SELFİE
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
-E e Perihan Teyze, anlat anlat.
Sen merak etme, elimdeki cihaz anlattıklarını hem kaydeder, hem resmini çeker, sonra da bir güzel dedikosunu yapar. Hadi gel önce güzel bir fotoğraf çekelim tamam mı? Dedi kadın.
Ekrana doğru bak. Selfiii...
Hem yaşlı, hem de gözü yaşlı teyzeyi neşelendirmeye çalışır gibiydi genç kadın... Yaşlı kadının evini göz gezdiriyordu bir yandan da. Eski ama tertemiz, mis kokulu perdeler asılıydı camlarında. Beş çocuğu olduğunu, bir kaç gün önce ameliyattan çıktığını fakat hepsinin devlet dairelerinde çalıştıkları izin alamadıkları için kendisine okul dönüşü torunlarının baktığını söylüyordu.
-Hiç işte kızım. Aynen dediğim gibi, adamlar akıllılar cancağızım ipek deyip kandırdılar bizim Emin’i.
-İyi de Perihan Teyze, yani Emin amca zevkliymiş yani ha. Bula bula onca ipin içinde sen git de ipek ipi seç. Tüh...
-He valla kızım, o ne bilsin be güzel kızım o ipin ipek çıkacağını yahu. Bilse yeni bi halı alırdı bana, değil mi?
-Dur ya, yine başlama ağlamaya. Al şu mendili sil gözünün yaşını.
-Ya zaten Emin’de gitti, adam ben gidecem diye üzülüp dururken kendi gitti durduk yerde.
-Olacağı varmış Perihan Teyze, kendi ömründen ömür kattı da gitti senin boynuna yeni atkı gibi, kim bilebilir ki? Üzme kendini.
-Nasıl üzmem ki, onun sayesinde gün gördüm ben. Hayatı tanıdım. Çoluk çocuk bildim. Allah nurlar içinde aydınlatsın onu...
***
Derken kadının konuşma kaydını yaptığı cep telefonunun şarjı bitmişti. Konuşmanın devamını artık kağıt kalemle yazmak zorunda kaldı. Yaşlı kadın hâlâ ağlıyordu...
Üzerindeki pembe alt üst pijama takımının üstüne giydiği mor sabahlığı ile yattığı yatak camın önündeydi. Öğretmen kızının sabah yapmış olduğu tavuk suyu çorbayı bile içmediği belliydi. Kalp hastalığının çoğunlukla kilolu insanlarda göründüğünü bilirdi, oysa ki Perihan Teyze neredeyse bir deri, bir kemik gibiydi. Yaşlı kadının ellerine baktığı zaman, genç kadın kendi boğazında bir şeylerin düğümlendiğini hisseder gibi oldu. Kalemi eline aldı ama yazıyor muydu bilmiyordu.
-Devam edelim mi Perihan Teyze?
-Edelim.
-Konu nasıl başladı?
-Emin dayanamıyordu, ya diyordu "sen ölürsen. Ben ne yaparım tek başıma." Diye.
-Çocuklarınız var ya.
-Olmaz. Biz kimseye sığamayız kızım. Evlat yardır, ana baba dardır, olmaz kızım. Taktı ya bir kez aklına, gidip gelip söylüyor, ağlıyor. "Perihan, ya sana bir şey olursa ben ne yaparım." Bana bir şey olmaz Emin, altı üstü bir kalp ameliyatı. Ben beş çocuk doğurdum, beş damar mı değişemem ki? Ben öyle deyince başını duvarlara vuruyor.
-Demeseydin keşke be Perihan Teyze. Vurmuşsun adamı.
-Yahu ben ne bileyim ki böyle üzülecek, Allahıma demezdim.
Sonra bir gün Emin evde yalnızdı.
Kapımızın önünden geçen halı kenarı tamircilerinin sesini duymuş. Benim çok sevdiğim bir halım vardı, aklına gelmiş onu tamir ettirmek. Aklı sıra bana sürpiz yapacak ha. Çağırmış sormuş kaça tamir edersiniz diye. "Ucuz" olduğunu, yeter ki kendisinin rengini beğenmesini söylemişler.
Yaşlı başlı insanlarız biz kızım, onlar da biliyor bizleri kandırmak kolay tabi. Emin bakmış bakmış, içlerinden bir renk seçmiş. "Bu olsun demiş. On dakika sonra yapmış getirmişler. Bizimki sevinmiş, sormuş borcum ne diye. Söyledikleri fiyatla Eminin dili tutulmuş. "Sen deli misin oğlum, dediğin fiyatla ben kaç tane halı alırdım. Neden sana iki kenarını yaptırdım o zaman.
-Ne demiş çakallar?
