- 868 Okunma
- 5 Yorum
- 2 Beğeni
Zamanın akışında şekillenen hayatlar
(Hikâye)
Ve yoğurt getiren kadınla aralarında, kısa bir bakışma olmuştu. Fakat İrfan için önemsenmeyecek bir bakışmaydı. Henüz sorunlu bir boşanmanın ardından eşinden ayrılmış, kendine gelememiş, kafası karmakarışıktı. Annesi oldukça yaşlı ve bakıma muhtaçtı. Uzak vilayette olduklarından sık sık annesinin yanına gelemiyor, sıkıntı içinde yaşayan annesini merak ediyordu. Eşine, burada kalmalarını söylemiş, annesinin durumunu anlatmıştı. Fakat eşi ne annesini kendi evlerine istemiş, nede kocasına eşlik etmeye yanaşmayınca, İrfan aylarca burada tek başına kalmaya karar verdiğinde, aralarında sorun çıkmış, ardından eşiyle anlaşarak boşanmışlardı. İrfan’ın her hangi bir kadını görecek gözü yoktu. Bu nedenle yoğurtçu kadının kendisine ısrarlı bakışına bile anlam veremeden, odasına kapanmıştı.
Adı Emine olan kadın, her yoğurt getirdiğinde biraz oyalanmakta, annesinden çok İrfan’la konuşmaya çalışmaktaydı. İrfan bu bakışlardan rahatsız olmalı ki, annesine Emine’nin kim olduğunu nerede oturduğunu sordu. Annesinin anlattığına göre Emine, yirmili yaşlarda evlenmiş, on yıl evli kaldıktan sonra çocuğu olmayınca kocasından ayrılmış ve şu anda da kırk yaşlarında olmalıydı. Emine’nin babasının yeterince zengin olduğu, iki oğlu ile beraber ticaretle uğraştıkları, kendilerinden biraz yukarıda aileye ait bir bina yaptıkları, büyük bahçenin kenarında inek besleyen Emine, içindeki boşluğu doldursun, meşgale olsun diye bu işi yaptığından bahsetmiş. Babası Emine’yi çok sever, kızının çocuğu olmamasından dolayı hayli üzüntü duyar, bir dediğini iki etmezmiş. Bu arada İrfan’ın annesi, Emine’nin kendisi hakkında soru sorduğunu ve oğlunun durumunu tüm detayları ile anlattığını söyledi. İrfan, annesinin son sözlerinden rahatsız olmuş olsa da, olan olmuş diye önemsememişti.
Aradan bir ay geçmiş geçmemişti ki, İrfan ve annesi akşam yemeklerini yemiş otururken kapı çalındı. İrfan, kapının çalınması üzerine kapıyı açtığında, karşısında Emine ve yanında orta yaşlarda bir adam ile kadını gördü. Önce ne yapacağını, ne diyeceğini şaşırdı, adamın selam vermesi ile kendine gelerek,
---Aleyküm selam içeri buyurun.
Diyebildi, ama hala şaşkın şaşkın duruyor ziyaretin sebebini anlamaya çalışıyordu. Bir ara Emine’ye baktı, gözlerinin içinin güldüğünü fark edince irkildi. Misafirleri içeri aldı, yer gösterdi. Annesi de toparlanmış, gelenlere hoş geldiniz diyordu. Şuradan buradan derken, Hasan Bey(Emine’nin babası) tanışmak için geldiklerini söyledi. İrfan gelenlere çay ikram ederken, Hasan Bey, İrfan’a dönerek;
----İçeride baş başa görüşebilir miyiz?
İrfan bu isteğe bir anlam verememiş olsa da, ne olduğunu merak ederek,
----Olur, içeri geçelim,
Dedi ve mutfak sıcak olduğu için oraya doğru yürüdü, yer gösterdi, ardından;
----Buyurun Hasan Bey,
----Bak arkadaş, sen benden çok küçük değilsin, seninle bir arkadaş gibi konuşacağız, açık, yalansız ve dürüstçe.
