- 536 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
EŞKİLİ BAMIYA
Sarılarlının diline düşene kadar var git Van’ın Gölü’ne düş daha iyi..
Nevşehir Avanos Sarılar köyü sakinlerinden kalender-meşrep, sevimli ve güzel insan Mindo amcamız damak tadına düşkün birisidir. Öyle ki Mindo amcanın evlâd-ı ayâli, kardeşleri, yeğenleri ve dahi torunları hülâsa sülâlesi, yemeyi, yedirmeyi seven, hayırlı işlerin orta yerinde bulunmayı yeğleyen, 80 yaşında bile olsa halaybaşı tutmayı becerebilen bunu, sosyal ve medeni hayatın gereği sayan bir meşrebe ve neşeli bir halet-i ruhiyeye sahiptir.
Mindo amca için gün bugün, an bu an, saat bu saattir. Onun için geçmişte ya da gelecekte yaşamak marifet değil, marifet içinde bulunduğun anı neşe içinde doyasıya yaşamaktır.
Koyunları bile keyfine düşkün olup, ahırda hapis hayatı yaşamaz, serbest beslenmeyi tercih ederlerdi Mindo amcanın. Bu koyunlarından biri, hasat zamanı fırsatı ganimet bilip buğday cecinden(samandan ayrılmış buğday yığını) fazla yiyip, ardından da olabildiğince su içince zavallı “sığışamayıp” öldüğü için o günden sonra Sarılarda aşırı yemek yiyen obur insanlara “mindo’n goyunu" yakıştırması yapılır oldu. Dedik ya.. Sarılarlının diline düşene kadar var git Van’ın Gölü’ne düş daha iyi..
Mindo amca, kendi deyimi ile "eşkili bamıya” yemeyi çok seven birisidir. Deyim yerinde ise eşkili bamıya hastası bir insandır. Almanya’dan izine gelen bir "alamancıya" sattığı tarlanın parasını alır almaz, hem “pırtı bozmak” hem de eşkili bamıya yemek için Kayseri’nin yolunu tutar "Fırının Önü"nden kalkan Sevgi’nin otobüsüyle sabahın kör karanlığında ..
Pırtı bozmak öyle sanıldığı kadar kolay bir iş değildir Kayseri’de. Şehirden gelenin eline bakılır köyde. Şehirden gelen şeyler kıymetlidir. şehirden gelmenin bir anlamı bir önemi var çünkü eli boş gelmek olmaz.
Diri baş dirlik ister. Hanede kaç kişi varsa gelin, kız, oğlan, uşak ayırımı yapmadan hepsinin gönlünü edecek, küstürmeyecek şekilde giyecek ihtiyacı karşılanacak, üstelik, madem Kayseri’ye kadar gelindi, yatak yorgan yüzü, çarşaf, eskimiş yırtılmış giysilere yama yapmak için kumaş, halı, kilim derken epey masraflı bir iştir pırtı bozmak. Hele eve gelin gelecekse gelinin kendisine anasına, bacılarına alınacaklar da cabası ne de olsa yeni bir ev kuruluyor.
Kayseri esnafıyla sıkı pazarlık yapmak öteden beri adettendir. Mindo amca kendi tarzı ve uslûbuyla kıran kırana bir pazarlıktan sonra alışverişini yapar. Başka bir dükkândan da köydeki inşaat işinde kullanılmak üzere elarabası satın alır. Bozdurduğu bütün pırtıları elarabasına yükletir. Bir de hamal tutarak hamalla birlikte o dönem için köylere hareket eden otobüs ve minibüsler için terminal olarak hizmet veren “Ademağanın Garajı”na doğru yola koyulur.
Mindo amca Kayseri’ye varır da eşkili bamıya yemeden döner mi hiç. Kalabalık ve geniş bir cadde üzerinde bir lokantaya rastladığında hamala:
- Evlâd sen şurda acıh(biraz) bekle. Ben acıhdım, bi eşkili bamıya yiyim hemen geliyom der.
Mindo amca eşkili bamıya yer yemesine de lokantadan çıktığında ne hamal vardır ortada ne el arabası, ne de bir tarla parası döküp satın aldığı pırtı, hepsinin yerinde yeller esiyor.
Herkesi kendisi gibi dürüst ve sözüne sadık sanan saçı sakalı ağarmış, güngörmüş ve merhamete muhtaç bîçare Mindo amcamız sağa seğirtir, sola seğirtir, sorur, soruşturur ama nafile. Giden gitmiş, olan Mindo amcaya olmuştur, eşkili bamıya sevdası, eşkili bamıya tutkusu kendisine bir tarla parasına mâl olmuştur.
Köye kör pişman, kör pişman dönen Mindo amca, köyadasında başından geçenleri bir bir anlatınca haliyle köylünün diline düşer.
Sarılarlının diline düşene kadar var git Van’ın Gölü’ne düş daha iyi..
Mindo amca ve daha niceleri dilimize renk, sohbetimize tat katarak Hakka yürüdüler.
"Ne kervan kaldı, ne at, hepsi silinip gittiler,
İyi insanlar iyi atlara binip gittiler."
Necip Fazıl Kısakürek