- 1039 Okunma
- 10 Yorum
- 0 Beğeni
Kuş gördüğü yuvayı yapar
Kuş gördüğü yuvayı yapar
Yok aslında birbirinden farkı karşıt görüşlü görünen tutucu, radikal unsurların.
Öğrenilmiş / öğretilmiş davranışların ürünüdür toplumdaki huzursuzluğun ve çekişmelerin asıl kaynağı.
Yasaklarla yetişen bir neslin özgür düşünceye sahip olması da sancılı bir süreç gerektirir. Lüzumsuz yasaklarla mağdur edilenler fırsat ellerine geçince öğrenilmiş davranış gösteriyor. Yasaklara daha istekli oluyor.Güç kimdeyse yasağı da o koyar mantığıyla hareket eden zaten geri kalmış toplumlar kısır döngüye giriyor. Toplum hayatına yasaklar hakim olunca kavramlar ve doğrular yasaklarla belirleniyor.Gücü elinde bulunduran gruhun yanlış olarak belirlediği hal ve davranış yasaklanıyor. Bu yüzden bir sonraki gelecek olan güçlü gruh için yeni yasakların tohumları ekilmiş oluyor. Bu hal bitmek bilmeyen kan davalarına benziyor.Yasakların sona ermesi egemen olan güruhun bir sonraki egemen olması muhtemel olanlara özgürlük tanıması ile ancak mümkün olabilir.
Yasaklardan lezzet alır hale gelen insanların ruh halleri sağlıklı olmadığından bu hal devam edip gidiyor.
Sonuç; kabiliyetleri örselenmiş, fakir, üretmeyen, savunmasız, özgür düşünceyi oluşturamamış, zavallı insanların küçük intikamlarla mutlu olduğu bir toplum...
’Durun kalabalıklar bu cadde çıkmaz sokak’Necip Fazıl
Evet, durun kalabalıklar; fareli köyün kavalcısının peşine takılıp uçuruma gidiyorsunuz! Hem de zafer sarhoşluğu ile güle-oynaya gidiyorsunuz...
Size sesleniyorum, benim gördüklerimi siz de görüyorsanız ses verin, yarın çok geç olabilir. Sağcı, solcu, dindar, laik, dinsiz, inançsız hepinize sesleniyorum; karşı güruhun negatif yüklenmemesi için hepinizi ’Özgür düşünce’ ye çağırıyorum. Gelin lüzumsuz yasak koyma işinden vaz geçelim. Bu gün başkasına yarın bize, geç olmadan...
Saygılarımla
Ahmet Bektaş
YORUMLAR
Sayın Ahmet bey ;
Benim anlattıklarım sınıfsal bir yaklaşım.Düşünceler ,okumalar ;ezber dir diyerek ele alınmaz.Siz kimlik temelli yaklaşıyorsunuz.! ! Yani Ekonomi,Sınıf ilişkileri,üretim ilişkileri,temeline inmiyorsunuz.Direkt üst yapının ,insanların ereksel aklını devreye koyması ile aşabileceğini savunuyorsunuz.Tıpkı Adorno,Horkhaimer gibi..
Ben de size "elitlerin dolaşımından" bahsediyorum..
Yani bugün bu tablodan rahatsız olanlar,yarın torunlarıda bir sınıf olup bu düşünceleriyle iktidara gelebilir.Sınıfların radikal anlamda zihinsel dönüşümünü beklemek biraz romatik bir düşüncedir.
Bu yazıda her hangi bir siyasi görüşten bahsetmiyorum.
Gayet genel ifadeler...
12 eylül öncesinde delikanlı olduğum dönemdir. Her iki gruptan da başıma silah dayandı... Sağcı veya solcu farketmez ; aynı davranışları geliştirdiler.Bu yüzden benim bakışım daha kapsamlı.Görüşlerim ise özgündür. Yaşanmıştır, tecrübidir. Şahsi kanaatlerim deneyimlerimle oluşmuştur.
İnanmayacaksınız belki ama bu anlattıklarınızı başka bir kaç ağızdan da dinledim. Yani bu da ezber olmasın sakın.
Doğru tespitler olabilir. Bu benim anlattıklarımı destekler hatta.
Ben tarihi süreçten bahsetmiyorum. Siyasetten hiç...
