- 1032 Okunma
- 3 Yorum
- 1 Beğeni
TANRI’NIN ÇALIŞMA PRENSİPLERİ (son )
Din ve İnsan kendi içinde çok karmaşık çelişkili özellikler taşır ve yinede bazı karşıtlıklarına rağmen her ikisi de bir birinden ayrı düşünülemez.
İnsanın yaradılış özeliğinin gereği (sığınma )içgüdüsüyle tapınma kavramını geliştirmiştir. Sığınma içgüdüsünü tetikleyen duyguda (korku)olmuştur.
İlkel çağlarda havanın kararması (gece olması), yağmurun yağması, şimşek çakması, deprem olması, vs gibi tanımlayamadığı doğal, doğa olaylarından korkan insan tapınacağı ve sığınabileceği bir (güç) arayışına girmiştir. Bu güç kimi zaman lav püskürten heybetli bir volkanik dağ, bazen güneş ve ay, yâda görkemli ve cüsseli bir hayvan olmuştur.
Sonuçta; insan canlı veya cansız somut nesnel varlıklar üzerinden putlaştırdığı tanrılar yaratmıştır.
Öncelikle tapmak için yarattığı tanrıyı kusursuz ilah yapmış ve daha sonrada kendisine rakip görmüş ve onu alaşağı etmeye çalışmıştır.Nedeni!! Çağlar geçtikçe insanın kendi aklını keşfetmesi ve sosyalleşeceği evrimleri yaşamasıdır. Başka bir ifadeyle tanrı artık onun tanrısı değildir.
İnsanın gelişim evresine paralel olarak ta tanrı kavramını da değişmiştir.
İlkel çağlarda İnsanın kendi beyninde yarattığı ve tanrı diye adlandırdığı yalnızca Cezalandıran ve öfkelenen nesnel cisimlerin yerini zamanla ‘’yaratıcı’’ güce sahip soyut tanrı kavramını içeren Kuran’ı kerimde bildirilen adıyla (= ALLAH =)almıştır.
Mitolojik dönemlerdeki ’’ tanrı’’ olgusu artık yeni şekliyle gözle görülmeyen elle tutulmayan tanımlanamayan bir kavramdır fakat yinede İnsanlık var oluşundan bu güne tanrıyla kendi arasında adı konmamış bir üstünlük mücadelesiyle geçen bir yaşam sürdürmüştür.
İnsanlar arasında yaşanan dinsel savaşlarda iman etmiş tapınanlarla mevcut tanrıdan sıkılmış insanlar arasında olmuştur. Bununda en temel nedeni tarihin her döneminde bazı insanların Tanrıyı insanlığın üzerinde hâkimiyet kuracağı bir araç olarak kullanmaya başlamasıdır.
ALLAH’IN kendisi soyuttur, ancak kullandığı argümanları somuttur. Kutsal kitaplar ve (beşer)olan peygamberlerdir. İnsan ırkı on milyon yıl yaşında olmasına rağmen neden? Son üç binyılda soyut tanrı kavramını öğrenmiştir.
Her ne kadar Kuran’ı kerimde insanlığın yaratılışından bu yana ALLAHIN varlığını bildirmek için kesintisiz kitap gönderilip peygamberler görevlendirildiği belirtilse de insanlık kendisinin, var ettiği ve putlaştırdığı tanrılarına tapmaktan vazgeçmemiştir.
Bu gün itibariyle indiriliş sırasına göre insanlığın sahip olduğu kaynak, semavi dinlere ait kitaplar olan Zebur-Tevrat-İncil ve Kurandır. Bu kitapların indirildiği peygamberler ise Hz Davut, Hz Musa, Hz İsa ve son peygamber Hz Muhammet (s.a.v )dir.
Kuran’ın öğretilerine göre kutsal kitapların indirilişinin zaman sıralamasının nedeni, bir sonraki kitabın hükümsüz olmasıdır. Yani ALLAH (c.c)tarafından yürürlükten kaldırılmasıdır. Bunun gerekçesi de insanların kutsal buyrukları kendilerine göre değiştirip yorumlayıp hayata geçirmeleridir.
