Keser döner sap döner, gün gelir hesap döner
Hava çok soğuktu. Resim kursundan çıkmış hızlı adımlarla kardeşimin evine doğru yürüyordum. Yolumun
üstünde yere serilmiş kutuların üstünde oturan bir Suriye’li olduğu ince esmer yüzünden ve kirli perişan
halinden belli bir kadın ve yanında uzanmış yatan iki çocuğununu gördüm. Çocuklardan altı-yedi yaşında
olduğunu tahmin ettiğim çocuğun üşümekten dişleri birbirine vuruyor, zangır zangır titriyordu. Elleriyle
üstüne giydiği kirli kabanın yakalarını çenesinde tutmuş gözleri sanki soğuktan kızarmış, yüzü morarmıştı.
Annesinin sol tarafında yatan daha belkide iki yaşına bile girmemiş çocuk ise görünür görünmezdi. Belkide
soğuktan donmuştu. Aklıma polisi arayıp haber vermek geldi, ne yapmak gerektiğini düşünürken ama polisin numarasını bilmiyordum. Yürürken dükkanı önünde bir adam duruyordu ona numarayı sorsam mı
derken önünden geçip gittim.
Eve gittiğimde kardeşime soracaktım, o bilirdi. Evin sıcak ortamına girince bu Suriyeli aileyi unuttum.
Az sonra yine yoldaydım. Önce dolmuşa binip, Dışkapı’ya oradan da Çubuk’a gidecektim. Dolmuşa bindikten az sonra aklıma birden Suriyeli anne ve çocuklar geldi. Sürücüye polisin telefon numarasını sordum 154 dedi.Aradım başka bir yer çıktı,cevap vermediler. Polise söylendim telefonu açmadıkları
için. Dışarıyı izlemeye koyulurken bir polis arabası geçti yanımızdan. Çevirdiğim numaranın yanlış olduğunu anlayarak araçta yazan 155’i aradım hemen.Çocukların olduğu yeri sordular söyledim. Kaç kişi olduklarını ve durumlarını anlattım.
Nasıl unutmuştum bu insanları. Oysa onların durumunu görünce kardeşimgile götürsem mi acaba diye
geçmişti aklımdan. Nasıl insandık kendi rahatımız içinde başkalarını düşünemiyorduk. Kendi yanlış
davranışımı sorgularken bu insanlara bir eşya imiş gibi kayıtsız bakıp geçen insanları ve bu insanları hiç
görmeyen kişileri düşündüm. İyi değildik.
Bu olayı geçen hafta yaşadım. Bu hafta da bindiğim dolmuşa Suriyeli çoluk çocuk bindiler. Küçük bir kız çocuğu esmer kirli elleriyle parayı uzattı sürücüye, iki kişi der gibi bir şeyler mırıldandı. Arkama
geçti annesi ve bir kadın ve bir çocuk daha vardı. Kokuyorlardı. Kız çocuğunun eli başıma değiyordu.
Nedense acaba bu insanlarda bit var mı, bana da geçer mi diye düşündüm ve bir an önce ineceğim
yerde olmayı istedim. Bu insanlar nerede nasıl yaşıyorlardı. Bunları ülkemize sokarken bu durumları
düşünülmeliydi.
Yazacak öyle çok şey var ki bu konuda, sitede yayımlamazlar diye susuyorum. Elin toprağına, işine karışılmamalıydı kısaca. Bize farz olmayan şeylere burnumuzu sokmamalıydık. Sonra hesap bize dönecek..
11. 03. 2015 / Nazik Gülünay
YORUMLAR
Bir ülke daha kötü nasıl yönetilebilir bilemiyorum. Hiç kredi kartı kullanmadım, param varsa aldım ve bu sayede hiç bir zaman paraya sıkışmadım. Öz kardeşim on tane kredi kartı batırdı ve hali o Suriyelilerden beter... Bu örneği, borçlanma ekonomisinin ve üretmeden tüketmenin vahim sonucunu anlatabilmek için verdim. O Suriyelilere sınırları açan ve başı boş bırakarak yurdun dört yanına dağılmalarına göz yuman zihniyet, onların üretime katkıları olmayacağını, tüketimi de olumsuz şartlarda sürdürebileceklerini bilmiyor muydu? Şimdi dileniyor veya çalıyorlar, yakında fuhuş sektörünü de ellerine geçireceklerdir. Bizim sapıklar küçük yaştaki Suriyeli kızların peşine düşmüşler bile... Allah o Suriyelilere değil, ülkeme acısın...SAYGIYLA
glenay
Ülkemiz sınırları yol geçen hanı oldu.
Ekonomi berbat, üretme tüket politikasıyla.
Ve Suriyeliler dilenci hırsız- Geçenlerde markette hırsızlık yapıp farkettirmeden kaçan kadını gözlerimle gördüm. Yürüyen merdivendeydim
bu yüzden arkasından koşamadım. Kime söyleyeceğimi bilmediğimden
sustum.
Allah Ülkemize, milletimize yardım etsin.
Yorumunuza çok teşekkürler,
saygılarımla..
Merhaba,
Mülteciyi alıp ,umutlandırıp dilenci eden zihniyet Tanrı'ya nasıl hesap verecek
acaba! Binlerce insan bu ve benzeri manzaralarla hemen her gün karşılaşıyoruz.
