mart 2013 Tarihli bir yazımda: O Tarihte İmralı’ya gönderilen üç kişilik bir heyet oradan Abdullah Öcalan’ın mesajını getirdi ve bu mesaj tüm tv kanallarında okundu. Aynı gün Silivri’deki tutuklulara da müebbet hapis cezaları yağdı. Evet; işte o gün bakın ne demişim ‘’18 Mart Zaferi’’ Başlıklı yazımda:
‘’ Dün verilen o müebbet hapis cezaları Abdullah Öcalan’ı hapisten çıkarma planının bir parçası ise ? Yani ileride bir gün bu milletin infialini yatıştırabilmek için ‘’Bakın görüyorsunuz. Devlet kendisine karşı işlenen suçları ve suçluları affediyor, bu bağlamda Silivri mahkumlarını da Abdullah Öcalan’ı da affediyoruz.’’ Deyip hepsi birden salıverilirse? Sırf Abdullah Öcalan’ın hapisten çıkarılması için özellikle paşalara bu kadar ağır cezalar verilmişse? Yani bizlere ‘’ Biz o kadar merhametliyiz ki hiç bir ayırım yapmadan bütün teröristleri affediyoruz.’’ Denirse?
Olur mu? Olur...Olur…18 Martta ‘’ Sayın Öcalan da yakında aramızda olacak .‘’ Diyenlerin bir bildiği var elbette..Biz bilmesek de onlar çok şeyi biliyorlar.
Ne yazık ki yanılmamışım.
2-31 Mart 2015 de tüm yurtta elektrikler kesildi.( 45 İlde diyenler de var )
Neden kesildi, niçin kesildi anlayamadık. Yapılan açıklamaları hem anlayamadık hem de tatmin olmadık. Siber saldırıdan tutun da akla hayale gelmedik bir sürü senaryo üretildi bu sekiz saat kadar süren elektrik kesintisi için. Tabii ki bu arada bizim millet kendine eğlenceyi de buldu. Elektrikler gelir gelmez özellikle trafolara giren kedi esprilerinde patlama yaşandı. Bunlar normal tepkiler. Anormal olan ise sanki bu ülkede ilk kez elektrikler kesilmiş gibi bir hava yaratılması. Haydi yirmi yaş ve altı gençleri anlıyorum, onlar hatırlamazlar bu memlekette tüm yurtta günlerce, haftalarca süren elektrik kesintilerini. Onlar normal de ben yaşlarda olan zevata ne demeli?
Mübarekler ! Bulgaristan’dan aldığımız ve zırt pırt kesilen elektrikleri ne çabuk unuttunuz? İlk defa 31 Mart 2015 Tarihinde mi bu ülkede yurt çapında elektrik kesintisi oluyor?
Sadece ve sadece bir gün ( sekiz saat kadar ) face boklarda dürtülemediğiniz, beğeni butonlarına dokunamadığınız, ona buna sarkamadığınız için ne bu telaş?
Tabii ki bu arada önemli bir konuyu da atlamamak lazım. Bu elektrik kesintisinin sebebi üzerine şöyle bir iddia da var:
Hükümet yeni bir veya bir kaç hidroelektrik santrali ile bir ya da bir kaç nükleer santral kurmak için yasa teklifi hazırlamış. Bu yasa teklifine muhalefet olacağını da biliyor. N’aapsın? Elektrikleri kesmiş. Böylece ‘’Ey millet görüyorsunuz işte yeni santraller kurmaktan başka çaremiz yok: O bakımdan caz yapmayın da hidroelektrik, nükleer ne kadar santral varsa kuralım’’ diyesiymiş. Benim aklıma pek yatmadı çünkü ben bu güne kadar iktidarın , muhalefete aldırış ettiğine, onun muhalefetini salladığına hiç şahit olmadım. Adamlar yapacaksa yaparlar. Muhalefet şimdiye kadar hangi kanunun meclisten geçmesini engelleyebildi ki?
Ve işin acı yanı: İş bu elektrik kesintisi olayı günün en önemli olayının önüne geçti maalesef.