Tespitlere bakın yeter.
Yönetim sınıfları değişirken sancı elbet olur.
Eskiler köhnemiştir yeniler acemi.
Kısır döngüden bahsediyorum ben.
Eğer değişim daha akılcı olursa faydalı olabilir. Bizde öyle değil maalesef.
Tarafgirlikten kurtulmuş değil toplumumuz.
Sizin gördüğünüz!...
Değerli Ahmet Bey;Ben size açıkça söylemek istediğiniz belirteyim,Şöyle ki siz bir "X" patisinin bilmem çoğunluğu ele geçirip ,sonrada falanı filanı yasaklaması vb.
Şimdi ben de diyorum ki size,Ben hayatım boyunca sizin gidip katıldığınız o gruhlara ben katılmadım!..Taraftarıda değilim! Ben o guruhun siyasal düşüncelerinide benimsemem!"Ben olaya sınıfsal bakıyorum.Sizse kimliksel bakıyorsunuz.!"
Ben falan guruhun telkininde falan değilim.! Bakın şimdi uzun uzadıya yazacağım...
Ben olaya sınısal bakıyorum dedim.! Dikkat edin ;
Osmanlının son zamanlarında Asker ve aydın sınıf önlememez bir şekilde yükseldi.! Abdulhamid 33 yıl direndi.Ne oldu sonra ? 1908 de ihtilal 1923 de de cumhuriyeti o sınıf kurdu.Sonra çeşitli kanunlar ,kurallar koydu.Anadoluda ki insanların fazla yükselmesini istemediler.Sonra 1960 lardan sonra da Göçler başladı.Ülke sanayileşti,gelişti.Sonrada Anadoluda orta sınıf yükselmeye başladı ekonomisiyle,kültürüyle bir güç oldu.Örnekle açıklayayım;
Örneğin siz.!
Dedeniz=Hiç okul okumadı.
Babanız=İlkokul
siz= Üniversite
çocuğunuz= sizden daha ileri bir seyiyeye gelecek nasip olursa...
şimdi bu tabloyu iyi okumak lazım.!
İşte Bu şekilde yükselen sayısız aile var.Anadoludan sayısız akademisyen,doktor,siyasetçi,hukuçu vs vs.bu yer değiştirmenin sancıları yaşanıyor.! Paretonun dedği gibi ;Tarih aristokratların mezarlığıdır.Geçmiş yönetim tabakası değişiyor.
Gelelim sizin kaygılarınıza.;Elbette ki hakim sınıf ideolojisini dayatmaya kalkar..Bu bir dolaşımdır.Çok rahatsız edecek icraatlar yapılırsa ,bu sınıfın karşısında başka bir sınıf yükselir.! o sınıfta bunları iktidardan indirir.
Sayın Çolak Nürü "haklı olmak" benim için o kadar önemli değil inanın. Ben "özgün" olmaktan yanayım. Haklı olduğum çok husus olabilir. Yanılgılarım da olabilir. Ortak akıldan yanayım, kendim olmak isterim, rol yapmak ,başkalarına göre davranmak istemem.
Hem benim ahvalim o kadar önemli değil ki.
Bakın ne diyorum yazıda:
Kabiliyetler örselenmesin. Diyorum.
Öğrenilmiş / öğretilmiş davranışların ürünüdür toplumdaki huzursuzluğun ve çekişmelerin asıl kaynağı. Diyorum.
Gücü elinde bulunduran gruhun yanlış olarak belirlediği hal ve davranış yasaklanıyor. Diyorum.
’Durun kalabalıklar bu cadde çıkmaz sokak’Necip Fazıl Diyorum.
Size sesleniyorum, benim gördüklerimi siz de görüyorsanız ses verin, yarın çok geç olabilir. Sağcı, solcu, dindar, laik, dinsiz, inançsız hepinize sesleniyorum; karşı güruhun negatif yüklenmemesi için hepinizi ’Özgür düşünce’ ye çağırıyorum. Gelin lüzumsuz yasak koyma işinden vaz geçelim. Bu gün başkasına yarın bize, geç olmadan... Diyorum.
Haklı veya haksız olmam o kadar önemli değil; bu konulara bakın diyorum.
