BU ÇOCUKLAR BİZİM
BU ÇOCUKLAR BİZİM
Bütün ısrarıma rağmen bu sabah illa da benimle gelmek istediğini söyledi kızım. Sınav saat 10.00 başlıyordu ve daha bir saat zamanımız vardı. Yarım saat sürecek yaya yolumuz olduğundan yürümeye karar verdik. Sabah sabah trafiği çekmeye hiç niyetimiz yoktu. Kızımın da ısrarıyla bu sene sınava girmeye karar vermiştim. Otuz sene sonra o heyecanı yaşamanın nasıl bir şey olduğunu merak ediyordum.
Sınava giriş kâğıtları benim elimde olduğu halde mahalleden geçerken herkes Elife “Allah kolaylık versin, Allah yardımcın olsun” gibi dileklerde bulunuyordu. Her ne kadar gülsek de Elif hiç birinde bozuntuya vermiyor teşekkür ediyordu. Okula kadar sohbet ederek geldik. Çocuklarla beraber bütün ebeveynler de okuldaydı. İçim burkuldu. Oğlum da sınava girecekti. Keşke sözünü dinlemeyip yanında olsaydım ama istememişti. Hatta ablası ısrarla gitmek istemiş heyecanlanırım diye kabul etmemişti. Kendisini hocasının götüreceğini, böylesinin daha iyi olacağını söylemişti. Yinede hüzünlenmekten kendimi alamadım. Hava çok soğuk ve çiseli olduğundan Elife sıkı sıkıya tembihleyerek, beklememesini söyledim. “Sen beni bütün sınavlarda bekliyordun ama “ diye benimle dalga geçip on beş dakika sonra gideceğini söyledi. Kapıya kadar Elifle birlikte yürüdük. Ben girmek için devam edince görevli bezgin bir ifadeyle “hanımefendi velileri içeri almıyoruz sadece öğrenci” dedi Elife bakarak. Kızım “bu sefer veli benim, öğrenci annem” dedi. Görevli “pardon abla” deyip gülümsedi. Beni arama gereği bile duymadan geçirdi. Düşündüm de, bizde her şey için vakit geç mi olmuş. Aranmak bile aranmıyoruz işte.
Görevlilerinde yardımıyla sınıfımı bulup sıramda oturdum. En ön sırada oturduğum için sınıfa her giren bana tuhaf tuhaf bakıp geçiyordu. Yada çoluk çocuğun arasında kaldığımdan bana öyle geliyordu. Kodlamalarda yine görevliler izah etti. Bazı gençler yardım için kodlamalarda benden daha çok soru sorunca kendime az da olsa bir güven geldi. Bu sırada oğlumun yaşında çocuklar geldikçe aynı saatlerde onunda sınavda olduğunu düşünmekten kendimi alamıyordum. Ve nihayet sınav başladı. Derin bir sessizlik oldu. Benim aklım da hep oğlum vardı. Soruyu okuyup bitirdiğim halde hiçbir şey anlamıyor al baştan okuyordum. Aynı anda oğlunun da sınavda olduğunu bildiği için kendi sınavını unutup çocuğu için dua eden sadece anneler olur herhalde.
Eksiye düşmekten korktuğum için biraz kendimi toparlayıp sorulara cevap vermeye çalıştım. Zaman süratle ilerliyordu. Bu yaşımla belki onun hızına yetişemezdim ama hiç değilse bu yolda ölürüm misali bir gayretle Türkçe sorularına bakmaya başladım. Zaten sadece Türkçeden yapacağım diye şartlamıştım kendimi.
Zamanın büyük bir bölümünü Türkçe sorularında geçirdikten sonra derin bir nefes aldım. Kağıdı kalemi bıraktım matematik soruları önümdeydi ama bakmayacaktım. Oğlumun da o an matematik yaptığını hissettim. Görevlinin şaşkın bakışları altında ellerimi kaldırıp onun için dua ettim. Amin dedikten sonra tekrar kalemi elime aldım. Çok eminim ki görevli bu akşam ailesine beni anlatacaktı. “Yaşını başını almış bir kadın sınava gelmişti bugün. Biraz kafadan çatlaktı galiba. İkide bir ellerini açıp dua ediyor. Ağlayacak gibi oluyor sonra yine kalemi alıyor eline” diye. Aman hakkımda ne düşünürse düşünsün nasılsa beni tanımıyor. Bir daha nerde görecek ki.
Matematik sorularına hiç bakmadım. Yapamayacağımı bildiğimden zaman kaybı geldi bana. İçim öfkeyle doldu. Keşke şu an gizli güçlerim olsa oğlumda dâhil olmak üzere bütün gençlerin sorularını cevaplasam. “işte sınav öyle değil böyle olur” desem. Sosyal sorularına biraz baktım ama çok azını yaptım ya da salladım desem daha doğru olur. Bitirenler yavaştan çıkmaya başlamıştı. Bende çok kalabalığa karışmak istemedim. Görevliye kağıdımı verirken kodlamayı tekrar kontrol etmesini istedim, sağ olsun yaptı. “Hatan yok geçmiş olsun” dedi gülümseyerek. İçimden “tamam tamam anladım, bu akşam anlatacağın malzeme benim” dedim.