Bu ülkede bir Cumhuriyet Savcısı öldürüldü lakin elektrik kesintisi olayı savcımızın katli olayının önüne geçti maalesef.
3- 31 Mart 2015 tarihinin en önemli olayı ise Berkin Elvan’ın öldürülmesi olayının savcısı olan Mehmet Selim Kiraz’ın İstanbul Çağlayan adliyesindeki odasında iki terörist tarafından rehin alınması ve ardından o odadan cesedinin çıkması olayı idi.
İki terörist dedim ya devrimci kardeşler kusura bakmasınlar. Dil alışkanlığı. Yoksa onların özgürlük ve demokrasi aşığı sevgi pıtırcıkları olduğunu bilmeyen yok bu ülkede(!) Katil oligarşi kafamıza, beynimize öyle işlemiş ki bu yiğit demokrasi ve özgürlük savaşçılarına(!) hep terörist diyoruz.
İşte bu iki sevgi pıtırcığı delikanlı nasıl beceriyorlarsa beceriyorlar ve örgütlerinin flamaları, yüzlerine örtecekleri orak-çekiçli paçavralar, savcıyı kelepçeleyecekleri plastik kelepçe, üzerinde ‘’Berkin’in katillerini istiyoruz ‘’yazılı afiş ve hepsinden önemlisi tabancayı içeri sokuyorlar ve savcıyı rehin alıp bir de bu eylemi yayınlatıyorlar. ( Elektrik kesintisinin bir sebebinin bu olduğu iddia ediliyor. Millet naklen yayın seyretmesin diye kesilmiş elektrikler.)
Ben kendi adıma 31 Mart 2015 tarihi itibarıyla her bir şeyi anladım da işte bu Savcı Mehmet Kiraz’ın katledilmesi olayını anlayamadım.
Şimdi, Savcı Mehmet Selim Kiraz, iki adet özgürlük ve demokrasi savaşçısı sevgi pıtırcığının şanlı eylemi sonunda mı öldü? Öldü diyorum çünkü bu hahramanlar asla insan öldürmezler. Çok sevecen gençlerdir onlar. Savcı mutlaka GDO lu besin yemiştir de ondan ölmüştür. Ya da bu savcı, faşist ve katil polisin (!) hunharca eylemi sonucunda iki kahraman eylemciyle birlikte mi öldürüldü? Yani polis, kahraman gençlere karşı operasyon yapayım derken arada savcıyı da mı götürdü?
Veyahut…Savcı Mehmet Selim Kiraz, Berkin Elvan’ın katillerinin kim olduğunu biliyordu. O bakımdan ortadan kaldırılması gerekiyordu. Onun için de iki tane hayatından bezmiş serseri bulunup onlara böyle bir eylem yaptırıldı ve bu eylem sonucunda da hem eylemciler, hem de savcı - bir daha hiç konuşmamaları için - mi öldürüldü? Öyle ya DHKP-C Böyle bir kanlı eylemi yapmayacağına göre mutlaka olay böyle cereyan etmiş olmalı değil mi? ( Bu senaryoyu dillendiren o kadar çok eski ve yeni devrimci var ki sormayın. Sanırsın bunlar hayatlarında hiç ellerine silah almamışlar, sanırsın yukarıdaki resimdeki aslanın (!) elindeki mantar tabancası, sanırsın seneler önce duvarlara ‘’ Devrim kanla yazılır’’ yazanlar bunlar değil.)
Velhasılı kelam 31 Mart 2015 tarihi itibarıyla artık yeni bir 31 Mart Olayımız ( Daha doğrusu olaylarımız ) oldu.
YORUMLAR
Karanlıkların içinden bir aydınlık yol bulabilmek dileğiyle kaleminizi kutluyor, saygılar sunuyorum Sami Hocam.
sami biberoğulları
Dediğiniz gibi: Karanlıklar içinden aydınlık bir yol bulabilme dileği ile....
Selam ve sevgilerimle.
