- 1019 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
Fazla içme teyze
Yıllar olmuştu eşini kaybedeli, yüzyıl olmuştu kadınlığını unutalı, koca bir asır geçmişti üzerinden ekmek derdine düşmeyeli.
Ağır ağır indi merdivenlerden mutfak haneye. Gelişi ağır ağır, iş çıkış saati hızlı hızlı olurdu daima. Başortüsünün rengine çalan sarı yüzünü buruştururarak geçti bulaşıkların başına. İçinden bu kodamanlara ettiği hizmetler için kocaman bir küfür savurdu. Ne yapsa beğenmezlerdi," hadi beğenmiyorsunuz alın eti malzemeyi bol bol bende düğün şölenine çevireyim mutfağı". Yok yok "bunlara yaranılmaz" dedi içinden. İşçiler fırsat buldukça mutfağa dalar patron hakkında atıp tutarlardı" Semiha teyze bunlar ne cimri adamlar, şu fasülyeye bir bak! içinde taneyle et var ona da et denemez ya" Semiha bir "ah" çekti " valla doğru söylüyorsun kardeş, maaş vermeye gelince elleri varmaz, ama hizmete gelince mükemmel ister bunlar"
Ne yapsa yetmiyordu maaşı ; kira, eletktik, su, yeme içme, çocukların okul masrafı. Hele birde kış olsun, o daha beter. Bu güne kadar odun, kömür alacak parası hiç olmamıştı. Bazen bir çuval alır bir hafta olsun idare ederdi , ama kışlar soğuk kar tipi, geçmek bilmezdi. Ne oduna yeterdi parası ne kömüre.Hoş yiyecek almaya da yetmiyordu, bazen iş yerinden saklı saklı bir şeyler getirmeye çalışır onu da yakalanmak korkusu yüzünden, işinden olmamak adına yapmazdı. Artan yemeklere bir şey demiyorlardı. Ama fazla bir şey kalmazdı akşama. İşçilerin lokmalarını sayardı, bir parça az yeseler ne olurdu sanki?
O sabah bir telaş vardı Ecza deposunda, kokteyl dedikleri bir şey yapacaklarmış. Semiha kokteylin ne olduğunu bilmiyordu, tek bildiği güzel yiyecekler ve içki içilen bir ortamdı. Bir koşturmaca başladı mutfakta, her şeyin mükemmel olmasını isteyen patron sürekli mutfağı kontrol ediyor" Semiha hanım oyalanma, her şey eksiksiz olsun" Oyalandığını da kim söyledi? daha bulaşığı dahi bitirememiş bir taraftan mezelere ve sofra düzeni telaşına düşmüştü. Biraz paraya kıyıp bir yardımcı almayı akıl edemiyor muydu bu adam? iki kişilik çalıştırıp bir maaş ödemek işine geliyordu.
Semiha’yı fazla sayan yoktu, sevmeye gelince kucaklar dolusu sevilirdi . Gariban kendi halinde, ekmek derdine düşmüş bir kadını neden saysınlar? Otorite sahibi bir kadın da değildi, yumuşacık sevgi dolu, affeden kin duymayan, sesini yükseltsen korkup kaçan bu zavallıyı sevmemek için bir sebep de yoktu. Sevimli hoş ve saf karakteri hikayelere konu olacak nitelikteydi, kendine has ve insanı güldüren tarafıyla sadece komedi kahramanı olabilirdi. Hayatına ve kalbinin acılarına bakarak tam bir dram kahramanıydı o. İkisi birleşince kıskanılacak bir tarafı yoktu diyebiliriz, " güzelliği dışında". Kimseye yükü olmazdı kendinden başka . Sadece komşulara televizyon seyretmek için gitmek isteyen çocuklarına hayır diyemez, komşu kadının ekşimiş suratını çekerdi çocuklarının hatrına. Bazen de bir kova kömür isterdi. Çoğu zaman geri dönerdi kapıdan, nede olsa daha önce de almış ama kömür borcunu ödememişti, yine de denerdi şansını.Hem zaten kömür alacak parası olsa bile ödeyemezdi ki, nede olsa soğuktu kış, çocuklar üşür yakmak gerek sobayı.