Oysa kuran ALLAHIN koruması altındadır ve kuranın öğretilerini kapsayan İslam dini insanlara ahlaklı doğru dürüst yaşanacak bir hayatı iyi ve mutlu insan olmanın formüllerini verir
Peki, bu gün insanlık neden? Dört kutsal kitabı da gündelik hayatında kullanmaktadır?
Bu sorunun cevabı nettir. Kuranın prensiplerinden ve bilimden uzak çağdışı bazı radikal İslam toplumlarının şiddeti içselleştirdikleri ilkel yaşama biçimleriyle birlikte şiddete eğilimli ruh haline sahip akıl dışı hasta insanlar olmalarıdır.
Bu akıldışı ve ilkel yaşama biçimi zaten putlaştırdıklar dinlerinden vaz geçemeyen diğer inanışların ve semavi dinlerin mensuplarının ‘’yaşamsal’’hayatlarını tehdit ediyor algısının verdiği haklı savunma içgüdüsüdür.
İslam toplumları aynı mitolojik çağlardaki insanlar gibi kafalarında kendilerinin yaratığı tanrının çalışma prensiplerini yine kendileri belirlemişlerdir.
Başka bir ifadeyle Kuran’ı kerimdeki ALLAHIN buyruk ve emirlerini saptırıp kendilerine göre sapık bir anlayışla yorumlayıp uygulamalarıdır.
Bu insanlar bilime ve teknolojiye yüzlerini örtmüştür ilkeliği din olarak kabul etmişlerdir ama katliam yapmak için kullandıkları silahlarda dâhil bilimin ve teknolojinin nimetlerinden beslendikleri gerçeğini idrak edemeyecek kadar da şuursuzlardır.
Bu terörist gurupları kadar tehlikeli ve şuursuz olan bir başka insan gurubu da her türlü ahlaksızlığı sapıklığı ve müstehcenliği çağdaşlık sanana bilimden ve ilimden uzak özde cahil ve ilkel insan guruplarıdır.
…………..
İslam medeniyetinden, edep ve ahlaktan uzak yaşayan insanlara da Müslüman denile bilir mi?
Birçok masum insanın kafasını tekbir getirerek rahatlıkla kesebilen bu hastalıklı sapık ve barbar kişiler Müslüman olabilirler mi?
Bu radikal ‘’sözde’’ İslam örgütleri Müslüman olmayan ve hatta dini yok sayan gizli yapıların, yani kendileri gibi (beşer) olan insan tanrılarının kontrolünde olabilirler mi?
İslam toplumları bilimde, teknolojide ve medeniyette dünyanın saygın toplumları arasında olabilir mi?
……………
İslam toplumlarının yaşadığı sorunların çözümü ALLAHIN ilk emrinde açık ve nettir ( İKRA) ( OKU )
Hayatı ve evreni (OKU)
İnsanı ve aklı (OKU)
Bilimi ve ilimi (OKU)
Aydınlık yarınlar için KURAN’I KERİMİ ( OKU )
Bildiğin dilde anlayarak oku…..okuduğunda göreceksin ki ALLAH (c.c) yaşamın koordinatlarını KURAN’I KERİMİN öğretileriyle ‘’aklın’’ iradesine veriyor.
Serhat BİNGÖL 15/08/2014
YORUMLAR
İnsanı saran en büyük korku ! Ölmek ! Ölen bütün varlıkların en büyük isteği tekrar var olmak değil mi? Peki bu sonsuz güç ve kişi kim? Benim elimde olmadan gelmek;elimde olmadan gitmek ve yaşarken verilen aklın kullanılmasını izleyen kim?
Dünya küçük bir cennet ve küçük bir cehennem ise ve varlığım gerçek ise mutlak bir gerçekle karşılaşmam kaçınılmaz değil mi? Sır beş bin yıl öce de sır ve beş bin sonra da sır olacak. Eğer 124 bin uyarı insanlığın aklında bir yer edinememişse insanın kendini sorgulaması gerekmez mi?