Sayın Ahmet bey,Farkında olduğunuzu sandığınız şey aslında çok kısıtlı bir saha.! Siz sadece antroposentrik bakıyorsunuz dedim.! Evet insan merkezli bakıyorsunuz.Bu bakışınızda dışarda bir çok "Kültürel formasyonların yani sınırlayıcı,mümkün kılıcı fonksiyonlarını görmenizi engelliyor.Bir başka eksiklikse hind felsefesi doğrultusunda yaklaşıyorsunuz.Hind felsefesine göre bakarsanız yani ben merkezli düşündüğünüz zaman hep haklı olacak olan siz olursunuz.
Sayın Çoklak Nürü yorumunuzu okuyunca temel fıkrası geldi ilk aklıma.
Temel Dursuna anlatır
-Adamın biri bana "sempatik" dedi anlamadım ne demek istedi?
-Peki sen ne yaptın?
-Çektim vurdum oni...
Habitus falan deyince
"Sayın Ahmet bey;Alt yapınızda ekonomiden önce soyut bir element olan "duygusallığınız.Özellikle duygusal dünyanızdan hareketle üst yapıyı dizayn etmede güçlük çektiğinizin farkındayım." Çolak Nürü
Cevap: Farkında değilsiniz...
Kazanılmış yatkınlıkları, gövdelerde cisimleşen kalıcı varlık veya yapma biçimlerini de "habitus" olarak adlandırır bourdieu.
okurlar toplumbilimi kendi habitus'larının gözlükleriyle okur.
----
"Konuya çok antroposentrik yaklaştığınızın farkına varacaksınız."
Antroposentriği insan merkezli olarak alıyorum. Evet burada haklısınız.
İnsan olduğumuz için insan merkezli bakıyoruz.
---
Bilgilerinizi zamanla hazmedip güzel şeyler yazacağınızı umuyorum.
Hazmetmek esas ama. Yoksa nakilden öteye geçmez, edinilen bilgiler.
Sade anlatım benim için çok önemli. Bilimsel makaleler için sadelik kısırlık olur. Ben sade yazmaya devam edeyim. Siz daha komlike şeyler yazın okurum efendim. Mutlaka istifade olur.
Saygılar.
Toplumsal konularda özellikle sosyal dünyanın;Marksist teriminolojide Üst yapı olarak adlandırdığı Politika,Hukuk,Din,Eğitim Aile, gibi kurumları düzenleyen en nihai alt yapı kurumu ekonomidir.Bu nedenle marks der ki ;Son Tahlilde alt yapı üst yapıyı belirler.Yani ekonomi siyasetide,dinide,aileyide hukukuda belirler.
Ancak sosyalbilimlerin son yılarda üzerinde durduğu ;insan duyguları alt yapıda ne kadar etkilidir.?Elbetteki etkisi son derece azdır.
Sayın Ahmet bey;Alt yapınızda ekonomiden önce soyut bir element olan "duygusallığınız.Özellikle duygusal dünyanızdan hareketle üst yapıyı dizayn etmede güçlük çektiğinizin farkındayım.Bedeninizden sudur eden duygusallığınız,sosyal hayatta ki Kurumsal formasyonlara eleştirel baktığınızı düşünmenize neden olabilir.Lakin sosyal açıdan ekonomi,sınıf ve üretim ilişkileri ,anrtopolojik olarakda "habitus" çerçevesinden bu konuyu elealırsanız .Konuya çok antroposentrik yaklaştığınızın farkına varacaksınız.
Kuş gördüğü yuvayı yapmaz örneğin ben :))
Ben babamdan kaç kere dayak yemişimdir düşüncelerimden dolayı '' Bu memleketi bir tek sen mi kurtaracaksın ? '' diye ama benim onlardan da öğrendiğim çok güzel şeyler de vardı tabiki ... Ayrıca düşünceler arası çok farklar vardır, bazen bir çoklarının gideceği noktalar aynı da olsa farklı yol ve yöntemler seçebilinir ama asıl sorun gerçekleri görebilmek ve onun doğrultusunda hareket edebilmektir diyorum ben de ve eğer çiğnenmesi gerekiyorsa bazı yasakların bundan da korkmamak lazım ama asla şiddete başvurmadan !
Sevgilerimle ...