- 620 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Deşifre
Deşifre
Bu yazımda evrensel işleyişe dair “İyi-kötü” göreceliliğinde algılanan durumun arka planını deşifre edeceğim!
Evrende kaç boyut olduğu, paralel evrenler, zaman ve mekan yolculukları ve uzaylılar konusu önemli olsa da bu yazıda evrenin bu boyutta algılanabilir olması için gerekli ikili sisteme dikkat çekeceğim! İkili sistem ile algılanıyor bu boyutta tüm evren ya da insan algılamasına ikili sistem hizmet ediyor! Beyazın siyahı gösterdiği gibi gece, gündüzü gösteriyor! Bilinmesine yarıyor! İyi-kötü göreceliliği de buna benzer! Evrende aslen “Kötü” yok! Kötü olarak bilinenler var onlar da izafidir! Bu Dünya boyutuna izafidir! Genel olarak bakılırsa bu boyutta kötü olarak bilinenlerin aslında evrensel olarak yani evrenin sahibi açısından gereksiz olmadığı açıktır! Gereksiz bir şeyin var edilmesi de saçma olur çünkü! “Mevla’m görelim neyler, neylerse güzel eyler!” denmiş bu hususa dair, ayrıca “Olanda hayır vardır!” ki olmasına müsaade edilmiş!
İyi nedir, kötü nedir?
İnsan fıtratına, yapısına uygun olanlar iyi; bunu dengeleyen uygun olmayanlar kötüdür! Kısa cevap budur! Her insan fıtraten aynı olmadığına göre iyi-kötü algısı da izafi olacaktır! Bu nedenle insanlar arasında adalete ihtiyaç vardır! Bu insanlar arasında ortak akılla çözülmeye çalışılıyor, öyle de olacak…
İyi-kötü, evrende nasıl işliyor oraya bakalım; evrenin bir yerinde bir kötülük oluşunca ona karşılık bir iyilik de oluşuyor. Bu madde, karşı madde yaratılışına benzer! Kötülük yok ise iyilik de olmamıştır! Kötülük gözlemleniyor ise bir iyilik olmuştur! Eksi-artı denge durumu mevcuttur. Maddenin varlığına artı denirse yokluğuna da eksi denir bu boyutta. Bu durumda bir madde varsa yani bir “+” var ise mutlaka ona karşı bir “-” olacaktır! Burada dikkatinizi şuraya çekeceğim; “+” olunca “-” ona mukabil oluyor! Yani artı olmaksızın eksi olmuyor! Elektrikte santralde üretilen artı enerjidir! Eksi ise topraklamadır! Yani artı üretildiği için eksi gerekecektir! İkisi olunca da iş olacak! Fiil, hareket; hayır, iyi kapsamında terk ve hareketsizlik ise şer şeklinde düşünülebilir! Yani ismi “Hay” canlılık harekettir “Hayat faaliyettir!” Faaliyet ise hayırdır! Ve hareketliliğin algılanması açısından iyi hareket, kötü hareket olarak izafi bir durumu vardır! Sonuçta bir hayır yani artı üretilmişse eksi kendiliğinden oluşacak!
Pratiğine bakalım; birileri, bir kabile kötülük yaptı diyelim; iyi-kötü izafiyetine dikkat edelim! Zulüm olarak görülen o eylemi kabile belki “Cihat” niyetine yapar! İlahları kan istemişse ona kan sunmak için yani kötü niyetle değil, kendi açılarından! Ama evrensel olarak bir karşılığı olacaktır! Bu eyleme karşılık paralelde oluşan hayır ve iyilikler de alıcısını bekler! Bu hazır biriken pozitif enerjiye de kurtarıcı ve kutsal kişiler talip olur! Yani biriken mutlaka taliplisine ulaşır! Eski Mısır’da Firavunun zulmüne karşılık oluşan iyilikler Musa peygamberde toplanır! Yine eski Mısır’da tapınak rahiplerinin zulmüne karşılık oluşan pozitif enerji, Yusuf peygamberde toplanır! Benzer şekilde “Köroğlu” babasının intikamını alır! Babasına yapılan zulümden doğan pozitifi oğlu kullanır! Bu şeytanların icadının hayır olmasına benzer! Şeytan olmasa terakki olmayacak! Tercihe dikkat edelim! Filmlerde bile kahramanın ortaya çıkması için birilerinin halka ya da birilerine kötülük yapması kurgulanır, yoksa kahramanlığa ne gerek var! “Dünya’yı kurtaran Adam” figürü işlenir! Ya da insanlığı kurtaran kahramanlar!