İnsana verilen akıl öyle bir çılgın ki soyut bütün varlıkları vicdanıyla somut hale getirebilecek durumda. Vicdan ! İnsanın tanrıya dokunduğu eli değil mi? Bütün kötü ve yoldan çıkmış aklımıza dur diyen,Allah'ın nefesini yüzümüze vuran firen değil mi?
Aşk en büyük soyut kavgamız ! Akıl en büyük soyut varlığımız...Vicdan sarhoş halimizi hesaba çeken yanımız...Somut dünyamızı soyut duygularla yaşarken hepsinin birleştiği anda Tanrıya giden yol,bizi ona kavuşturan duygularımız değil mi?
Tanrının Çalışma Prensipleri evet utanarak uyandığımızda utanarak uyuyamadığımız her gün unuttuğumuz yığınla soyut şey !
Farabi'nin diline düşen “Ekmel Varlık Delili” olarak kullandığı bu delile göre Fârâbî: “Zihnimde ekmel bir varlık düşünüyorum. Kemâl vasıtalarından biri de, gerçekte var olmaktır. O halde, Tanrı’dan ibaret olan bu ekmel varlık mevcuttur”demektedir.Çağ çıldırmış,insan çıldırmış. Bense çıldıran akıl diyorum.Mutlak kavuşma eğer büyük bir çıldırmayla son bulacaksa;biz çıldırarak ona kavuşmaya doğru gidiyoruz.
Anlamak anlatmak için özel kelimeleri seçip çıldırmaya katkı sağlamak korkuyu değil de korkusuzluk olacak diyorum....
Ya daha öncesi ya da daha sonrası...
Ve belkide bunca söylenenler boş bomboş...Belkide varlığını aradığımız şey bir akıl oyunudur.Belkide tanrıyı ararken tosladığımız duvar dibindeki yığılmalardır ayıplarımız? Belkide suçlarımızdan arınmak için,vicdanımızı rahatlatmak için uydurduğumuz şeylerdir bunlar.Bunca savaşın,haksızlığın,kötü emellerin,sınırı aşan zevklerin hesabından kaçmak içindir bu arayış.Evet bedenimiz de aklımız gibi tükenmekte.Tükeniş ölümü getirecek.Ölmek sonsuzluk ise tekrar dirilmek için mi bunca şey?
İnsanoğlu evrende en çaresiz olan varlıktır...Yarattığı her şeye kul köle olabilen tek varlık...Varlık içinde varlığını sürdürebilmek için sayısız somut tanrı yaratan tek varlık.Akıl bir üst kata çıkınca görüş alanı artar.Görüş alanı gözle değil;nsanın akıl yoluyla erişemediği ilahî hakikatlere ve gayb âlemine ait hakikatlere manevi latifelerle ulaşmaya tasavvuf ile gidelim.
Tek çare تَصَوُّف etmek...Tek çare çarelerin bittiği yerde vicdanınla bir masada oturup tanrının eline vicdanını araç olarak kullanarak dokunmaktır.Önce hiç bir şey yoktu.Sonra ben onunla var oldu.Varlığım emanet ise,sahibine ulaşmam 'an meselesi ...
Düşündürmek için,düşünmek için daha çok okumak daha çok yazmak diyorum değerli arkadaşım..
Saygılar,Sevgiler Değerli Dost Serhat
Serhat BİNGÖL
Kıymetli dostum Can Bey
Sizin yorumlarınızın çok farklı bir özelliği var insanın düşünce derinliklerinde yatan olayları bilinç düzeyine taşıyor
Yine nefis bir yorum yazmışsınız kaleminize yüreğinize sağlık
Ziyaretinize ve yorumunuza çok teşekkür ederim.