-Edepsiz, edepsizliği ile gezer a kızım. "Bey amca, senin seçtiğin ip var ya ipek." Demiş. Yani kenarı kendisinden kıymetli. Ortasına bas ama kenarına basmadan yürü. Tamam mı bey amca?
Eminin gırtlağına sarılmış. "Paramı ver de gideyim hadi." Demiş.
Böylece bir serseri yüzünden Emin, ameliyatım için ayırdığımız paranın bir kısmını harcamak zorunda kalmış oldu. Bu yaştaki enayiliğimizi çocuklara söylemeye utandık. O sıralar, yaptığı hatanın üzüntüsünden suçlu gibi kendisini lavaboya kilitler, için için ağlardı, bilirdim ama neden gözlerinin kızardığını sormazdım.
Bir süre sonra o hastaneyi beğenmedim deyip, başka hastanede ameliyat oldum.
Kendime geldiğim zaman, çocukların gözleri kıpkırmızıydı. Bana üzülüp ağlıyorlar sanıyordum...
Çocuklar eve dönerken sana ne yemek hazırlayalım dedikleri zaman bile, babanıza sorun demiştim.
Hiç aklıma gelmemişti eve döndüğüm zaman Emin’i göremeyeceğim. Ben ise ne kadar mutluydum onu yalnız bırakmadığım için.
Merak ediyorum kızım, o adamlar başka halı kenarı yaparken bizi nasıl ayırdıkları hiç akıllarına geldi mi acaba? Çöpe atar dersin içinden değil mi? Atmam, Emin’in son hatırası o bana, ortasına basıp yürürüm ömrüm yettikçe... Kenarındaki ipek dedikleri ip, hiç eskimesin.
Davi. öyküsatıcısı. 05. 12. 2014
YORUMLAR
Davidoff
İnsanı...
El ele verip işlemek gerek "insanı."
Sevgimle.
Davidoff
Yazmış olduğum öyküler,
denemeler,
makaleler,
anıların çoğu gerçektir.
İçinde çok küçük kurgular vardır hepsi o kadar.
Perihan Teyze ile Emin Amca'da gerçektir.
Emin Amca öldü, Perihan Teyze kızlarından birinin yanında yaşıyor. Ameliyat olalı dört yıl geçti. Şimdi sapasağlam, sokakta bulduğu yavru bir kediyi büyütüyor. Adını Emin koymuş.
Kızı her ne kadar "anne o kedi erkek değil dese de,"
"Aman sen de, kim bakacak poposuna." Diyor.
Sevgiyle.
Davidoff
Lacim benim...
Teşekkür ederim güzel yorumun için.
Davidoff
O günler güzeldi Komutanım. Keşke hepimiz yeniden kartopu yaptığımız günlerimize dönebilsek.
Kalemim eğer kartopuna benziyorsa, ne mutlu bana.
Teşekkür ederim. Sağ olun.
Perihan hanım ölümden korkarken ipek iplik yüzünden Emin bey hakkın rahmetine kavuşmuş.
Büyüklerimizden hep duyduğum bir cümle vardır "Hasta başında ölüler bekler! diye.
Yaşanmışlıklarla sabitlenmiş bir cümle.. Bu hikaye de de aynen böyle olmuş. Yani ipek iplik bahane..
Davidoff
Ne güzel bir insansınız Billur Hanım.
Bir gün okuduğum her yorumunuzu yan yana getirip sizin sayfanıza eklemek isterdim.
Teşekkür ederim. Saygılarımla.
Billur T. Phelps
Gülümsettin beni.. :)
Teşekkür ederim...
Hüzünlü bir hikaye.
Ama,
hayatın realitesi bu işte.
Sonunda hepimizin bir nihayeti olacak.
Kimin, ne zaman gideceğini de Yaratan biliyor artık.
Ve,
''Evlat yardır, ana baba dardır'' cümlesine ise takılı kaldım.
Galiba,
çok doğru bir söz.
Güzel bir konuyu işlemişsiniz yine.
Davidoff
Maalesef BTH.
Altın sadece satın alınırken kıymetlidir.
"Davidoff ne yazarsa yazsın, en karmaşık konudan böylesine sade konuya kadar her şeyde, bu üslubu bırakmıyor ve çok başarıyla kullanıyor; bizler onun tiryaki okuru, bunun için oluyoruz. Alkışlar ve 10 puan usta kalem için.Saygıyla"
Ee, benim gibi adaletin timsali biri için, adaletsizlik hayal bile edilemez! Yorum sihirbazına, çok sevdiğim bir defter dostumun yorumuyla yorum yapıyorum.
Selamların en kıymetlisi ile...
Davidoff
Teşekkür ederim Devrim Arkadaşım.
"Sihirbaz okuyucu."
