KİŞİLİK BOZUKLUKLARI TAVAN YAPMIŞ BİR DÜNYA YAŞIYORUZ
NARSİSTİK KİŞİLİK BOZUKLUĞU
Nedir
Narsistik kişilik bozukluğu kendini mükemmel görmek, başkalarını düşünmemek ve başkaları tarafından yargılanmaya aşırı hassasiyet olarak tanımlanabilir. Sadece kendini düşünmek ve davranışlarının başkalarına olan etkisini umursamamak bu kişilerin en temel özellikleridir.
Narsistik kişiler genelde ilgi odağı olmayı, dikkat çekmeyi ve olayları kontrol etmeyi isterler. Başkalarının hayranlığını ve sevgisini kazanmayı şiddetle arzularlar. Kendileri hakkında mükemmeliyetçidirler. Dikkati üzerlerine toplamak için tiyatromsu krizler yaratabilirler. Bu kişiler herkesin ve her şeyin kendilerine bağlı olması gerektiğine inanırlar.
Narsistik kişilik bozukluğu olan kişiler mükemmele ulaşmak için aşırı derecede çaba sarf ederler. Birisi kendilerini yâda yaptıkları işi eleştirdiğinde büyük bir öfke ile tepki verirler ve saldırganlık gösterebilirler.
Diğer taraftan bazı narsistik kişiler ihtiyaçları olan tüm ilgi ve dikkati çekmelerine yetecek kadar yetenekli ve başarılı olabilirler. Böylece her hangi bir problem yaşamazlar ve gayet sağlıklı görünebilirler. Bu durumda bile hala kendilerinden bekledikleri normalüstü beklentileri nedeniyle tam olarak tatmin olmayabilirler.
Narsistik kişiler genelde kendi değerlerini fazlası ile abartırlar. Sürekli olarak yeteneklerini olduğundan fazla gösterirler, ukala, gösteriş meraklısı ve kendini beğenmiş görünürler. Kendilerinin herkesten daha üstün olduğuna inanırlar. Bu şekilde düşündükleri sürece kendilerini güvende ve mutlu hissedebilirler. Kişiliklerinin olumsuz taraflarını genelde inkâr ederler yâda mantıklı açıklamalar getirirler. Fakat kişi eğer önemli başarılara imza atamaz ise büyük bir ikilem yaşamaya başlarlar. Bunun sonucunda kendilerini sahtekâr, boş ve mutsuz hissederler.
Bu kişiler duygusal olarak uç noktalarda yaşarlar; dolayısıyla ya kendilerini mükemmel görürler ya da utanç içinde kahrolurlar. Başka insanların onaylaması ile kendilerini mükemmel hissederler, gururlu, kibirli ve mağrur olurlar, kendi kendilerine yetebilirler. Başkalarının onayı olmaz ise yâda kesilirse birden kendilerini aşağı hissederler, çirkin olduklarını düşünürler, kıskançlık ve haset duyarlar ve kendilerine olan tüm güvenlerini yitirirler.
Narsistik kişiler başkaları ile işbirliği yapmakta zorlanırlar çünkü dikkatleri hep kendi üzerlerinde olur. Yaptıkları her işte insanların hayranlığını kazanmaya ve mükemmelliklerini ve üstünlüklerini ispatlamaya çalışırlar. Başka insanların duygularını yâda ne yaşadığını algılayamazlar. Empati yapamazlar ve ender olarak bir insana duygusal olarak bağlanabilirler. Eğer başkalarının ihtiyaçlarını sezebilirlerse bunu o kişilerin zayıflıkları olarak değerlendirirler.
Narsistik kişiler başkalarının kendi rahatları ve mutlulukları için başka insanların isteklerinden vazgeçmeleri gerektiğine inanırlar. Sadece bir şeyi istiyor olmaları elde etmek için yeterli bir nedendir. Başkalarından özel muamele görmeyi hak ettiklerine inanırlar. Bu insanlar genelde başkalarına haset ederler ve diğer insanlarında sürekli kendisini kıskandığını düşünür. Başka insanların sahip oldukları değerleri ve başarıları kıskanır.
Bu kişiler çoğunlukla başkalarının kendilerini nasıl algıladıklarına dikkat ederler, dolayısıyla değerli, üstün saydıkları, özel yâda yüksek statüye sahip insanlar ile olarak kendi değerini arttırmaya çalışırlar.
Narsistik kişilerin başkaları ile olan ilişkileri sorunludur çünkü aşırı ilgi ihtiyaçları ve başkalarının duygu ve düşüncelerini umursamamaları yüzünden insanlar uzaklaşırlar. Sosyal olarak aktif, keyifli ve cazip olabilirler fakat insanlara karşı sorumsuz ve kibirlidirler.
Özel ilişkilerinde narsistik kişiler eşlerinden karşılıksız sevgi ve ilgi isterler buna karşılık hiç bir sorumluluk almazlar. Bu kişilerin bir ilişkiye girmesinin iki nedeni vardır; ya arzu ettikleri bir noktaya ulaşmak (mevki, para, pozisyon vs) yâda mükemmelliklerini sürekli onaylayıp destekleyecek birine duydukları ihtiyaç. Narsistik kişiler ile birlikte olan insanlar çoğunlukla daha önce narsistik bir anne yâda babaya sahip olmuş kişilerdir, öyle ki çocukluklarında sömürünün ve ilgisizliğin sevgi olduğunu öğrenmişlerdir. Dolayısıyla Narsistik bir eş ile birlikte olduklarında kendi haklarını aramayı düşünmezler ve ilişkilerinde kalarak eşlerinin kendilerini hiç bir karşılık vermeden kullanmalarına izin verirler.
