- 680 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
SİNEMACI fikret - 60
Bir sonraki ders esnasında, sınıfın kapısı çalarak, içeriye müdür muavinlerden, bir başka edebiyat öğretmeni, Ülkücü olduğu, hem okulda, hem de tüm Pendik’te bilinen, Nurettin Bey girdi. Onun gibi edebiyat öğretmeni olan Ece hanımdan müsaade isteyerek sınıfa seslendi :
’’ Çocuklar, içinizde güzel şiir okuyan var mı ? Yirmiüç Nisan bayramında okulumuzu temsil edecek birini arıyoruz. ’’ O anı yıllarca beklemişcesine, heyecanla ve ısrarla parmak kaldırdı Fikret.
’’ Peki, bildiğin güzel bir şiir var mı ? ’’
’’ İstiklâl Marşı var hocam ! ’’
’’ Başka ? ’’
’’ Başka ne olsun hocam ; daha güzel şiir mi olur ? ’’
’’ Haklısın belki ama, İstiklâl Marşı demode oldu artık oğlum. Başka bir şey okutsak ? ’’
’’ Kusura bakmayın hocam. ’’
’’ Peki, gel bakalım, bir dinleyelim. ’’
Zafer kazanmışcasına, sevinçle fırladı yerinden. Nurettin beyin peşinden, aynı kattaki boş bir sınıfa girdi o da. Hoca, sıralardan birine oturup, tahtanın önünde dikilen, heyecanla, başla komutunu bekleyen Fikret, o komutu alır almaz, heyecanla okumaya başladı. Daha iki kıta bitmeden ’’ Tamam ’’ dedi Nurettin bey. Üç gün sonraki bayramda, Pendik Lisesi’ni temsil eden tek kişi olarak İstiklâl Marşı şiirini o okuyacaktı. Hayatının en güzel anılarından birini yaşayacağı gün olacağına o anda inanan Fikret, mutluluktan uçarak koştu sınıfına. Hani, doğuştan şanssız, hayata yenik olarak başlayan insanlar vardır ya ; işte onlara bile ömürlerinde bir kaç defa da olsa, bazı özel ödüller verebiliyor hayat. İşte , Fikret için de bu, öylesine anlamlı bir ödüldü.
İlk müjdeyi , sevdiğine, Bahar’a vermek istedi. Çünkü insanlar, mutluluklarını sevdikleriyle paylaşmalıydı. Fakat sevinci bir nebze de olsa kursağında kaldı. Çünkü, sevdiği, o gün bayram yerinde olmayacaktı. Bunu öğrenmek şok etkisi yarattı ve ağzından ağır bir söz kaçırdı.
’’ Eğer gelmezsen, senin millî duygularından şüphe ederim ben ! ’’ İyi anlayamadı bu sözü Bahar.
’’ Efendim ? ’’ diyerek, tekrarlamasını istedi. Zaten pişmanlık duyan Fikret, o sözü tekrarlamadı.
’’ Gelmeni çok isterdim.’’
’’ Benim için çok önemli bir gün.’’
’’ Bakalım, düşünürüz öyleyse.’’ Umutlandı Fikret. ’’ Düşünürüz ’’ demişti ya sevdiği, öyleyse bir umut vardı demek.
O kadar önemsedi ki o günü, Kurtköy’deki terzi arkadaşına, bu önemi anlatıp, iki gün içinde , ısmarlama bir takım elbise dikmeye razı etti. Koyu mavi bir kumaş seçti o gün için. Her anında, şiiri tekrarlayıp, daha güzel okumaya çalıştı. Lise birinci sınıfta, ’’ İstiklâl Marşı’nın tamamını ezberlemeyene sınıf geçirtmem ! ’’ deyip, ezberlemesine sebep olan, edebiyat öğretmeni Olcay Köprücü hanıma biraz daha minnet duydu o günlerde. Çok güzel okuduğunu, ilk önce de o söyleyip, çok yüksek bir not vermişti zaten.
Yirmiüç Nisan , nihayet geldi çattı. yeni , koyu mavi takım elbiselerini, gece yarısı da olsa alabilmişti terzi arkadaşından. Sabah yine tıraşını olup, duşunu aldıktan sonra, giyinip hazırlanırken, aynen, çok küçük çocukların, bayram heyecanını yaşıyor gibiydi. En çok da, sevdiğinin orada olmasını, kendisini, şiir okurken dinlemesini arzu ediyordu.
Pendik’in bütün okullarının toplandığı sahildeki alanda kurulu kürsüde, Pendik belediye başkanı Seyit Burhan Toprak, Pendik Lisesi Müdürü Mustafa Kemâl Tokuç ve askerî bir de komutan ile beden eğitimi öğretmeni vardı. Sunumu öğretmen yapıyordu. Sahneye davet edildiğinde koşarak çıktı kürsüye. Çıkar çıkmaz da karşısında, ilkokul öğretmeni ilhan hanımı gördü. O da Pendik İlkokulundaki sınıfınıın başındaydı.
’’ Öğretmenim ! ’’ diye seslendi kürsüden. El salladı İlhan hanım ona. Onu karşısında gördüğüne çok sevindi ama gözleri bir taraftan da Bahar’ı arıyordu. Göremedi belki ama, içinde yine bir umut vardı. ’’ Belki seyircilerin arasındadır. Ben görmesem de o beni görüyordur. ’’ diyordu. Öğretmenin ikazıyla başladı.
’’ Mehmet Âkif Ersoy’dan, Kahraman Ordumuza,
İstiklâl Marşı ! ’’
Hemen o anda büyük bir alkış koptu. Grup halinde olan, Pendik Ülkücü Ocakları mensubu gençler, tempo halinde tezahürata başladılar. Her dörtlükten sonra çılgınca alkış ve peşinden Ülkücü tezahüratı gelmeye başlayınca, öğretmen Fikret’i, dörtlük aralarında beklememesi için uyardı. Fakat, Fikret bunu uygulayamadı. Çünkü alkışlanmak hem gurur veriyor, hem de alkışı kesmeyi doğru bulmuyordu.
Gerçekten de, doğuştan yenik başladığı hayatın, ona verdiği en güzel ödüllerinden birini almış oldu o gün. İlhan öğretmenin karşısında ağladığını görünce de, mutluluktan olduğuna inanmış ve o da bundan mutlu olmuştu. Bitirdiğinde ise adeta alkış tufanı kopmuş, Ülkücü tezahürat ise dakikalarca devam etmişti. Kürsüden inmeden önce komutan, belediye başkanı ve okul müdürü sırasıyla öpüp kutladılar. Kürsüden iner inmez ise , doğruca İlhan öğretmenine koşup elini öptü. Daha sonra , özellikle yaşlı insanlar, kucaklayıp, öpüp bağırlarına bastılar. Anlatmakla olmaz, görmek lâzım dedirten bir sahne yaşandı o gün.
Yaş altmışlara geldiğinde, ’’ Neler yaşadım ben, hangi güzel günlerim oldu ? ’’ diye kendine sorduğunda, belki de ilk aklına gelen anılarından biriydi o gün yaşadıkları.
Devam edecek.
Fikret TEZAL
YORUMLAR
Kısa olmuş iftarlık gibi genç aşıkları aradı gözlerimiz .Onun alkışı yeterdi.Tebrik ederim saygılarımla.