- 687 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
GELMEYE VAR MISINIZ?
Gurbetin uzaklığı yakınlığı olmadığını belirtmek için büyüklerimiz “kapının ardı gurbet” demişler. Ne güzel bir ifade şekli bu. Kısa ve öz. Belli ki tecrübelerin süzgecinden süzülerek demlenmiş bir söz. Tıpkı trafik levhaları gibi. Nice kazalardan sonra diğer insanlarında aynı duruma düşmemeleri için belirlenmiş özel işaretlerdir trafik levhaları.
Eylül ayı gelip çattı işte. Çarşı pazarı bir hareketlilik aldı. Okullar açılacak önümüzdeki günlerde. Daha önce kaydolanlar bir üst sınıfa gideceklerinden bu sefer geçen yılki heyecanları yok gibi. Asıl yeni başlayacaklarda heyecan ki görülmeye değer.
Aynı heyecan; bunca yıllık eğitim hayatıma rağmen bende de var. Aslında be heyecan hiç bitmez biz eğitimcilerde. Çünkü her sene birkaç sınıf mezun ederken, aynı zamanda birkaç sınıfta yeni kayıt yapılır. Bizleri en çok bu yeni kayıt olan öğrenciler heyecanlandırır.
Bendeki asıl heyecan bunlardan daha başka. Yıllardır yaşadığım, çok güzel arkadaşlıklar, dostluklar kurduğum Çorum’dan tayin isteyip Şanlıurfa’ya gelişimden heyecanlanışım.
Dostluklar insanın en sıkıntılı gününde yol aydınlatıcı fenerler gibi oluveriyor. Bunu ancak o an anlayabiliyor insan. Büyüklerimiz; dostların ve dostluğun önemini yine o veciz sözleriyle “dostumun dostu dostumdur” diyerek dostluk dairesini geniş tutmamızı vurgulamışlar.
Sağ olsun, dostlarımın dostları –ki bundan sonra benimde dostlarımdır- bir rehber olup gereken her şeyi hem de fazlasıyla yaptılar. Allah böyle dostların ve dostlukların çoğalmasını nasip etsin inşallah.
Daha atandığım yeni okuluma başlamadan “Çevre Konulu Eğitici Eğitimi Kursu” için dört günlüğüne görevlendirildim. Şanlıurfa Haliliye Yenişehir Halk Eğitim Merkezi ve Aso’da ki bu kursa gittiğimde “GAP Gündemi” adlı yerel bir gazeteyi gördüm. Açıp ne var ne yok diye göz gezdirirken, Sayın Muhittin Bulut’un “GİTMEYİ İSTEMEK” başlıklı yazısına takıldı gözüm. Başlık “ beni oku” diyordu. Öyle ya, bende gitmeyi istememiş miydim? Şöyle başlıyor yazı:
“Gitmek ne güzel bir şey aslında. Uzaklara, bilinmez diyarlara gitmek, bilmediğimiz, tanımadığımız o yerlerde kaybolmak ne güzel bir şey. İnsan bilmediği, tanımadığı yerlere giderken müthiş bir heyecana, garip bir duyguya kapılıyor. Bilmediği, görmediği, tanımadığı o yerin gizliden gizliye merakı insanı daha bir diri tutuyor galiba.
Tanımadığımız bir şehre girerken kaybolmayı da göze alıyoruz aslında. Daha doğrusu o amaçla, yani kaybolma isteğiyle girdiğimiz bir şehrin tınısı, buğusu, esrarı bambaşka bir ülkeye götürüyor bizi içten içe…”
Ve uzunca anlatımdan sonra soruyor okuyucusuna “Gitmeye var mıyız” diye.
Sizleri bilemem sevgili dostlar ama ben daha bu yazıyı okumadan yazının özünü içimde yaşamış ve kesin kararımı vermiştim. Onun için gitmeyi istedim. Tüm dostlarıma Şanlıurfa’dan selam gönderirken; Sayın Muhittin Bulut’un “Gitmeye var mısınız?” sorusunu, GELMEYE VAR MISINIZ? Şeklinde davete çeviriyor, icabet edeceklere kapımın her zaman açık olduğunu belirtip saygılar sunuyorum.
NOT: Gelecek haftalarda Şanlıurfa’nın güzelliklerini şiirleştirişimin anı yazısında buluşmak üzere Hoşçakalın…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.