O gün yaptığı yiyecekleri çocuklarına götürebilecek miydi? Kuzu kapama, rus salatası, tatlı, köfte, değişik salatalar v.s. çocuklarına bir kilo mandalinayı bile zar zor götürüyordu. En azından mutfakta çalışmaya başladığından beri kırıntıları götürüyor olmasına şükretti. Sofralar kurulmaya başladıkça Semiha düşünmeye başladı, bu yiyeceklerden istemiş olsa, patronun zıddına gidebilir "hayır" diyebilrdi, üstelik bir de fırça yemek vardı işin ucunda.. Başka bir yol denemeliydi, en güzeli kalıp onlarla kokteyl partisine katılmaktı. Mutlaka bir yol bulurdu, ama onu da akşam düşünecekti.
Giyimi yemekhane de çalışan bir kadının giymesi gereken cinstendi. Uzun etek, yelek ve hiç bir seksepalitesi olmayan kaba ayakkabılar. İşe gelirken eline aldığı pazar çantası da kendisine oldukça gariban bir görüntü veriyordu. Yine de ela gözlerinden bir zamanlar sarışın bir afet olduğu anlaşılıyor, hatta bunca kötü giysinin içinde güzel kalabiliyordu. Böyle bir görüntü başka bir kadında bu denli sevimli duramazdı, köylü aksanı, kahkahası havaya yükselen içten gülüşü, hızlı hızlı yürüyüşü ve saflığın simgesi sözleriyle her ortamın unutulmaz kadınıydı. Erkeklere arada yüz verdiği oluyordu ama bunu çoğu zaman eve erzak aldırmak için yapıyordu. Beklentisi olan adamı başından savmasını iyi bilirdi, ne yapsın hayatta tek varlığı dünya tatlısı çocuklarıydı.
Akşam olmaya yakın üstüne başına çeki düzen verip patronun odasına daldı” Adil Bey bende akşam sizinle kalabilir miyim?” Adil bey yüzünü aniden kaldırdı masadan “ne o Semiha hanım, demek içki içeceksin bizimle” Semiha ne diyeceğini bilemedi bir an tereddüt etti heyecanlı bir sesle” hayatımda hiç kokteyl partisine katılmadım” Adil beyin keyfi yerindeydi anlaşılan, kızmak şöyle dursun şaka bile yapıyordu. İçin için umutlandı Semiha “bizde görelim bakalım sarhoşluk nasıl bir şeymiş?” dedi. Adil bey’in yüzü serin bir yağmur gibi yumuşamış kıs kıs gülmeye başlamıştı” ee iyi bakalım kal” Semiha hemen mutfağa koşup elbisesinin üzerine giydiği beyaz önlüğünü çıkardı ve konukların yanına sıvışıverdi bir anda.
Herkes bir masanın etrafında ayakta dikilmiş , ellerine aldıkları içki kadehleriyle birbirlerine takılıyor, her zamanki siyasi olayları ve memleketin hallerini konuşuyorlardı. Semiha’yı fark eden eczacılardan Ahmet bey" kimleri görüyorum burada ?" dedi. ; Ahmet bey alçak gönüllü bir adamdı, her zaman şık giyinir saçlarını ihmal etmezdi. Çapkınlığı yüzündeki hain ifadeden anlaşıyordu, Semiha bu bakışı iyi bilirdi" abi ne yapalım, bende katılayım size dedim" Ahmet bey, Semiha’dan istediği anlamda bir karşılık alamayacağı bildiğinden şaka yollu" al bu kadeh senin" diyerek masadan aldığı içki bardağını Semiha’ya uzattı.
Semiha içiyor gibi yapıp aslında bardağına pepsi yada meyve suyu dolduruyordu . Sarhoş olmuş gibi bir hallere büründü bir ara. O arada yiyecek tabaklarını boşaltır gibi yaparak kendi çantasına koydu. Bir hayli yiyecek kaçırmıştı kaşla göz arasında, sıra oradan kaçma planlarına gelmişti. Gel gelelim içki şişede durduğu gibi durmuyor, konukların çenesine vuruyordu” ee Semiha hanım, sarhoşluk nasıl bir şey? ” Semiha;” valla hoş bir şey ama başım dönmeye başladı, en iyisi ben gideyim” adamların gözleri faltaşı gibi açılmış gevrek gevrek gülmeye başlamıştı bile, az önce herkes suskundu ya şimdi herkes “bi dakka” diyerek birbirlerinin sözünü kesmeye başlamıştı. İçkiyi kocasından tanırdı, her gün eve sarhoş gelir “kapıyı geç açtın” bahanesiyle dayak yediği olurdu. Kaç kez çocuklarıyla kendini kapıya koymuştu gecenin bir yarısı, “öldüğüne bilmem sevinmeli mi? Diye düşündü içinden. Hoş şimdi daha fazla karışanı vardı. Mahallenin “namus” deyince “kadın” aklına gelen, boşboğazlarıyla uğraşmak zorunda kamış, namus bekçilerinin namussuzluklarıyla uğraşmak zorunda kalmıştı.
