- 934 Okunma
- 3 Yorum
- 1 Beğeni
Bir Playboyun Günlüğünden 2. Bölüm
Okulun bahçesinden ana kapıya kadar geldim, kendi kendime ’Of ya nerede kaldın abla ’diye mırıldanıp huysuzlandım. Okulun önündeki seyyar satıcı - Kimi arıyorsun dediğinde; ben - Abi ablamla buluşacağız onu bekliyorum demiştim, bana - Ablan seni bulamamış demin çıktı,
yoksa kısa saçlı kız mıydı dediğinde ben - Hayır uzun örgülü saçlı demiştim, - Neyse gel yanıma burada bekle dediğinde kağıt helva satan abinin yanıma gitmiştim.
Bana - Olmazsa seni eve ben bırakırım, nerede oturuyorsun diye sorduğunda adresi söylemiştim ki, - Aaa benim muhitim dur beraber gidelim dediğindeyse çok sevinmiştim. Yolda bana bir kağıt helva verdiğinde, - Para istemiyorum bu benden demişti, muhitimize giderken ara sokaklardan geçip, - Bak burası benim oturduğum yer dur elimdeki kağıt helvaların olduğu tezgahı bırakayım ki, seni götürmek kolay olsun dedi. Beraberce eve gittik.
Ben kapıda beklerken geleceğini bekliyordum. Bana - Kedileri sever misin, bizim evde, bir anne üç tane de yavrusu tam dört kedimiz var, sevmek ister misin deyip; iki kez tekrarladığında! Hiç beklemeden, - Evet demiştim ve beraberce evlerinin altındaki bodrum kata inmiştik, ama orada ne kediler vardı ne de bir kimse!
Seyyar satıcı bana - Sen akıllı bir çocuksun, dediklerimi ya harfiyen yaparsın ya da seni burada hapis eder, aç bilaç bırakır ölüme terk ederim, aileni göremez farelerin arasında ölürsün, farelerin seni kemirip öldürmesini istiyorsan o başka deyip fevri davranışlar sergilemiş, pis elleriyle ağzımı kapatıp emeline nail olmuştu!
Kader denilen bu kadersizlikle bana tecavüz etmişti bu abi denilen seyyar satıcı. Ben ha bire ağlıyordum, eğer ailenden bir kimseye söylersen aynı senin durumuna ablanı da düşürürüm dediğinde sus pus olmuştum. beni sokağın başına kadar getirip bırakmış ve bana; - Sabaha kadar burada beklerim, annene babana söylerim seni evden atarlar, uzak şehirlere götürüp seni satarım ona göre unutma demişti. Çok ama çok korkmuştum.
Eve geldiğimde, kapıyı çalmıştım ama açan olmamıştı. Karşı komsu - Ergün oğlum ne oldu neden ağlıyorsun? Dediğinde, ablamı okul çıkışı kaybettim, eve geldiğini sanıyordum ama evde bu saatte yok, annem ve babam işten henüz çıkmadılar dediğimde. -Gel çocuğum Dilek ablan gelir birazdan deyip beni rahatlatmıştı.
Komşu teyze okuldan çıktın karnın acıkmıştır diye, bana bir tabak patates yemeği koymuştu ama yiyen kim? Pencerenin kenarından ablamın gelişini bekliyordum. Nihayet gelmişti, yemeği yemeden kapıya koşup açtım, ablam, - Nerelerdesin hiç böyle yapmaz beni beklerdin dediğinde ağlamaya başladım, her ağzımı açmamda yeniden kapatıyor, seyyar satıcının sözleri beynimde uğulduyordu. Üç saat sonra babam ve annem işten döndüklerinde; ben ateşlenmiş ablam tarafından yatağa yatırılmıştım.
Annem çorba yapmış, çocuk aspirini ile baş ucuma gelerek, - Sabahleyin bir şeyin yoktu ne oldu yavrum sana deyip başımı sıvazlıyordu. Babam ise yarın cumartesi Allah’tan çalışmıyor evdeyiz, Ergün’ü doktora götürelim dediğinde, annem başıyla tasdikliyordu.
Ertesi gün ateşim düşmüştü düşmesine ama içimdeki korkuyu anlatamam. Annem babam beni eczanenin üzerindeki yaşlı doktora götürdüklerinde meğer hemen anlamış başıma gelen bu menfur olayı. Deneyimli doktor sanki benim için, reçeteye bir takım ilaçlar yazıyormuş gibi yapıp, başıma gelen talihsiz olayı anne ve babama yazıyla anlatmış.
Benim duya bileceğim şekilde ise - Bu küçük asker okula bir hafta gitmeyip kendini toparlamalı soğuk alıp ateşlenmiş dedi, evde kalacağımdan dolayı mutlu olmuştum. Babam müdürle konuşup ablamın da evde kalmasını devlet dairesinden iznin kolay alınamayacağını söylediğinde -Elbette Dilek kızımızın dersleri çok iyi bir haftalık evde olması derslerinin aksaması anlamına gelmez deyince, Dilek ablam bana bakacağından dolayı çok sevinmiş, seni iyileştireceğim dediğinde, - Abla sende okuldan bir hafta ayrı olacaksın ya seviniyorum dediğime ablam bir anlam verememiş, sadece başımı sevmiş, - Seni küçük okul kaçağım seni demiş ve gülüşmüştük.
Ama ertesi gün annem yataklara düştü, kendimi unutup annee diye feveran etmiştim, babam korkma oğlum, havalar yağmur çamur sadece ortalık hastalığı deyip beni rahatlatmıştı, annemle babamın benim hakkımda fısıltılı konuşmalarını çocuk kalbimle bir türlü de anlayamamıştım! Benim yanımda kelimeleri özenle seçiyorlardı.
Dilek ablam geldiğinde konuyu, okuldan neden geç çıktığına neden dolayı kardeşinle, yani benimle eve gelmediğine getiriyorlardı. Ablamın sınıf notlarının yüksek olması, arkadaşlarına derslerinde yardımcı olmaları benim hayatımı bu denli değişeceğinin kem başlangıcıydı! Başıma bu denli menfur bir hadisenin geldiğini bilseydi, ablam hiç arkadaşlarına yardım eder miydi?
YORUMLAR
Çok acı, kötü ve gerçek.
Ne yazık k ki başka ülkeleri bilmiyorum ama bizim ülkemizde çocuk taciz etme ve tecavüz olayları çok.
Burada da tanıdığım eski bir komşumun eşi erkek çocuklara tecavüzden hapiste. Eşi boşandı tabii.
Tebrikler Gülsen hanım,
sade bir dille anlatmışsınız,
selâm ve sevgilerimle..
Gülsen Tunçkal
NOT... Canım bir buçuk aydan beri İstanbuldayım, sık giremiyor ve sayfalarınıza gelemiyorum, haftaya Danimarkaya uçacağım sık girer ve telafi ederim inşallah şairem, sevgilerimi gönderiyorum, iyi akşamlar..
glenay
her zaman edebiyat defterine girme fırsatı bulamıyoruz. Özellikle evimizden
uzakta isek.
canın sağolsun, üzülme.
Gerçekten çocuk yaştaki yapılan tecavüz olayları kişiyi çok etkiler.
Allah çocuklarımızı korusun.
sevgilerimle,
iyi akşamlar canım..
Gülsen Tunçkal
Gülsen Tunçkal
Sık sık asarım, akıcı olduğu kadarda üzücü..
Evet, bende sizin gibi çok keşke dediysem de, maalesef menfur olaylar oluyor..Hemde nasıl bir vicdansızlık :( Saygımla..