- 821 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
ŞAİR ve ŞİİR ÜZERİNE
“İnsanların çoğu sevmekten korkuyor, kaybetmekten korktuğu için. Düşünmekten korkuyor, sorumluluk getireceği için. Konuşmaktan korkuyor, eleştirilmekten korktuğu için. Yaşlanmaktan korkuyor, gençliğin kıymetini bilmediği için. Unutulmaktan korkuyor, dünyaya iyi bir şey vermediği için. Ve ölmekten korkuyor, aslında yaşamayı bilmediği için.” William Shakespeare
Zihnimizde farkında olmadığımız bir bölümün var olduğunu (Bilinçdışı, Bilinçaltı),burasının anıların saklandığı koca bir depo olduğunu bilmeliyiz, farkında olmadan (bilinçsizce) yanlışlıklarla, hatalarla, yalan-yanlış duygu ve düşüncelerle veya;gördüklerimizi,duyduklarımızı,yaşadıklarımızı...kısaca her şeyle dolduruyoruz. Bu farkında olmadığımız bilincimiz ise fırsatını bulduğu her an bizi, hayatımızın bütününü yönlendiriyor. Ta ki kendimizi fark edip zihnimizin bu kısmını denetim altına alıncaya kadar. Bilinçli bir öğretim ve eğitimle veya öğrenmeyle kendimizi fark edersek; başkalarının yaptıklarını fark etmemize gerek olmadığını; aslında kişilerin ruhumuzdaki ve bilinçaltındaki kişiler olduğunu görüyoruz.
Aslında sorun kabul ettiklerimiz sorun değil; bilinçaltına yerleşmiş; ama nasıl, nerede ve ne zaman yerleştiğinin farkına varılamayan endişeler, kaygılar, korkular ve fantezilerimizdir.
…yüce bir ideal uğruna bir araya gelmiş iki insan, iki dost, benliklerin alt edilerek hiçbir şeyin gizlenmeden konuşulabilmesi. Bu tür konuşmaların Psikolojide önemli bir yerinin olduğunun bilinmesi gerekiyor. Bu konuya çok önem verilmeli ve sanki insanların böyle bir ideali olması gerekliliği vurgulanmalı.
)…Nietzsche ‘Belki kuytu köşelerimde hala temizlemem gereken biraz kibir kalmış olabilir’ diyerek,
...yükseldikçe küçülen, alçaldıkça büyüyen… bir insan olabilmenin ne kadar önemli olduğunu fark edebilmemiz gerektiğini anlatmıştır. Piramit misali.
(Nietzsche Ağladığında kitabını okuduktan sonra, alıntı ve düşüncelerimdir.)
…
Anlatmak istediğim; herkesin duygu ve anlam karmaşası içinde olduğudur. İki yılı aşkın süre içinde şiirlerle oldukça fazla ilgileniyorum. Çok şiir dinledim ve okudum. Gördüğüm en belirgin özellik ise, mutluluk üzerine şiirlerin yazılmamasını görmek oldu. İkincisi; sevdaya, aşka ve dostluğa susamışlık Üçüncüsü; ayrılık, acı, ihanet üzerine yazılmış şiirler. İstisnalar var elbet, farklı konular üzerine yazılmış.
Farkında olmadan hepimiz bu şiirlerden psikolojik olarak etkileniyoruz. Kimimiz bu tür şiirlerin daha çok sevildiğini düşünüp imgelerle süsleyip yazıyoruz, kimimiz de iddiasız şekilde içimizden geldiği gibi yazıyoruz. Ama etkileşim kaçınılmaz oluyor.
En üzüldüğüm ise sanki; sevdanın, aşık olmanın, mutlaka acı çekmek olarak algılanıp anlatılması. Yani o kadar yoğun ki bu tür şiirler, aşık olmaktan korkulmalı adeta. Çünkü şiirler öyle yazılıyor ki; tamamen imgelere boğuluyor, esas anlatılmak istenen duygulardan uzaklaşılıyor. Oysa; yazılarımız, şiirlerimiz kendimizi anlatmalı, ifade etmeli. Şiirlerimizde önce kendimizi bulmalıyız, görmeliyiz. Okuyan da hissetmeli, yazanın gerçekten kendi hisleriyle yazdığını…
Farkında olmadan sadece; beğenilme, takdir edilme ve övülme isteği öne çıkıyor. Ne kendi duygularını anlatabilmiş oluyor, ne de sevdaya, aşka ve dostluğa ihtiyaçlığını anlatabiliyor. Yani, kendisi olamıyor. Bir müddet sonra kaçınılmaz bir boşluk ve güvensizlik içinde kalınıyor.