Geç olmuştu, bedeni orada olmasına rağmen, aklı evdeki çocuklarında kalmıştı. Ufak ufak kapıya yöneldi, aldığı yiyecekleri patrona göstermeden bir an önce ayırmalıydı “ eeh ben gideyim, hadi size iyi eylenceler” diyerek ayrıldı salondan” Semiha nereye?” sarhoş bahanesini öne sürerek” iyi değilim, galiba sarhoş oldum” dedi ve mutfağa yöneldi. Mutfakta daha önce ayırdığı kutu balyası vardı, sobada yakarım düşüncesiyle sırtına alarak kapıdan hızlı hızlı çıktı, bir elinde de Pazar çantasına doldurduğu yiyecekler vardı. Durağa geldiğinde sırtındaki çantasını yere indirdi ve derin bir soluk aldı. Otobüsün gelmesi bir hayli zaman aldı. İçi kıpır kıpırdı, aklı evde kalan çocuklarındaydı. Ne yapmışlardı bu saate kadar? Açtılar mutlaka, üşümüşlerdir diye geçirdi içinden. Havanın ayazı yüzüne vuruyordu, ayakları üşüyordu.
Bir saat sonra otobüsün gelmesiyle kalabalığı yararcasına binip boş bir yer buldu kendine. Camdan uzaklara bakarak dalıp gitti. Otobüsten iner inmez koşar adımlarla eve yöneldi, camdan bakan küçük oğlunu görmüş içine bir sevinç yayılmıştı. Hemen el salladı hızlı hızlı. Ellerini dürbün gibi yaparak annesini bekleyen çocuk, kendine böyle bir oyun bulmuştu. Kapı sonuna kadar açıldı, çocuklar “annem geldi” diyerek üstüne atıldı. Ev buz gibiydi, Çocuklar piknik tüpünü yakmış ısınmaya çalışıyorlardı. Elleri buz gibi olmuştu çocukların. Bir an için gözleri doldu sonra ; “bakın çocuklar size neler getirdim” diyerek çantasından yiyecekleri çıkardı. Çocuklar öyle sevinmişlerdi ki, hangisini yiyeceklerini şaşırmışlardı. Semiha sobaya kutuları doldurup yaktı. Bir süre dumanı tüten bacanın altında mutlu bir an vardı. Sımsıcak, tok ve hep birlikte. Yarına allah kerimdir diyen, Sevinç ve neşe içinde geçen , yıllarca akıllarından çıkmayan, kimbilir hep hatırda kalan bir an.
m-jgan
YORUMLAR
Hikaye çok guzel gidiyordu Mücgancm
Sonu sönük kaldı gibi..
birde Semiha neden Sena oldu anlayamadım?
Daha önce hikayende kullanmıştın sena'yı ordanmı çağrışım
yinede çok beğendim akıcı üslubu ve anlatım tarzını.. sonu farklı bağlanabilirmiş
yada ben çok maceralı bişey bekledim. o partide:)
ama olmazki kadın evine gitti:)
:)) sevgiler..
aysemujgan
!.sean.!
Çok tatlısın ya
Ama o izlenimi vermişsin ya ,bu daha güzeldi. hayal kırıklığı yaşatmakda
iyi bir secim..
Filmlerdeki gibi sarhoş olup bazı kötü emellere itilecekti.
bu olmadı şaşkınım..
Yuzum asıldı sonunda sonra çok masumca geldi.
bence tam olmuş..
şaşırtıldık:))
güzel pek güzel..
severek sen..
aysemujgan
!.sean.!
Semiha adamları uyutur kaçardi yazar kerizletmiş napsın ki partıdekiler:)
yorum demeyelim biz.. seviyorum konusmayı mücganla:)
!.sean.!
aksiyon bol olsun:))
ve kişilerin isimleri ve konu aynı olacak:)
huhuehe
aysemujgan
!.sean.!
.. hikayenin ismi
uygunmu?
:)
feci fikirler var aklımda kanın donar:P