Dedi ve devamında;
----Kızım oldukça zor bir hayat yaşadı ve içine kapanarak hayatını sürdürmekte. Sağlığı yerinde olmasına karşı çocuğunun olmaması ve boşanmanın verdiği üzüntüyle uzun yıllardır hayata küstü. Yaklaşık bir aydır, kızım dalıp gitmekte, ara sıra şarkı söylemekte, geceleri geç saatlere kadar uyumamakta. Bunu fark edince, annesiyle durumu konuştum. O da, Emine’ye neler olduğunu sorunca, annesine sizden bahsetmiş. Yıllar sonra ilk defa bir erkeğe ilgi duyduğunu, sizin de bekâr olduğunuzu, heyecandan yerinde duramadığını, sizinle bir evlilik yapmak istediğini ve bu isteğinin dayanılmaz boyutta olduğunu açık açık anlatınca, eşimle durumu uzun uzun düşündük. Bizde şaşkındık ve ne yapabileceğimize, nasıl bir yol tutacağımıza karar veremiyorduk. Kızımıza olan sevgimiz ve onun mutlu olma arzusunu yok etmemek için buradayız. Belki çok yanlış bulacaksın ama ben her zaman açık, net konuşan, kendi işini kendi yapan biri olduğumdan, seninle yüzü yüze konuşmak için buraya geldim. İnşallah beni yanlış anlamazsın, sende babasın.
Dedi ve sustu. Dikkatlice bana bakıyor ne söyleyeceğimi merak ediyordu. Bende şaşkındım, ama karşımda benden on yaş kadar büyük bir adamın, açık ve dürüst konuşması hoşuma gitmişti. Fakat ben, ne Emine’yi tam olarak tanıyor, nede kısa zaman önce biten evliliğimin olumsuz etkilerinden kurtulmuştum. Bir daha evlenme gibi bir durumu hiç aklıma getirmemiştim. Ama Emine’nin bana olan ilgisinin, sevgiden öte derin bir tutku olduğunu, yani derin bir aşkın kıskacında olduğunu anlamıştım. Aşk bu insana neler yaptırmıyor ki. Aşka da inancım vardı, ama bu durum biraz garipti. Adam kızına beni istiyor gibiydi, lakin son söylediği bir söz, doğru bir sözdü. Bende babaydım ve evlat sevgisinin nasıl bir sevgi olduğunu biliyordum. Bu nedenle kendisine dönerek;
----Sizi çok iyi anladım Hasan Bey, dürüst konuşmanız beni çok memnun etti. Bu konuyu düşüneceğim.
Deyince,
----Teşekkür ederim, inşallah olumlu olur İrfan Bey, kızımın mutlu olduğunu görmek için veremeyeceğim, yapamayacağım şey yoktur.
Dedi ve kalkıp diğer tarafa geçtik. Sağdan soldan konuşmalar sonucu, müsaade isteyip kalktılar. Annem bana neler olduğunu sorunca;
---Oğluna dünür geldiler anne,
Deyince, kadın hem şaşırdı hem de katıla katıla gülmeye başladı. Aradan birkaç gün geçmişti ki, Emine elinde yoğurtla eve gelince;
----Hele otur bakalım Emine, bira konuşalım,
Dedim. Bu arada kadıncağızı yakından inceledim. Çok güzel, alımlı, diri ve güler yüzlüydü. Doğrusu içimde ısınmıştı, ona dönerek;
----Şayet seninle evlenirsem bazı isteklerim olacak. Mesela, ben anneme bakıyorum, buna asla engel olmayacaksın. Benim evim yok, ya burada annemle kalırız, ya da senin evin varsa orada kalırız. Kimi zaman annemde yatmak zorunda kalabilirim, görüyorsun kadın yaşlı ve hasta, sende benimle kalır mısın?
Emine beklemediği bu konuşma karşısında, hem çok sevinmiş hem de şaşırmıştı. Kem küm etti, dilinden sadece,
----Evet,
Çıktı. Ardından daha fazla kalmadı ve hızla evden çıkıp gitti. Sanırım evlilik olayının benim tarafımdan kabul edildiğini anlamış, ailesiyle paylaşmak için acele etmişti. Nihayetinde Emine ile nikâh yaptık. Kendine ait bir katı vardı, güzelce dayandı, döşendi. Bana harcama yaptırmadılar. Zaten pek param da yoktu. Evlerine yerleştim, annemi de ihmal etmedim. Tüm bu gelişmelerin baş aktörü ve mimarı Emine’ydi. Neşe dolu, cıvıl cıvıl olmuş, ben ise kendimi hayatın akışına bırakmış, yaşananları seyrediyor ve pek bir şeye katılmıyordum. Günler böyle geçerken, Emine’de bir hal oldu. Sordum utanarak, yıllar sonra tekrar adet dönemlerinin başladığını anlattı.