SELFIE nin öyküye ad olması ilginçti.Herhalde, söyleşinin dijital tlf. ile kayda alınması nedeniyle konuldu. Öykü, öykü anlatıcısı ile Perihan teyze arasındaki söyleşinin üzerine kurgulanmış. Perihan teyze kalp ameliyatı olacakken, ameliyat için ayrılan paranın yarısını evdeki bir halıyı tamir ettirmek için bilmeden çok pahalı bir iplik seçince overlokçuya kaptıran Emin amca kahrından ölmüştür ve asıl öleceğinden korkulan Perihan teyze daha ucuz bir hastanede ameliyatını olup sapasağlam,evine dönmüştür. Öyküden çıkartmamız istenen ders: Hayatın ne getirip ne götüreceğini biz bilemeyiz... Davidoff ne yazarsa yazsın, en karmaşık konudan böylesine sade konuya kadar her şeyde, bu üslubu bırakmıyor ve çok başarıyla kullanıyor; bizler onun tiryaki okuru, bunun için oluyoruz. Alkışlar ve 10 puan usta kalem için.Saygıyla
.
kemnur tarafından 12/5/2014 2:57:05 PM zamanında düzenlenmiştir.
Davidoff
Değerli arkadaşım kemnur, uzun saatlerdir uğraşılarıma rağmen netteki arızalar yüzünden yorumlara cevap da yazamadım, yorum da yazamadım kusura bakmayın.
Her zaman düşüncelerini dilinde tutamayan biriyim. Bu iyi midir, kötü müdür bilmem. Bana göre iyi bir okur, sayfaya bakıp giden değil, sayfanın içine giren okurdur. İyi bir yazar da, okuyucusunu gönderen değil, misafir edebilen yazardır.
Siz bana göre her iki konuda da, gayet başarılısınız. Eleştiri midir bu derseniz evet, eleştiridir. Eleştirinin iyisi ya da kötüsü olmaz. Sizin yazar tarafınızın en güzel yanı da bu zaten; biz burada "kimsenin kişiliğini eleştirmiyoruz." Eleştirdiğimiz yazar tarafı. İmlâsında bir hata varsa düzeltmesi gerektiği, arabasını nasıl kullanması, nasıl park etmesi değil. Özel hayatı bizleri ilgilendirmez.
Gelelim yapmış olduğunuz yoruma:
Öyle güzel okuyup, öyle güzel yorum yapmışsınız ki, inanın bu pembeyi methe verdim sanmayın, mesela yazının içinde Perihan Teyze ucuz bir hastaneye götürülecek diye bir cümle yazmamıştım. İyi bir okurun, hastanenin ucuz olacağını anlayacağını biliyordum.
Teşekkür ederim iyi misafirliğiniz için.
Her zaman beklerim.
İnsan ve hüsran: Uyumsuz gözüken ama genelde insana dair bir birliktelik bu iki mefhum.
Yalnızlık hep paya düşen.
Okurken öyküye dahil olduk yine ve yine yaşadık tüm duygularını kahramanımızın.
E, üslup akıcı ve yüreğe dokunursa demek ki kalemin mahareti, demek bize düşen.
Kaleminizi selamlıyorum sevgili yazarım. Yorum değil payıma düşen ama yürek dolusu tebriklerimi bırakmak.
Yüreğinize sağlık.
Sevgiyle kalın, sağlıcakla kalın ve mutlu kalın her daim.
Davidoff
Sevgili Gülüm, tebrik ve güzel yorumunuza cevap yazamadım kusura bakmayın.
Hepiniz için yazmış olduğum asıl cevap yüreğimdedir aslında...
Onu bir teşekkür ile sayfaya yazmak kâfi değil ama, idare edelim.
Sağ olun. Teşekkürlerimle.
Davidoff
Ayşe Sultan, buradaki net arızaları yüzünden
sizlerin yorumlarına cevap yazmak çok zor oldu.
Kusura bakmayın, cepten okuyorum ama tek tek cevap yazmak zor oldu.
Çok teşekkür ederim yorumunuz için. Sevgiyle efendim.
okuduğum öykünün kahramanını yalnız bıraktığın için seni esefle kınıyorum ..
Böyle birliktelikler artık parmakla gösterilecek kadar az kaldı
çok ciddi bir kalp ameliyatı iyi neticelendir
sen gel bir halı kenarı yüzünden onları ayır..:(
Şaka bir yana
güzel ve akıcıydı..
ve oldukça gerçekçi.
Tebrik ederim Davim
Davidoff
Teşekkür ederim Nilü'm.
Ben o sıralar başka Perihan Teyze peşindeydim... O yüzden emanet etmiştim kalemimi.
İşte, hayatın kötü gerçekleri.
İster şeker koyup reçel diye yuttur millete.
İstersen rendele, salata diye yedir...
Sonuç: İkisinde de suçlu sensin.