Şaka var, şaka var
İki türlü şaka vardır: muhabbeti arttıranlar, bir de hususmete sebep olanlar. Bu ikinci grupta olanlar aynı zamanda çok tehlikelidir. Birkaç dakika gülmek adına kadim dostluklar ve yılların emeği kolayca heba edilebilir. Böylesi akıl tutulmalarına karşı Allah’a sığınmak gerektir.
Hz. Ömer’in dikkat çektiği "muhabbetin sonu, adavetin başlangıcı" olan şakalar da böylesi şakalar olsa gerek.
Nitekim kamera şakalarında ya da amatörce yapılan çekimlerde çok sık gördüğümüz şakaların hepsi mutlu sonla bitmiyor. Bir grup insan kahkahalara boğuluyor ama olaydan habersiz olan şakazedelerin psikolojileri ciddi tehdit edilmiş oluyor.
Her şeyde olduğu gibi burada da itidal en sağlıklısı. Birileri kamerayla kaydedip internette paylaşmak için delilik sınırında şakalar yapmaya meyilli olabilir ama karşı tarafı rencide edici, küçük düşürücü, hatta zaman zaman yaralanmalara kadar götürücü eylemlerden uzak durmak en doğrusu.
Bir de korkup, öfkelenip, kendine hakim olamayıp ani tepkiler verildiği takdirde durum daha da vahim bir hal alıyor. Ölümle neticelenen şakaları duymuş, izlemişizdir.
Birinci kısımda olan ölçülü ve karşı tarafın şahsını rencide etmeyen şakalarsa bence güzeldir ve muhabbete vesiledir. Bunlar ince bir esprinin mahsulü olduğu için insan üzerindeki etkisi de kalıcıdır.
Bir de latifeler, nükteler var... Bunlar durduk yerde çıkmamış, bir amaca yöneliktir. Açıkça ifade edilemeyen meseleler hakkında dolaylı yoldan açıklama yapmak ya da muhataba üstü kapalı bir ders vermek de bu kabildendir. Mehmet Akif Ersoy’un bu manadaki pek çok nükteli şiirini ve hatırasını okumuş, dinlemişizdir. Kendisine hakaret edenlere yaptığı ince yollu göndermelerde şair ruhunun incelikleri gizlidir.
İşte nezih bir üslupla söylenen, nükteli sözlerle bezeli esprilerin yeri bir başkadır. İbnül Cevzi’nin Kitabul Ezkiya kitabından bunun onlarca (belki de yüzlerce) örneğini okumak mümkün. Tarihte yaşamış şahsiyetlerin davranış veya sözlerinden derlenen bu çalışmadaki nüktelerin bir kısmının zamana göre espri değeri nispeten azalmış olsa da tebessüme vesile olan ve yenileri için ilham verecek türden güzel örnekleri mevcut.
İbnül Cevzi’nin kitabından bir örnek paylaşmayı düşünüyordum ama M. Nuri Yardım’ın Tarihimizin Güleryüzü başlıklı kitabından bir hatıra hatırıma düştü şimdi. Onunla noktalayalım.
Kahramanımız, usta nüktedanlardan biri olan şair, yazar Ömer Ferit Kam... (Bir dönem Darul Hikmetil İslamiye üyeliği de yapmış. Ülkenin en meşhur ve en bilgili insanlarının buraya alındığını düşünmek, onun ilmî dirayeti hakkında ipucu vererir bizlere.)
Hadise özetle şöyle:
Bir gün Namık Kemal’in oğlu Ali Ekrem Bey, Ömer Ferit Kam’ı yemeğe davet eder. Fakat Ömer Ferit Bey gitmek istemez. Çünkü, tıpkı babası gibi, o da hemoroid hastalığından muzdariptir. Bunu açıkça ifade edemez ama gidemeyeceğini şöyle bir notla bildirir:
"Pederden veraset yoluyla intikal eden hanenin alt katını tamir ile meşgul olduğum için lütfen beni mazur görünüz!"
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.