----Ne var bunda?
Dedim. Emine uzun yıllardır adet görmemiş. Evlilikten veya yaşadığı heyecandan olacak, düzenli adet görmeye başladığını annesine de anlatmış, evde herkes gizliden gizliye konuşur olmuştu. Ben, bu konuşmalara pek katılmadan bazen annemde, bazen yeni evimde kalıyor, ara sıra Emine’nin işlerine yardım ediyordum. Hala kendimi tam olarak toparlayamamış, üstüne birde yeni bir evlilik eklenince iyice durgunlaşmıştım. Emine çok mutluydu, bu hareketlerinden anlaşılıyor, bana olan sevgisini açıkça belli ediyordu. Bu arada ineklerini satmış, tüm zamanını bana ayırmaya başlamıştı.
Oğlumun yanına gezmeye gitmiş, henüz eve dönmüştüm ki, Emine’nin hasta olduğunu söylediler. Vakit kaybetmeden yanına çıkıp, neler olduğunu sordum. Beni hasta olarak karşılamak istemediğinden, ayağa kalkmaya çalıştı ama başaramadı. Birkaç gündür kustuğunu, başının döndüğünü, üşütmüş olabileceğini, ilaç aldırdığını söyledi.
----Hiç ilaç içtin mi?
----Hayır, henüz almadım.
----O zaman ilaç alma, sen hamile olabilirsin,
Deyince, boş boş yüzüme baktı.
----Bu mümkün değil, doktorlar bana hamile kalamazsın demişlerdi.
----Bunu ancak Allah bilir, insan hayatında zaman içinde neler olmakta neler, kalk hadi, doktora gidiyoruz.
Dikkat ettim, yüzü allak bullaktı ve çok halsizdi, zorlukla ayağa kalktı. Söylediklerime inanmak istiyor, ama çocuğun olmayacak diyen doktorun etkisinden hala kurtulamadığı, yarım yamalak söylediği sözlerden anlaşılmaktaydı.
Hastanenin kadın doğum doktoruna gidip durumu anlattık. Bizi tahlile gönderdi, kan idrar verip beklemeye başladık, ama vaziyeti hiç iyi değildi, bir kanepeye yarım yatar vaziyette uzatım, iyice sardım. Gerçekte başka bir hastalık ta olabilirdi, ama aklıma ilk gelen durum hamilelikti, acaba içime mi doğmuştu?
Uykuya dalınca rahatsız etmedim, vakti gelince tahlilleri alıp şöyle bir göz attım, aman Allah’ım hamileydi eşim, hem de yıllar sonra. Ne seviniyor, ne başka bir tepki verebiliyordum. Elimde rapor, bir süre dolanıp durdum. Uyanmasını bekledim, kendine bir şey demeden, doktorun yanına vardık. Doktor sonuçlara şöyle bir baktı, gülümsedi,
----Korkacak bir şey yok Emine Hanım, hamilesiniz, galiba hamilelik sizi biraz hırpalıyor.
Emine birden ayağa fırladı, heyecan ve şaşkınlık içinde;
----Ne diyorsun Doktor Bey yanılmış olunmasın?
----Mümkün değil, tahliller açık ve ortada.
Doktor fazla konuşmadı, birkaç ilaç yazdı, dışarı çıktığımızda, Emine’nin iki göz iki çeşme ağlamaya başladığını görünce karışmadım, uygun yere oturtup kendine gelmesini bekledim. Bana sarılarak;
----Seni bu kadar istemem bundanmış İrfan, içimdeki coşkuya o zamanlar bende çok kızmış, kendi kendime, bu yaşta bu sevda yakışmaz demiştim. Demek ki Allah’ım bana bu çocuğu verecekmiş.
Sürekli dualar içinde evimize geldiğimizde, anne ve babası merakla bizi beklemişler, kapıda görünce endişeyle ne oldu diye sorduklarında Emine atılarak;
----Hamileyim anne,
Diyerek o hasta haliyle, avaz avaz bağırmaya başladı. Evde bir telaş, bir şaşkınlık, herkes ne yapacağını şaşırmış, oturduğu yeri göremez olmuştu. Ben ilaçları almaya giderken anneme uğrayıp durumu anlattım. Annem bana dönerek;
----Ben sana daha önce söylemiştim hatırlarsan, senin üç çocuğun olacak, üçü de erkek, rüyasını görmüştüm, ama yıllar var ki unutmuşum. Bak işte şimdi rüyam gerçek olacak, senin karın erkek çocuk doğuracak.