Hocam, siz aydınlattıkça, sürükleyici üslubunuzla okumayı sevdirdikçe, tarih bilgimizin neden 'hikaye' olduğunu, bunda tedrisatın aksayan yönünü pek iyi anlıyoruz...
Bugün 'tekerrür' eden olayların kaynağında, tarih bilincimizin yer aldığını fark etmek zor değil... En başta, toplumsal bütünlüğümüzü sağlamaya yönelik kronolojinin yazılması gerekirken, sanki bunun tam tersini yaratmaya yönelik bir tarih aktarımı söz konusu...E, şimdi neden şöyle bir vargıya varmayalım; tarihi doğru biçimde okumadıkça, toplumun seviyesi de 'iğva'ya daha açık oluyor, daha doğrusu, düşük tarih bilinci; düşük toplum bilinci... Bilinçsiz toplum, yani...
Sapla samanı karıştırmışlar, bizi de mal yerine koymuşlar...
Fakat sonuç vahim... Bu 'çorak'ta 'pıtırcık'lar üreme zemini bulmuşlar...
Takdir toprağın sahibine ait...
Selam ve saygılarımla.
sami biberoğulları
Bir başka lisanda acaba ''Hafıza-i beşer nisyanla malüldür'' diye bir söz var mı diye merak ediyorum. Yoksa sadece bizim millete mi mahsus?
Beşerin hafızasını nisyandan kurtarmak lazım ki işte o noktada sizin de belirttiğiniz gibi tarih bilinci devreye giriyor.
Selam ve sevgilerimle.
Ben de bazı şeyler yazacaktım ama....korktum..ne olur ne olmaz...fişleniriz ....bizim bi arkadaşı fişlemişler..yeni iyileşti geldi..koca fiş oraya nasıl da monte etmiş devletimiz...ben korkarım...Berkim sonra elvan elvan yazarım..anladınız siz...bizim elektriklerimiz hiç kesilmedi...biz hiç şikayet etmeyiz...biz devletimizi severiz...biz kendümüz kapaduk ışıkları ...şükür bizim düşüncemiz de yok...kafa da yok...sadece mide yutak borusu bi de işte mıuhtelif borular ve diğerleri...
bizi yaşa dışkı şeylerlen konuşturaman..
ben korkarum şahsenem
ellerinden öptüm öğretmenim..
şş yalnız kimse duymaya
sami biberoğulları
Gözlerinden öptüm sevgili Erol.
Hocam elektiriğin kesildğiği gün beraber çalıştığım kişide yazınızda okuduğum o iddiayı dillendirmişti işte bakınız elektirik safiyatımız çok yetersizlikten dolayı kesintiye gidi yoruz ve bu hes lerin yapılması kaçınılmaz gibilerinden sizin yazıyla tıpatıp aynısı bu söylemleri bunlara ezberleten birileri var gibime geliyor savcı olayına karışan şerefsizin karadenizli olması beni dahada yaralamıştır Türkiyemizin başı sağolsun saygılarımla selamlar
sami biberoğulları
Bunca melanetin elektriklerin kesildiği bir günde olması ister istemez kafalarda bazı soru işaretleri oluşturur.Bu normaldir lakin biraz da mantıklı düşünmek lazım elbette.
Savcıyı öldüren şerefsize gelince: Şerefsiz şerefsizdir sadece onun nereli olduğu ait olduğu bölgeyle kesinlikle ilgili değildir.
Selam ve sevgilerimle.
Kıymetli hocam
Umarım ülkemiz bir daha karanlık günlere geri dönmez sağcısı da solcusu da bu ülkenin evladıdır ve birbirinin kardeşidir. Biraz ‘’pıtır çık duygularla söylenmiş sözler bunlar biliyorum ama sizler ve sizden sonraki kuşak olarak bizler ağır bedeller ödedik umarım yeni nesiler bu bedelleri ödemezler barış ve huzur içinde bir hayat yaşarlar.
