- 911 Okunma
- 4 Yorum
- 1 Beğeni
KAVGAYI BİTİREN SÖZ
Yoğun bir iş günüydü. Hava sıcaktı ve mesai bitimine çok az kalmıştı. Evrakların arasına dalmış, hesaplarla boğuşuyordum ki çalışma odamın açıldığı uzun dar koridordan tartışma sesleri yükseldi. Bir müddet “Biraz sonra anlaşmazlık biter.” düşüncesiyle aldırmadım. Ancak, tartışma giderek büyüyordu. Merakım galip geldiği için, hesaplara ara verip ben de koridora çıktım.
Oktay, personel servisinde çalışan sakin, ağırbaşlı ve gayretli bir gençti. Ona hiç işi düşmeyen şirket çalışanlarının bile ay sonlarında onunla muhatap olması kaçınılmazdı. Çünkü maaşlarımızı, onun bize uzattığı, özenle katlanmış, üstüne adlarımızın, ödeme tutarlarımızın ve gerekli bilgilerin yazıldığı zarflarla alıyorduk. Ardından maaş bordrolarımızı imzalıyor, saygıyla teşekkür etmesine mukabele edip, görevlerimizin başına dönüyorduk. Hareli, yeşil, gülen gözleriyle ve her zamanki arkadaş canlısı tavrıyla bende son derece olumlu bir intiba bırakmıştı. Onu hiç bu kadar sinirli görmemiştim. Hatta sinirli olduğu zamana bile denk gelmemiştim. Şimdi ne olmuştu da böyle çileden çıkmıştı?
Oktay’ın karşısında, çay ocağında çalışan, haşarı tavırları ile meşhur İbrahim vardı. İbrahim’in yanında depo sorumlusu Kadir Bey ve yardımcısı Halil duruyordu. Üçü birden Oktay’a laf anlatmaya çalışıyorlardı. Yanlarına doğru yürürken olup biteni de anlamaya çalıştım.
Olaydan önce İbrahim, Oktay’ın odasına çay götürmeye gitmiş, çayı bırakıp çıkmak yerine gevezelik etmeye başlamış. Oktay o sırada hesaba kitaba daldığı için dinlemek istememiş. İbrahim buna bozulup Oktay’ı kendini beğenmişlikle suçlamış ve tartışmanın ilk kıvılcımını yakmış. Üstelik bardağı masaya bırakırken çayı da evrakların üzerine dökmüş. Özür dileyeceği yerde, “Hadi bakalım, temizle şimdi de aklın başına gelsin.” diye terbiyesizlik edip koridora fırlamış. Oktay da arkasından… İbrahim, kovalandığını fark edince, bir koşu kendini merdivenlerden yukarıya atmış. Onların böyle koşuşturduğunu gören Kadir Bey ve Halil de yatıştırmak için olaya müdahil olmuşlar. Her kafadan ayrı ses çıkıyordu.
“Bir dakika susup, beni dinler misiniz?” dedim. Sayılan ve sevilen biri olduğum için hepsi anında sus pus oldu. Oktay’ı birkaç adım ileriye doğru götürdüm. Karşılıklı durduk birkaç saniye. Gözlerinin içine bakarken iki elim de omuzlarını sıkı sıkıya kavramıştı. En şefkatli ses tonumla tek kelime söyledim. Bakışlarımı ayırmadan tepkisini bekledim.
Oktay anında sinirli halinden uzaklaşarak, o bildiğimiz mütevazı tavrını takınıp, “Sağ ol ağabey.” dedi ve hızla yandaki merdivenlerden inerek gözden kayboldu.
Çalışma odama dönmek için hamle yaptığımda karşımda Kadir Bey’in şaşkınlıktan kocaman açılmış gözleriyle karşılaştım. Çabuk çabuk konuştu.
“Biz o kadar ikna etmeye çalıştık, başaramadık. Sen ona ne dedin de böyle sakinleşti?”
“Haklısın, dedim.”
“Bu kadar mı?”
“Evet, sadece bu kadar.”
Kadir Bey elini başının arkasına götürerek saçlarında dolaştırdı ve gözleri yerde, kısık bir sesle mırıldandı.
“Vay canına arkadaş, biz bunu nasıl da düşünemedik?”
Bazen tek istediğimiz şey, haklılığımızın başkaları tarafından onaylanmasıdır.
Mücella Pakdemir
xxx
YORUMLAR
Akıcı bir anlatım keyifle okudum bitsin istemedim yüreğine sağlık Hacım selam ve saygılar
Mücella Pakdemir
Mücella Pakdemir
anlatımın akıcı ve düzgün üslubu yazıya oldukça değer katmış.
konusu da oldukça dikkat çekici.
ders niyetine bir hikaye
kaleminize sağlık