Madem kötülüklerden doğan iyilikler, kahramanını bekler; burada bir ayrıntı açığa çıkar! Birileri, birilerinin kötülüğünden oluşan pozitife talip olur! Ama menfaat için! Oluşan bu pozitifi kullanarak hem maddi hem manevi menfaat elde edebileceğini düşünür! Altına hücuma benzer bir şevk ile “Kurtarıcı” rolünü ister! Tüm gücüyle o pozitif enerjiyi kendi menfaatine kullanmaya başlar! Evrensel adalet burada devreye girer ve söz konusu enerji bitene kadar sorun çıkmaz! Sonrasında denge bozulur ve tekrar eksi işlemeye başlar işte o zaman da işaret değişir, yeni pozitif bir yerlerde oluşur ve onun da taliplileri alıcısını bekler! Nereden bakıldığına görecelidir bu pozitif ve negatifler! Tahterevalli gibi düşünelim bir taraf yükselirken diğer taraf alçalır! Yükselen aslında bir sonraki aşamada alçalmayı göze almıştır! Başkasının alçalmasıyla yükseldiği için karşı enerji de işlemek için sırasını bekliyordur! Ve iyi-kötü dengesi olmadığı sürece bu salınım kaçınılmaz! Literatürdeki “Sırat” aslında bu dengeye işarettir! Yani birilerinin zulmünden doğan pozitifi kapıp menfaat sağlama isteği, bir sonraki aşamaya negatif olarak döner kişiye! Burada önemli olan şudur; “Köroğlu” nun babasına yapılan zulümden mağdur olan oğludur, doğal olarak oluşan pozitif de onun hakkıdır! Toplumsal alanda zulme maruz kalanlar, ezilenlerden dolayı oluşan pozitif de o ezilenlerin hakkıdır! Belli bir açıkgöz zümre, ezilenlerin ezilmesinden doğan pozitifi kendine yonarsa sonuç; evrensel adalet gereği feci olacaktır! Yani “Sezar’ın hakkı Sezara!” Uzatmayayım!
Evrenin bir yerinde bir iyilik oluşunca ona mukabil kötülük de otomatik olarak üretilir! Buradan açayım; bildik manada iyilik fıtrata uygun bir hareket ile oluyor! Evrenin fıtratına uygun olan bir hareket doğal olarak kötü ile otomatik dengelenecek! Yoksa görünmez algılanmaz! Hani gece-gündüz ilişkisi; biri olmasa diğeri bilinmez! Bir iyilik de oluşunca onun görünmesi için bir kötülük de paralelde oluşacaktır! Burada tercih önemli, kimi iyiye talip olur, kimi kötüye! Kim neye talip ise ona ulaşmasına mani olunmaz bu fıtrat olarak böyledir! Yoksa günah-sevap; Cennet-Cehennem anlamsız olurdu! Yani kötüye talip olanların da fıtraten yolu açıktır; tercihine göre sonuç yaşaması açısından! Cennet ucuz değil, Cehennem gereksiz değil ya… İşte o işleyecek! Diyelim birileri (Mümkün değil) tüm kötülükleri engelleyebildi, bu durumda iyilik adıyla anılacak bir eylem olmazdı! İyiliğe isim bile konmazdı! Bakın Dünya için fani, yalan tabirleri kullanılır çünkü Dünya boyutu ikili sitemde; iyi-kötü göreceliliğinde algılanabilir! Yani, iyi kadar kötü de olmak zorundadır bu boyutta! Ama “Dünya ahiretin mezrasıdır, tarlasıdır” demek burada Cennet ve Cehennem boyutları ekiliyor!
Son tahlilde; hani Diyojen, gölgesini keserek, başında dikilen ve ona; “Ne istersin?” diyen hükümdara; “Gölge etme, başka ihsan istemem!” diyor ya… İşte öyle, bazıları kötülük yapmasın yeterlidir! İyilik, zaten bir şekilde açığa çıkacak ve evrensel alıcısının elinde işleyecektir! Bu alıcı bazı toplumun her bireyi olur! İlla bir kahraman çıkarmak gerekmez! Kahramanlar bazı kendini göstermek için çıkar ve feci şekilde sonucuna katlanır! Allah, hiçbir insanı diğerine muhtaç yaratmamıştır! Bu akıldan çıkarılmamalı! Zulüm devam etmez!
Selametle,
Ahmet Bektaş
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.