- 779 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
UÇURTMA
Sabah hemencecik olsun diye çok erken uyumuştum ve günün ilk ışığı tül perdeden usulca süzülüp saçlarımı okşamaya başlar başlamaz uyanıp döşeğimden fırlamıştım bile, uzun süredir abime dar gelmesini beklediğim pantolunu çoktan giymiş, bugün yaşacağım mutluluk kadar evimize yakın olan Demirol çeşmesinden, defalarca buz gibi başımı yıkamama rağmen mutluluğunun sersemliği yüzümde halen belliydi. Bugün öğretmenimizin ödev olarak verdiği yeni yaptığım uçurtmamı uçuracaktık, öğretmenimiz herkese kura ile uçurtma uçurmak için bir eş seçmişti çok şanslıydım sevdiğim kız çıkmıştı tabikide o benim onu sevdiğimi bilmiyordu, kurayı ilk duyduğumda o minik kalbim çoktan uçurtma olmuş Meşeme tepesinin taaa! Yükseklerinde süzülmeye başlamıştı bile ve ben koşuyordum bir hayelin peşinde. Ve o an gelmişti buluşmuştuk uçurtmamız için Harmanyerini seçmiştik, onunla o kısa yol uzuyordu titrek ayaklarımda, defalarca ıslatıp taradığım serçemleri fark ettimi bilmem ama Kestenboğazı tarafından gelen kekik kokusu annemden gizli üzerime boşalttığım limon kolanyası ile karışıyor çocuksu sarhoşluğuma sarhoşluk katıyordu. Harmanyerine çoktan varmış rüzgarın peşine düşmüştük bir elimizde uçurtma bir elimizde ipi sıkı sıkıya tutup koşuyorduk deliler gibi, ve sonunda rüzgar keçi inadını bırakıp teslim olmuştu uçurtmamız yükseliyordu artık mavi gökyüzünde, ikimizin coşkulu kahkaları öğlen namazının ezan sesine karışıyor hoca cemaati biz umudu çağırıyorduk, uçurtmamız bizi dansa kaldıran bir masal Kahramanıydı sanki, sevdiğimin yüzündeki gülümse beni Develler’den köyümden alıp hiç bilmediğim devasa şehirlere götürüyordu. Birden sevdiğimin yüzündeki gülümse bir endişeye ve hüzne dönmüştü, hemencecik sordum o gün gökyüzünde gelinlik giymiş misali büyük bir bulut vardı uçurtmamızın o buluta yetişmemesinden dolayı Üzgündü onun için gül yüzü asılmıştı, halbuki dün uçurtmam en yükseğe çıksın diye Babannemin yorgan ipliklerini , Annemin bamya çizmede kullandığı ipleri çocuksu bir duygu ile aşırmıştım. Ama ip o güzel buluta yetişmemişti, onun boncuk gözleri yeniden gülmeliydi, cebimdeki son üzümlü leblebileri onunla paylaştıktan sonra, iki Ayakkabımıda ayağımdan hemencecik çıkarıp heyacanla bağcıklarını söküp uçurtmamın ipine ekledim, artık uçurtmamız ipi daha uzundu ve o gelinlik giymiş bulut ikimizi uçurtmamızı bekliyordu. Hatırlamıyorum şimdi, o gün uçurtmam yükselip o buluta değdimi, bildiğim tek bir şey var o güne ait, yüreğimin sevdiğimin yüreğine değdiği ve eve yalın ayak geldiğim.
Yazan: Hüseyin ÇOMAK 1989
Develler Köyü
- O gün gözlerin Meşeme tepesindeki güneş gibi ap aydınlıktı. -
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.