- 1221 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Topla Yüreğimdeki Üşümüş Düşleri
Düşlerimizin o kıyımsız örtüsüdür izlerini örtemediğimiz yaşam boyu. Bütün adımlarımız yüreğimize götürse de bizi, tuhaf bir yanılsamanın ardına takılışımız da bundandır.
Ağıtlar hep o viran gençliğimizin rüzgâr çanlarına benzer, umutları asarız kimselere göstermeden, çocuk avuçlarımızdaki işkence izlerini göstermeden kimselere.
Gecenin ırmaklarına kâğıttan gemiler salarız, ardından koşmaya yetmez gücümüz, erkenci menekşeleri o uzak bahçelerden toplamak için.
Çalar içimizde rüzgârın çanları
Ninnidir özlemini duyduğumuz
Sevidir hep eksik kaldığımız
Ve aşktır uğruna asırlardır şiirler yazdığımız…
Üşümüş köyleri okşuyor bulutun ardında güneş, eskimiş evlerde yalnızlık, diğerlerinde telaş. Yağmuru bekliyor sabırla toprak, göğsündeki kanları emmek için, nice yitik canları sinesine çağırır iken o efsunlu aşk. Devrilir yorgun demine birazdan dağlar, kaygıların göğsünde sızlar iken geri gelmeyen anılar.
Dingin dalgaların sırtında kelebek hıçkırığı, an dudağımda öksüz bir rapsodi. Unutulmuş mutlulukların kandilini yakıyor bir kadın, dışarıda asi bir zemheri zaman. Kıyamet şarkıları söylüyor şaşkın insanlar, yer göğün dudağında harcanmış bir hazan. Gözyaşımı biriktiriyorum umarsız sevdalara nicedir, umut dilimde tatsız tuzsuz ve yavan. Acıların çelik kanatlarıyla geçsem kâinatı bir gün, ayrılık böyle olmasa hicran.
Büyük bir bardak olsa kâinat, upuzun bir çöl olsa yalnızlık. Bir beşik olsa sonsuzluk, göğsümdeki o kor saçakları bir sen bilsen ve düşüncelerimin kaydırağından çocukça kaysan. Rüzgârın o ninnili sesine tutunarak ellerimden tutsan, beni o çağların ötesine götürsen. Titrek bir yaprakça sesine sokulsam, avuçlarının kokusuna ruhumu sarsam.
Sızıyla örselenen bakışlarımın boy aynasında hüzünlü yüzümü okşuyor aşk, şenlikler kuruluyor aynı anda uzak köylerde. Düşlerin dağlarında bir adam kaygıyla sevişiyor, elleri gün, yüreği sevda yanığı. Masal biriktiriyorum sana, dudağımda çatlamış derinlikler, ruhumda aymazlıklar. Özlemi giydiriyor bir kadın gönlüme, dalda çiçek bakışı sevgiler. Ruhumda nicedir yangın fısıltısı yaşamak, çapraz sancıların ovalarında nicedir öksüz sevgiler.
Yüreğinin kıyılarında yürüdükçe ben en çok geceleri bekliyorum beni karşılamanı. Kendi dalgasını aşarak, kendi gelgitlerini savuşturarak bir olmazın peşinden gidiyorum belki. Belki de gözlerim bir sızının esiri olacak bundan böyle ve ben seni soracağım martılara gecenin en dayanılmaz yerinde.
Bundan böyle en çok gecelerde bekleyeceğim seni bilesin. Geceleri bir başka sızladığını söyledin ya yüreğinin ben en ağrılı nöbetlere duracağım artık gözlerinin. Sen ruhumu varlığınla silkeledikçe, sen umudunla olmazlarımı yüzyıl ötelere iteledikçe, sen sevginle yangınlarıma sular döktükçe bu aşk adamının yüreğinde sonsuzluk gibi parlayacaksın her an.
Yüreğinin sarılmamış ovalarında bir yalnızlık bildirisiydi senden önceki geçişlerim, her harfi ülküsüz duruşmalarda kırılan, her sözü unutulmuşluk kuyularında boğulan sürüklenişti. Ne yaşamışsam, neler yaşamaya çalışmışsam, ya da ne kadar yaşadığımı sanmışsam bomboş bir gemide yolculuktu aslolan, kendi gözyaşını denizlere mayalayarak olmazları var eden.
Yoksul bir yürüyüş belki bizimki, hayali bir ufku ellerimizin tersiyle itiş. Nereye gideceği belli olmayan, demirleri pas tutmuş gemilerin güvertesinde aşkı bir gökkuşağının sırtında düşlemek. Her renkte, her geçişte ona gülücükler göndermek ve hep o miadı eskimiş biletlerle bir karanlık sahnede birbirimizi el yordamıyla istemek.
O alaca şafağa sözlü gecelerin kıymıklarıyla törpüleriz ruhumuzun sevişmeye özlemli tenlerini. Çığlık içimizdeki hazin elveda olur ve aşk kendi cemrelerini ağırlayarak bizi hep baharda bulur. Ne kadar çoğul düşünürsek düşünelim, ne çok içimizdekileri birbirimize söylemekten çekinelim biz yine de o bekleyişin kumullarında yürüyeceğiz gülüm.
Selahattin YETGİN