- 1104 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Güne düşen gönül gezdirdiklerim..
Dünden de bir gün önce, bu güne gönül gezdirdilerimle dostlara gün/ aydın olsun…
Tekmil ufuklar kışladı dört yön, on altı rüzgâr ve yedi iklim, beş kıta kar altındadır diyor şiirinde Ahmet Arif. Bir de yıllar önce sözlerini Fecri Ebcioğlu’nun yazdığı, Adamo’dan Nilüfer’e, Kayıhan’a kadar pek çok sanatçının seslendirdiği "Her yerde kar var" adlı eser var.
Ah diyorum ah, İmdat yine mi kaaaar şarkısı dilimde beni etrafta dolaştırıp durmayın! Kol kola girip yalnızlığımı yüzüme vurmayın kar taneleri! dedim; dünden önceki sabah, İzmir’de evden çıkınca sokakta, yolunu şaşırıp ta şapkama düşen kar taneciklerine bakarak. O şaşkın ben şaşkın baktık öylece bir birimize. Benim gördüğüm siyah şapkam da lekesiz bembeyaz bir tanecikti. O ne gördü ne düşündü benim siyah şapkam hakkında bilmiyorum.. Ama hemen kayboldu.. Yok oldu.. Ne üzüle bildik ne de sevine bildik ikimiz, böyle ani karşılaşmamızda..
İnsanoğlu böyle işte bir küçücük tanecik beyazı bile karada yok ederiz. Her şeyi yok ettiğimiz gibi. Sadece dünya bizim gibi. Diğer yaşayanlara yer yok gibi. Sığamayız oturduğumuz yere iteleriz onları karanlıklara, yok ederiz..
Yok mu? var tabi güzel insanlar. Haberleri takip ediyorum her ilgili! Vatandaş gibi bende!.
Görsel ve yazılı basın feryat figan kara kış geldi diye. Boy boy resimler, ekranda görseller. Baktım karelere güzel manzaralar, kötü manzaralar kıştan kareler.. Ama %5 doğudan gerisi batıdan.
A dedim kış batıya gelmiş. Tuh tuh, yazık yazık.. Mahvoldu insancıklar..
Spikerler felaket haberleri veriyor. Adam arabasına kar lastiği takmamış araba kaymış bir yerlere vurmuş falan filan.. Buna benzer birçok haber. Birde yollar böyle oldu diye özel arabası veya servis arabasıyla çocuklarını okula götürmeyen, göndermeyen veliler.. Her can kendine kıymetli tabi.. Yada ülkemin diğer yarısından küçük küçük haberler..
Kaç kişini haberi var Van’dan, donarak ölen çocuklar.. görüyor mu gözler batıya bakmaktan.. Demeyeceğim anlatmayacağım geri kalanını herkesin gözü var kulağı var..
Baya bir duyarlı insanlarda var ama. Sahipleri tarafından terk edilmiş dört adet merkebi donmak üzereyken kurtaran insanlarımızda var.
Ama eksik bir şey yapmışlar. O zavallı merkepleri terkedip dondurucu soğukta dışarı bırakan eşekleri onların yerine bağlasalardı keşke yarım saat kadar..
Ama Van’ı görmez gözler, depremden kurtulan ama konteynerlere mahkûm edilen insanları.
Küçücük Ayşe’yi, Fatma’yı, Ali’yi, Mehmet’i ayağında ayakkabısı olmayan bebeleri..de, batıda 10 cm kar yağdı diye okula çocuğunu götürmeyen anayı babayı görürler.. Yada o kadar yardım geldiği halde soğukta titreyen, topraklarımızda kucak açtığımız Suriyeli savaş göçmenlerini.. Köpeklerin kızakla çekerek okula götürdüğü çocuklar unutulur..
Aman hangi e…… ği dışarı bağlayalım ki..
Bakıyorum ekranlara adaylar var aday adayları var. Toplantı üstüne toplantı yapıyorlar. Neler söylerler bilirsiniz. Dersiniz bunu seçelim bu dünya kenti yapar şehrimizi. Öbürünü dinlersiniz dersiniz bu evren kenti yapacak şehrimizi. Her gün Şehrimin ve Kazamın aday adayları onlarca mesaj gönderir, isyanda cep telefonum. Alışkın değil ki emekli olduğumdan buyana gönde bir iki mesaj veya çalmanın dışında yaptığı bir iş yoktu.. Şimdi pili yetmiyor.. Değerli adaylardan, aday adaylarından gelen mesajlarla..