Yardım edememenin verdiği burukluk öyle kötü ki! Oysa daha işin başında bunlara
Bir yer temin edip uluslarası standartlara göre sahip çıkılmalıydı.
Haybeciden ancak bu kadar oluyor. İşin ucu her seferinde duyarllı insanlara dokunu-
yor tabi.
Yine çok nazik bir konuya parmak basmış koca yürek!
Teşekkür ederim saygılar.
glenay
Suriyelileri buraya getiren bizmişiz gibi, üzüntü ve eziklik duyuyoruz.
Çok yazık.
saygılarımla..
Mazluma el uzatmak insanlık görevi canım
Ama günümüzde bunu da kötü niyetlerine alet eden
Utanmazlar insanlara acaba duygusunu aşıladılar
Mesela ben bundan bir kaç yıl önce habersiz gelen komşu misafirlerini kabul eder akrabalarının gelmesini
Beklemelerine yardımcı olurdum
Şimdilerde vicdanım acıtsada kabul etmeye korkuyorum
Bu durumlara düştük ne yazık ki hoşça kal arkadaşım iyi günler
glenay
Ben de kapıyı açmaya korkuyorum artık.
Çok teşekkürler canım,
sevgilerimle..
Karışmamak güzel aslında elin işine.
Ne halleri var ise görsünler diye düşünmek mantıklı.
Ve,
hesap bir gün görülecek diye belirtmiş değerli yorumcularımız da.
Belki de kendince haklıdır.
Şimdi,
bu olaydan anladığımızı özetleyelim buraya.
Ankara'nın soğuğu yamandır.
orada doğup büyümedim ama, altı sene kadar çalışmışlığım vardır, bilirim Ankara'yı.
Bozkırın o amansız ayazını da tabi ki.
Küçük bir hikaye yazıyorum şimdi buraya.
Ankara'nın, -15-20 derecelerine varan bir kış sabahında,
Çubuk ilçesindeki evinde uyanıyor Nazik Gülünay hanım.
Kaloriferci, erken saatlerde kazanı yakmış, evi bir güzel ısıtmıştır.
Ya da,
el çabukluğu ile kendisi sobasını tutuşturuvermiş,
kısa bir zaman zarfında oturma odasını sıcacık kılmıştır.
Küçük sehpasını yola bakan pencerenin önüne çekmiş,
yeni demlediği tavşan kanı çayı eşliğinde, dünden kalan nefis peynirli böreğini yemektedir.
Tam bu esnada şiddetle kapısı çalınır.
Telaşlanır, acele ile gider kapıyı açar.
Karşısında, biri kucağında, bir eteğine yapışmış iki çocukla birlikte korkmuş, ürkmüş, perişan halde bir kadın durmaktadır.
''Açım'' der kadın. ''Arkamdan kovalayan insanlar da var. Yakaladıklarında, hem beni, hem de çocuklarımı öldürecekler.
Yalvarırım bir süreliğine de olsa saklayın, koruyun bizi'' diye yalvarmakta kadın.
Ne yapacak şimdi Nazik Hanım?
Kapıyı o garibanların yüzüne mi kapayacak?
Gidip başınızın çaresine bakın mı diyecek?
Bunları içeri alır, korur-kollarsam, çocuklarım gelir benden hesap sorarlar bir gün diye korkulara mı kapılacak?
Nedir bu sorunun cevabı?
Mazluma el uzatmak ayıp mı? Günah mı?
glenay
Öyle bir düzen olmalı ki,
kimsenin kapısını değil çalmak, ekmeğinde kimsenin gözü olmamalı.
Gerçi bizler gözü tok bir halkız, ekmeğimizi bölüşür, evimizi paylaşırız.
Bu adaleti başımızdakiler sağlamakla yükümlü.
Benim sınırlarım olduğu gibi, ülkemin de sınırları olmalı.
Öyle herkes gönlünce gelip geçmemeli..
Birilerini ülkeme sokmuşlarsa, o insanların yanısıra kendi yurttaşlarını da düşünmeli. Şiddet kullanan Suriyeliler var ve halkımız bundan rahatsız..
Yorumunuza çok teşekkürler,
saygılar..
Aslında Bu konuda kendi vicdanınızı sorgulamanız bizlere bir ders Olmalı hepimiz insan olarak kendi vicdanımızı sorgulamalıyız,Savaş'ta giç bir zaman ahlak olmamıştır,bu insanlar Savaş'tan yaşayabilme umutları için bizlere sığınmışlardır,bizler efendimizin dediği eski ümmet ahlaklı ümmet değiliz topraklarını kan Gölü'ne çevirmemiz yetmediği gibi,bide hor görüp dışlayan bir toplum galine geldik,
Oyüzden biz ümmet olarak aç kardeşlerimizi görmezlikten gelip hakir gördüğümüz sürece,haçlı hep Savaş'ın galibi olacak,çünkü İslam dünyasında artık ne bir bayabars var nede Selçuk
Saygılarımı sunar iyi günler dilerim hocam
glenay
Bu insanları bize sığınmalarının sebebi ne bunu düşünüp sorgulamalıyız.
Ne yazık ki,
biz açısından düşündürücü bir durumdayız.
Bu bir kaç kişinin üstesinden gelecek bir durum değil.
Bunu yanıtlayacak kurum, tepemizdedir..
Yoruma çok teşekkürler,
selâmlar..