Narsist kişiler toplumsal sorumlulukların kendileri için geçerli olduğuna inanmazlar. Karşılığında hiç bir şey vermeden başkalarının kendilerine hizmet etmesini beklerler. İstekleri olmadığında sözlü saldırılar, sinir krizleri, duygusal, fiziksel yâda cinsel taciz ile tepki verebilirler. Birisi çıkıp bencil ve sömürgen yapılarını yüzlerine vurmaya kalkarsa aşağılayıcı ve saldırgan olabilirler.
Mükemmel olduklarına dair inancı koruyabilmek için her tür davranışı gösterebilirler; değerlerini değiştirebilir, yalan söylemek, aldatmak, inkâr etmek ve hatta gerekirse suç işlemek.
Tam olarak hastalığın sebebi bilinmiyor ama bazı araştırmacılar çocuklukta yaşanılan tecrübeler ile bağlantılı olduğunu öne sürmüştür. Hastalık genelde ergenlik çağının başında ortaya çıkmaya başlamaktadır.
Belirtiler
1. Kritiğe edilmeye karşı öfke, utanç ve aşağılanma hissi duyar
2. Kendi çıkarları için başkalarını kullanır
3. Sadece kendini düşünmek
4. Yeteneklerini ve başarılarını abartır
5. Başarı, güç, güzellik, zekâ yâda ideal aşk ile ilgili fanteziler kurar
6. Başkalarının kendisine farklı davranması gerektiğine dair beklentiler
7. Sürekli insanların dikkatinin ve beğenisinin üzerinde olmasını beklemek
8. Başkalarını kıskanmak ve haset etmek
9. Aşırı gurur ve mükemmel olduklarına dair inanç
10. Suçunu kabul etmez yâda eleştiriyi kaldıramaz
11. Fedakârlık yâda iyilik yapmaz ama gösteriş amacı ile küçük davranışlarda bulunabilir
12. Empati yapamaz
13. Her şeye hakkı olduğuna inanır
14. Yüzeysellik
15. Sürekli şöhret, zenginlik ve başarı hayalleri kurar
16. Dikkat çekmek, ilgi odağı olmak ve övülmek arzusu
Tedavi
Narsistik kişiler genelde psikologa yâda psikiyatr iste kişilik problemleri dışında başka sorunlar için gelirler. Genelde başka insanlar ile yaşadıkları problemleri kendi davranışlarının bir sonucu olarak düşünmezler aksine dış etkenlerin yâda o insanların hataları sonucu olduğuna inanırlar. Bu kişiler çoğunlukla duygusal problemlere tahammül edemezler ve depresyon yaşadıklarında terapiye gelirler. Çoğunlukla gerçekler ile hayalleri arasında fark olduğunu gördüklerinde yâda mükemmel olduklarına dair inançlarını sarsacak bir kriz yaşadıklarında (eşlerinin terletmesi, iş kaybı gibi) depresyona girerler.
Terapiye girmek genelde bu kişiler için zor olabilir çünkü yardıma ihtiyaçları olduğu fikri onlar için aşağılayıcı bir olaydır. Fakat ciddi bir kriz yaşıyorlarsa, kendilerine olan güvenlerini kazanmak, mükemmel oldukları inancına ve fantezilerine yeniden kavuşmak için tedaviye gelebilirler. Kendileri hakkındaki düşünceleri, geçmişleri, şu anki durumları ve tedavinin ne için gerektiği konusunda ki fikirleri itibarlarını yükseltme arzusu ile çarpıtılmıştır. Dolayısıyla gerçeklere dayalı yorumları reddeyler ve yeterince egoları beslenmezse terapiyi bırakabilirler. Dolayısıyla belli bir ölçüye kadar kişinin gururunun okşanması tedavinin devamını sağlamak açısından önemli olabilir.
Psikoterapi başkaları ile ilişkilerinde daha pozitif ve faydalı şekillerde davranmayı öğrenmesi, kendisi ve başkaları hakkında daha gerçekçi düşünceler geliştirmesi açısından faydalı olabilir, fakat doktorun hasta ile oldukça dengeli bir iletişim geliştirmesi çok önemlidir.
Kaynak: Çiğdem Alper, MA
Psikoterapist
Son zamanda o kadar çok bilgi kirliliği, zihin bulanıklığı var’ ki şaşırmamak elden değil
Herkes benim sütüm daha temiz, daha güvenilir, daha ak, pak, pastörize, lekesiz tertemiz diyor, bizi salak, ahmak, geri zekâlı sanıyorlar,
Kendi aklınca aklımı çelmeye, kendini satmaya çalışıyor, hadi, hadi oradan, bak arkana toz duman, ayakkabı kokusu sarmış arşı, aptal sandığın sesiz çoğunluk yakında çalacak ardından sanırım mehter marşı
Aynaya bakayım dedim, kendimi görmek istedim, kişilik bozukluklarını inceledim
Siz can dostlarla paylaşmak istedim
Saygılarımla
______Ali Cemal AĞIRMAN____
YORUMLAR
Ali Cemal Bey, yazını dikkatle okudum ve kendi payıma düşeni aldım. İnsan denilen canlı nefsine çok zaman yenilir, pohpohlanmayı sever.
Ama bir gerçeği de gözardı etmemek lazım; hep bana hep bana olmaz.
Almadan vermek Allah'a mahsustur.
Güzel bir yazıydı, tebrikler
şair67
Arif yorumunuza yürekten katılıyorum
Şerefle bitirilmesi gereken en önemli şey ,hayattır diyorum
Kefenin cebi yok
İzzet-i nefsimize yenik düşmeyelim diyorum
Sizi ve onur timsali insanlığı saygı ile selamlıyorum