Dış kapıya çıktığımda bütün veliler oraya toplanmış, meraklı gözlerle herkes çocuğunu bekliyordu. Herkes kapıya baktığı için bir anda ilgi odağı ben olmuştum. İçimden gülmek geldi, millete doğru bakarken gülümsedim. Oradaki bir bey “maşallah iyi geçti galiba” dedi. “iyi çok iyi” dedim. Sonra tekrar baktım, tekrar baktım. Gülümseme dudaklarımda dondu kaldı. Dışarıda ebeveynler büyüdü büyüdü kocaman çirkin bir canavar oldu. Onlar büyüdükçe ben küçüldüm. Hepsi “emeklerimizin karşılığını istiyoruz, canın pahasına da olsa vermek zorundasın” diyorlardı sanki. Gözlerinde korkunç can alıcı bir ifade vardı. Devasa büyüklükteki kalabalığın arasında ezik ve sessiz duran iki kişiye takıldı gözüm.” Aaaa sizde mi buradasınız” dedim. Annemle babam gelmişlerdi. Onlara doğru yürüdüm onlar küçülüyor bu sefer ben büyüyordum. Annem “sınavda da yanındaydık. Senle aynı sırada oturmuştuk görmedin mi yoksa? Hayattaki hiçbir sınavında yanında yoktum bu sefer çok gelmek istedim. Yanında olduğumu bilmeni istedim.” Gözlerim yaşardı anama sarılmak istedim. “Ben o anda oğluma dua etmekle meşguldüm. Dönüp sana bakamadım bile” dedim. O küçüldü, küçüldü ve yok oldu. Babama baktım. Babam “yavrum kusura bakma, bu zamana kadar sınavlarında yanında olamamak şöyle dursun başarılı olduğun zamanlar bile seninle gurur duyamadım. Okutamadım çünkü o zaman şartlar öyle gerekiyordu. Bak şimdi bende yanındayım” dedi. “E biraz geç kalmadın mı baba” dedim sitem varı bir halde. Babam bir şey diyemedi küçüldü, küçüldü ve oda yok oldu.
“Hop diyorum ne oluyor ya. Allah’ım sen aklıma mukayyet ol. Altı üstü benim için hiçbir işe yaramayacak bir sınav işte. Ne hayat sınavları vermişim. Kaldığımda olmuş geçtiğimde. Bu kadar duygusala bağlamanın aslı ne?”
Bir an önce o çirkin canavarlardan kurtulmak, okulun bahçesinden çıkmak istiyorum. Az sonra çocuklarını gözleriyle yutacaklarını tahmin ediyorum çünkü. Koşar adım yola çıktım.
Kendimi yorgun hissediyorum, başım ağrıyor. Önce otobüse binmek istesem de yürümeye daha çok ihtiyacım var. Hava soğuk, mart kapıdan baktırıyor gerçekten. Sanki çocukların ruhani durumlarına eşlik eder gibi hafiften çiseliyor. Yol boyu çocuklarımıza yaşattığımız bu travmayı düşünüyorum. Onlar bizim canlarımız, kanlarımız, her şeyimiz. Nasıl böyle bir şeyi reva görüyoruz. E sistem böyle ne yapabiliriz ki. Bu sisteme küfredebiliriz ancak. “Küfretmek günahtır, onun yerine hep dua edin” derdi babam. İyide dua ettiğim zaman öfkem geçer mi acaba? Denemekte fayda var. Dua etmeye başlıyorum adımlarımı sıklaştırırken. Gerçekten kendimi daha iyi hissediyorum. Kızımda yaptığım hatayı yapmamaya karar veriyorum. Oğluma sınavın nasıl geçti diye sormayacağım. Niye heyecanlandın, niye yeterince çalışmadın demeyeceğim. Sadece canın sağ olsun diyeceğim.
Davul zurna sesi düşüncelerimden gerçeğe döndürdü beni. Biraz seyrettim. Bir binanın altında takım elbiseli kravatlı adamların halay çekmesinden düğün olduğunu anladım. Gelin çıkarmaya gelmişler galiba. Heyecanlı bir şekilde yerinde duramayan damadı gördüm. Hayatın başka bir sınavına hazırlanıyor. Hiç tanımadığım halde ona da dua ettim. Ona da hayat sınavında başarılar diliyorum. İmtihan dünyası. Herkesinki farklı. Biri bitecek biri başlayacak. Bir de bakmışız ömür bitmiş.
Ayşe Kadıoğlu Yıldız
YORUMLAR
Ben de hayatın sınavında sana başarılar dilerim arkadaşım. Aman sen de demeyip bu yaşta böyle tecrübeler edindiğin için ayrıca kutlarım. Benim gözümde iyi bir yazarsın, Gittikçe daha güzel yazacağından eminim.
Şu okuma işinde sıra bana geldi galiba. Benim torun; anneanne, daha önce babam okutmadı demesini biliyorsun ama şimdi sana kim engel söyler misin bana, deyince çok utandım. Bu yıl açık öğretime kaydımı yaptıracağım inşallah. Bir şey olacağımdan değil ama içimde ukde olarak kalmasın :)
Bu güzel yazını tekrar tebrik eder kucak dolusu sevgiler sunarım.