Günümüzde, meslek ve kazanç sınırları genişledikçe şair kimdir ve şiir nedir tartışması da çokça yapılmaya başlandı. Oysa şairlik ve şiir kişiye özeldir. Ruhla, sevgiyle olur. Tek kuralı vardır; zengin veya sade anlatım, ama içten olmalı…Bunların hepsini içinde barındıran tek olgu ise İnsan sevgisidir. Şair, küfretmez, incitmez, sorumsuzluk hissetmez. Takımı, partisi, tarafı yoktur. Kızgınlığını bile dile getirirken karşısındaki insanı laf söyleyemeyecek şekilde suskunluğa uğratır. Çünkü yanlışlardan bir çıkarı yoktur. Yanlışların kendisine zararından çok insanlığa verdiği zarardan sorumlu hisseder kendisini. Şiiriyle anlatır yanlışları. Kimseyi kırmadan, üzmeden.
Profesyonellik; para kazanmak amacıyla bir işi meslek edinmektir. Bugün şairlikte, bir meslek kabul edilebilmektedir. Yazdığı veya sipariş aldığı şiirlerden bir kazancı olabilir. İşte bu, eğitimle ve büyük uğraşlarla olur ancak. Gönülle, sevmekle ilgisi fazla yoktur veya zararlı olup olmayacağı ile fazla ilgilenmez. Çok güzel şiirlerde çok kazancı olabilir. Hedefi daha güzel şiirlerle daha fazla kazançtır. Bu da en üst düzey eğitimi ve öğretimi gerektirir.
Elbette şiir, edebiyatın bir dalıdır, bilimdir, sanattır. Kuralları, kaideleri vardır. Ama benim anlatmaya çalıştığım internet dünyasında gördüklerime ve düşündüklerime göredir. Bilimsel, edebi bir tartışma yapmak veya eleştirmek haddim değildir.
Eğitim-öğretimle iyi bir şair, sanatçı da olunabilir ama asla şair veya sanatçı ruhlu olamazsınız, yapamazsınız. Çok güzel bir şiir yazabilir ama buz gibi çarpar insanın yüzüne.
Şairlik ve gerçek sanatçılık ancak ruhla, beklentisiz sevgiye olur. Hissetmeli, hissettirmeli, kendisi gibi olmalı, olabilmeli.
Bugün için amatörlük(Başka telaffuz edemediğim için...) olarak adlandırabileceğim; Şairlik veya gerçek anlamda sanatçılık ruhu, sevgisi olan kişiler; gönülden gelen sözlere hakim olamayıp kağıda döken, sevmeyi, sevdayı iliklerine kadar hissedip coşkusuna gem vuramayan, çileyi, sanki çekilesi en büyük acı ve istek kabul eden, derdini sadece kelimelere anlatabilen, kelimeler gönlünden hazır yazılmış şiir gibi kendiliğinden dökülen, sevmekten başka taraflılığı ve derdi olmayan, insanları kırmaktan ve üzmekten en fazlaca korkan, küfür ve hakaret asla dilinde bile olmayan, kazanç veya çıkar sağlamayı edep sayan kişilere denir şair bence. O; sevgisini, sevdasını, çilesini, insanlara veya çevresine faydalı olabilmeyi, içinden geldiği haliyle kalemle, kağıtla konuşmuştur. Gönlü, dışarıdaki bildiğimiz dünyayı bile içine alan uçsuz bucaksız deryadır.
Yani, ya meslek edinip para kazanacaksın, ya da insan sevgisi ve sorumluluğu üstlenecek, sevip, sevdalara dalıp coşkularına hakim olamayıp yazacaksın. Her ikisi de günümüzde çok zor sanki.
Acizane kendi şahsi duygularımı dile getirmeye çalıştım. Bazı yerlerde çelişki olduğunu düşünebilirsiniz. Ne yapayım içimden gelen duygularım böyleydi...Kimsenin üzerine alınmasını istemiyorum.
Şiir; özgürlüktür, dertleşmektir, anlamak, anlaşılmaktır. Etkilemeyi beklemeden, etkilenmeden, yüreğinin sesine tercüman olabilmektir. Sadece kendisi olarak, içinden geldiği gibi yaziyorsa, bırakın herkes yazsın.
Haluk Kalkay
Sevgiyle kalın. Saygılarımla.
YORUMLAR
Birincisi; şiir şiir olarak ortaya çıktığından beri çok sayıda mutluluk şiiri yazılamamıştır. Çünkü insanı acı olgunlaştırır. Şair de genelde şiirlerinde aşktan ve sevgiliden şikayet eder.
ikincisi; herkes yazdığı şeylerin takdir edilmesini bekler. Çünkü takdir edilmeyen bir şeyin arkasını getirmek beyhudedir.
Üçüncüsü sizin sayenizde şair kavramı yeni bir tanım buldu.
Dördüncüsü; etkilemeden ve etkilenmeden hiç bir şey ortaya çıkmaz. Yüreğinin sesini dinleyebilmesi için etkilemesi ve etkilenmesi gerekir.