Onun içinde bizler geçmiş tecrübelerimizi yen nesiller aktarmalıyız.Bu işleri kimlerin tezgahladığını insanlarımız artık gayet iyi biliyor.Geçmişten ders alıp sağcı solcu demeyip birlik içerisinde ülke bütünlüğümüzü ve kardeşliğimizi korumalıyız.
Çünkü görünen o ki, birilerinin ülkemiz ve ülke insanımız üzerindeki siyasi ekonomik, vesaire ne varsa hevesleri ve hesapları daha bitmemiş, onun için ''aman dikkat!!!
Biraz slogan gibi olacak ama olsun inadına Demokrasi inadına insan Hakları ve tabiki inadına birlik beraberlik
Saygı sevgi selamlarımla
Serhat BİNGÖL tarafından 4/2/2015 6:26:20 PM zamanında düzenlenmiştir.
sami biberoğulları
Paranoyalarımız ve bunları tetikleyen etkenler üzerine bir yazı kaleme almayı düşünüyorum. Bakalım ileride yazar mıyım?
İnsanlarımızı bu paranoyalardan kurtarmak lazım ama hemen şunu da belirteyim: Paranoya dediğimiz bu durumlar çoğu kez de maalesef paranoya değil gerçekten korkmamız gereken durumlar.
Böyle bir yazıyı kaleme alırsam sanırım ne demek istediğimi daha net ifade etmiş olacağım.
Selam ve sevgilerimle.
Bu 31 Mart üzerine, oldukça uzun bir yazı hazırlamıştım aslında.
Dün gelişen o elim olay moralimi bozdu,
yayınlamaktan vaz geçtim.
Gün ile ilgili şöyle bol küfürlü bir yazı döşeteyim de, içim rahatlasın diye düşündüm,
onu da yapamadım.
Pusuya yattım,
burada biri moktan bir yazı yayınlasın da, öfkemi ondan çıkarayım dedim,
kimseler öyle bir salaklık yapmadı.
Velhasılı kelam, öyle kös kös oturdum evde dün.
Üstelik de, evlilik yıl dönümümdü.
Tesadüfe bak; 31.Yıl dönümümüz bu.
Eşimi de bir yerlere götürmedim sinir bozukluğu ile, başka bir güne erteledim.
'.Abdülhamit'i de unutmamıştım aslında. O da vardı yazıda.
Severim Ulu Hakan'ı, bir çoklarının aksine.
Böyle işte dostum.
Moral bozuk.
Bir haber okudum sabah yerel medyada.
Az buçuk o düzeltti moralimi.
Aktarayım da, belki başkalarının moraline de etkisi olur.
''Giresun'un Görele ilçesinde yaşayan Şinasi Yayla, bu sabah operasyonda ölü ele geçen oğlu Şafak Yayla'nın cenazesini almak için İstanbul'a gitmek üzere yola çıktı. Trabzon Havalimanı'na gelen Şinasi Yayla'nın, iddiaya göre sarhoş olduğu gerekçesiyle uçağa binmesine izin verilmedi.
Trabzon'dan Giresun'a dönmek üzere saat 11.00 sıralarında minibüs garajına giden Şinasi Yayla, sarhoş olduğu için şoförler de araçlarına almak istemedi.
Şoförlerle tartışması sırasında "Benim kim olduğumu biliyor musunuz? Ben savcıyı öldüren Şafak Yayla'nın babasıyım" diyen Şinasi Yayla, şoförler tarafından dövüldü.
Ağzı burnu kan içinde kalan Şinasi Yayla, polisler tarafından Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne götürüldü. Burada tedavisi yapılan Şinasi Yayla, polis ekibi tarafından Giresun il sınırına götürülerek bırakıldı.''
sami biberoğulları
Bir ülkede DHKP-C gibi bir örgüt vatan kurtaran şaban olabiliyorsa Şafak Yayla denen şerefsizin babasına atılan bir yumruk benim içimdeki öfkeyi dindiremez.
Senin kaleminden bir 31 mart yazısı okumayı çok isterdim. Bence erteleme o yazıyı.
Selam ve sevgilerimle.