Emine’nin hamileliği sırasında evde yeni hazırlıklar başlamış, çocuk için yeni eşyalar alınmış ve bir oda hazırlanmıştı. Emine’nin abileri, görümceleri sık sık gelmekte, eksikleri tamamlama yarışına girmişlerdi. Belki de evin en telaşsız insanı bendim. Bu arada beni çok duygulandıran bir olaya şahit olmuştum. Emine, namaz kılar ve sonunda dua ederken ara sıra;
---Allah’ım, ben kime nasıl bir iyilik yaptım ki yıllar sonra bana bu çocuğu verdin, şükür sana Rabbim,
Diyordu. Bunu bir kaç kere dinlemiştim. Aklıma takılmıştı ya, bir gün annesiyle otururken;
----Bana Emine’nin hayatını anlatır mısın? Bilmediğim neler var acaba!
Kadıncağız usanmadan, Emine’nin çocukluğundan başlayarak bu zamana kadar, olumlu olumsuz neler bildiyse söyledi. Geçtiğimiz yıllarda, komşuları olan yaşlı bir kadına sık sık gidip geldiğini, onunla dertleştiğini, ona bakkaldan ihtiyaçlarını aldığını, kadının ölmeden önce Emine’ye çok dua ettiğini, mahallede herkes söyler. Aralarında ne geçti bilmiyorum, Emine’de o kadını çok severdi. Bir akşam Emine’ye ölen komşu kadını sordum,
---O benim dert ortağım, sırdaşımdı. Ölene kadar onu yıkadım, temizledim, bakkaldan yiyecek aldım. Beni çok sever, dua ederdi. Bende içimde yaşadığım tüm sıkıntılarımı ona anlatır, rahatlardım. Ellerini tutarak;
----İşte bak Emine, yaptığın bu iyilik o kadar çok güzel ki, Allah’ta seni güzel bir hediye ile ödüllendirdi.
Hamileliğin üçüncü ayıydı, Hasan Bey ve eşi bizim evde otururken;
----Kızım, birde çocuğun oğlan olursa, var sen o zaman gör babanda ki mutluluğu,
Deyince, oturduğum yerden;
----Emine oğlan çocuğu doğuracak,
Dedim, herkes bana dönerek tuhaf tuhaf bakmaya başladı. Ben devam ettim;
----Yıllar önce annem bana, senin üç oğlun olacak demişti. Benim iki oğlum oldu, zaman içinde annemin bu sözünü unutmuştum. Geçenlerde anneme uğrayınca, bana bu çocuğunda oğlan olacak demişti. Ben, annemin rüyasına inanıyorum.
İşin garibi Hasan Bey’in oğlan çocuklarından birinin iki, diğerinin üç kızı vardı. Şayet bu çocuk oğlan olursa aile içindeki değeri de kat be kat olacaktı.
Doğum, normal zamanında olmuş, elli üç yaşımda, sağlığı yerinde bir erkek çocuğum daha dünyaya gelmişti. Şükürler olsun sana Rabbim diye dua ederken, Annemin rüyası, Emine’nin coşku dolu sevdası ve yaptığı güzel iyiliğin karşılığında Yaratıcıdan aldığı en değerli hediye, karşımdaki yatakta yatmakta ve beni anlar gibi bakmaktaydı.
Mehmet Macit
28.12.2013
İzmir
YORUMLAR
mehmetmacit
ağlattınız beni..
iyilik ne güzel şey..
ödüllerinize bereket
güzelliklere doymayasanız
teşekkürler..
mehmetmacit
Her ne kadar alışık olmasakta damat istemek olayına neden olmasın önemli olan o mutluluk değil mi üç günlük dünyada .Tebrik ederim saygılarımla.
mehmetmacit
Hiç bir şey tesadüf degildir denir...Sebebler zuhur eder ve aklımızın almayacagı durumlar yaşarız insanlar olarak,Kader aglarını örmüş ve olacak olanlar yaşama dönüşmüş demek ki..Okumak ve düşündürdükleri yaşamın o anlarına gitmek ,insanlar hesap yapar kader gülermiş sözünü teyit ediyor..Hayırlarla yaşamak önemli olan tesadüfleri..Yüreginize saglık Macit bey kardeşim..