Saygı sevgi selamlarımla
merhaba Serhat,
yazının başlığı ilgimi çekti ve denemeni okudum. normalde çok güdülenmedikçe yorum yazmam ancak burada birkaç noktayı vurgulamadan yapamayacağım. ilk önce yazının başlığı kışkırtıcı ve iddialı olmuş, oysa okuduğum metin ortalama bir müslümanın bilim gözlüğüyle dış çevreye baktığında edindiği ilk izlenimleri yansıtıyor. sözün kısası "tanrının çalışma prensipleri" adlı başlığına gösterdiğim ani ilginin nedeni, derin analiz ve az bulunur fikirlerle yoğrulmuş bir metin okuyacağım sanısındandı. bu o kadar önemli değil aslında, yazılarımda metinle alakasız başlık kullanmayı ben de çok severim. geçelim.. tanrı soyut kavramdır demişsin, demek istediğini anladım fakat bilim soyut kavramlarla uğraşmaz. tüm dinleri masaya yatırırken subjektif olmanı beklerdim. herhangi bir dine mensup bir ferdin diğer dinler ve özellikle bilimsel düşünce hakkında sarf ettiği cümleler kabul edersin ki tek bir frekanstan çıkan gereğinden fazla öznel dalgalanmalara neden olacaktır. bu aynı; atomdan oluşan merceklerle atomu detayına kadar görme paradoksuna benziyor. aslına bakarsan bir din taraftarı olarak beni şaşırtacak derecede nesnel olmayı başarmışsın ve böyle devam ederse tüm düşünce ağını ilerde değiştireceğini sezdiğim potansiyel ufak kıvılcımları cümlelerinin arasında gördüm.
CaNMaYBuLL
Dünya küçük bir cennet ve küçük bir cehennem ise ve varlığım gerçek ise mutlak bir gerçekle karşılaşmam kaçınılmaz değil mi? Sır beş bin yıl öce de sır ve beş bin sonra da sır olacak. Eğer 124 bin uyarı insanlığın aklında bir yer edinememişse insanın kendini sorgulaması gerekmez mi?
İnsana verilen akıl öyle bir çılgın ki soyut bütün varlıkları vicdanıyla somut hale getirebilecek durumda. Vicdan ! İnsanın tanrıya dokunduğu eli değil mi? Bütün kötü ve yoldan çıkmış aklımıza dur diyen,Allah'ın nefesini yüzümüze vuran firen değil mi?
Aşk en büyük soyut kavgamız ! Akıl en büyük soyut varlığımız...Vicdan sarhoş halimizi hesaba çeken yanımız...Somut dünyamızı soyut duygularla yaşarken hepsinin birleştiği anda Tanrıya giden yol,bizi ona kavuşturan duygularımız değil mi?
Tanrının Çalışma Prensipleri evet utanarak uyandığımızda utanarak uyuyamadığımız her gün unuttuğumuz yığınla soyut şey !
Farabi'nin diline düşen “Ekmel Varlık Delili” olarak kullandığı bu delile göre Fârâbî: “Zihnimde ekmel bir varlık düşünüyorum. Kemâl vasıtalarından biri de, gerçekte var olmaktır. O halde, Tanrı’dan ibaret olan bu ekmel varlık mevcuttur”demektedir.Çağ çıldırmış,insan çıldırmış. Bense çıldıran akıl diyorum.Mutlak kavuşma eğer büyük bir çıldırmayla son bulacaksa;biz çıldırarak ona kavuşmaya doğru gidiyoruz.
Anlamak anlatmak için özel kelimeleri seçip çıldırmaya katkı sağlamak korkuyu değil de korkusuzluk olacak diyorum....
Serhat BİNGÖL
Merhaba İlkay Bey
Hoş geldiniz değerli yorumunuzu ilgi ile okudum teşekkür ederim.
Yazının başlığında kullandığım (tanrının çalışma prensipleri) ifadesini mitolojik çağları da içine alan yazı kaleme almaya çalıştığım için böyle bir başlık kullanmıştım. Doğrusu yazının içeriğine uzak kalmasına üzüldüm. Demek ki Kafamdakini iyi aktaramamışım yazıya.
Oysa anlatmak istediğim şey kısaca şuydu; ilkel çağlardan bu yana insanların tanrının çalışma prensiplerini belirleme çabası içinde olmalarıydı hâlbuki doğada ve evrende canlı cansız her varlıkta yaratıcının yaratma sanatını görmek ve çalışma prensiplerini anlamak mümkün.
Yazının ortalama bir Müslüman’ın bilim gözlüğüyle dış çevreye baktığında edindiği ilk izlenimleri yansıtıyor. Olması çok normal çünkü bu benim bir tercihim. Eğer bir yazı kaleme alıyorsanız ve o yazıyı yayınlayacaksanız o platformu da düşünmek zorundasınız sonuçta üniversitede doktora tezi hazırlamıyoruz burası edebiyat defteri yani bir tür dost meclisi başka bir ifadeyle okuyucuyu bilimsel tanımlamalarla, Latin cümlelerle sıkmamak gerekir. Ama yinede bu konudaki eleştirinize elbette gönülden saygı duyuyorum.
Bilim soyut şeylerle uğraşmaz cümlesi bilim çevrelerinin bir iddiasıdır. Aynı bilim çevrelerinin bir başka iddiası da bilim soyut’tan somuta ulaşmaktır der. Doğada var olması somut olduğu anlamına gelmez. Siz onu somuta dönüştürürseniz somut olur elektrik gibi mesela yâda atomun çekirdeğindeki nötronlar gibi neyse o bilim adamlarının sorunu. Kaldı ki nötronlar benim için ALLAHIN varlığının sayısız ispatlarından en somut olanıdır düşünsenize nötronların yapı taşlarının farklılığı sayesinde biz nesneleri tuta biliyoruz aksi halde dokunduğumuz her şey elimizin şeklini alır ve bedenimizin bir parçası olurdu. Gerçi yaşam da sürmezdi ama yinede ilginç bir durum.
Doğrusu Sizi şaşırtmak için özel bir çaba sarf etmemiştim ama))
Ziyaretinize ve ilginize çok teşekkür ederim.
Saygı sevgi selamlarımla.
Eline, gönlüne sağlık dostum.
Düşündüğümüz ama ifade edemediğimiz gerçekleri,
gayet açık ve anlaşılır bir üslupla kaleme almışsın.
Yazıyı büyük bir hazla okurken,
keşke camilerde vaaz olarak sunulabilseydi diye düşündüm.
O saçma sapan hikayeler yerine,
insanları aydınlatıcı bilgiler verilmiş olurdu.
Her şey güzeldi.
Her şey tam tadında sunulmuş.
Keşke,
tüm inananların hayat görüşü bu perspektifte olsa.
Teşekkür ediyorum tekrar bu güzellikler için.
Serhat BİNGÖL
Gökhan Bey
Yazımı değerlendirip yorumladığınız için asıl bensize teşekkür ederim.
Yorumunuzda,’’ keşke camilerde vaaz olarak sunulabilseydi diye düşündüm’’ sözünüzden sizinle paylaşmak istediğin bir anı geldi aklıma 1999 Marmara depreminin sorasın da bir hafta on gün gibi zaman aralığında Cuma namazı için gittiğim camide imam şu vaazı veriyordu.
Kısaca; demiri çok koysan ne olacak? Çimentoyu bol koysan ne olacak? efendiiii ALLAHIN kudretine dayanır mı? Sanıyorsun.
O aralarda da televizyonlarda inşaat mühendisleri, jeoloji mühendisleri vs konunun uzmanı kişilerde depremin yol açtığı hasarın çürük yapılardan kötü zeminlerden oluştuğunun anlatıp kamuoyunu bilgilendirmeğe çalışıyorlardı.
Şimdi bu camii imamına şunu anlatamasın tamam ALLAHIN kudretine amenna da ALLAHIN kudreti o demirde ve çimentoda inşaatı yapan iş makinelerin de mühendisin biliminde var zaten insanlara düşen vicdanlı ve dürüst olmak o kadar. Ama maalesef bunu anlatamazsınız. Çünkü onun kafasındaki ALLAH olgusu çok ilkel, aynı mitolojik çağlardaki tanrı inancı gibi.
Yani olayın mantığını kavraması çok zor çünkü aklını kullanmak tan korkuyor.
Nedeni onun bilinçaltında aklını kullanırsa ALLAHI öfkelendireceği yatıyor. Bunun nedeni de ezbere dayalı din anlayışına sahip olması.
Saygı sevgi selamlarımla.