Anlatmayla bitmez ki batımın sorunları, vermek zordur batıda yaşam savaşı! Doğuya gözler kapalı! Yoktur orada sorun!!!, görmezse gözler, basın çarşaf çarşaf yazmazsa..
Yokmuş gibi davranmayalım.. diyeceksiniz ki batıda zorda olan Vatandaşlarda, çocuklar da var, tabi ki var, inkar edilemez, yadsınamaz..
Her sabah geçerim bir alışveriş merkezinin önüne konmuş iki devasa kutu. İçine kullanılmayan giysi, ayakkabı atılacak. Hani çöpe atacağına oraya at. Koca bir yaz geçti üzerinden. Sorarım orada ki güvenlik görevlisine iki güne bir, (birgün sinirlenip copla peşime düşecek) hiç doldu mu bunlar, gönderdiniz mi. Aldığım cevap. “Yok be dayı.” “Kimse bir şey atmıyor içine.” Gülerim ağlanacak halime.
Burada ise modası geçti diye eskimeden değiştirilen giysi ve ayakkabı alınanlar var..
Hatırlıyorum da eskiden yamalı pantolon veya yamalı ayakkabılarımız vardı..
Yine bir marketin önünde bir yılı aşkın duran iki devasa kutu daha var. Birisine kitap birisine oyuncak atılacak çocuklar için. Hani evlerimizde çocuklarımızın okumadığı, artık oynamadığı oyuncakları atmak için.. Dolmasını bırakın dibi görünüyor o devasa kutuların. İki torun var bir kız birde erkek bende. Dedim ki ikisine de hadi bakalım şu oynamadığınız veya bozuk oyuncakları, birde okumadığınız hikâye kitaplarını toplayıp buraya koyalım başka küçük çocuklar baksın artık, siz okula başladınız. Kardeşim benim bile torunlarıma sözüm geçmedi. Kız torun resmen ağladı vermem onlar benim diye. Erkek torun ise tamir et oyuncakları yine oynarım diye bana bir saat küstü. Babaanneleri ne mi yaptı? Kızdı bana torunlarımı üzme diye. İkna edeceğine onları beni ikna etti ve gittim satın aldım, kutulara attım aldıklarımı..
Tartıştım geçen gün oturduğum Apt. sakinlerinden birileriyle. Kardeşim her gün yiyeceğin kadar ekmek al niye çöpe atıyorsun dedim. Cevap basit! ’ parasını sen mi verdin…’ Sadece ekmek mi, giysiler, ayakkabılar, kitaplar yarısı kullanılmamış defterler.. Of of delirtecek beni insanoğlu..
Ah alışmışız kardeşim Devlet baba verir demeye, sonra vermeyince küfretmeye.. Gerçi devlet babanın içinde de onlardan daha muhtaç olanlar var!!! Yani onlar beş liraya kuru fasulye, pilav yanında salata üstüne tatlı yerken. Çarşıda pazarda kuru fasulye sekiz lira on lira, pirince dokunma elini yakar. Kim alacak garibana, kim düşünecek garibanı. Hani bir zamanlar bir yöneticini dediği gibi; kardeşim vardı da biz mi yedik..
Of sıkıldım, çok var içeride dışarı bağlanacak …., bu ayazda..
Neyse ki bir olmazsa olmazım var da, ya da o olmazsa..
Her zaman derim ona..
Sen olmasan duygularımı kâğıda böyle dökebilir miydim?
Acaba yüreğimden gelen sevgi sözcükleri akar mıydı, beyaz kâğıtlara ya da böyle başlayabilir miydim yeni güne. Dağların ardından gelen güneşin gülen yüzü bakınca bana, düşündüklerimi nasıl duyurabilirdim. Hayata böyle tutunabilir miydim? Sevebilir miydim bu şehri, insanları, kuşları, ya doğayı anlatabilir miydim?.
Sen olmasan zevk alır mıydım mavilerden, yeşillerden, binbir türlü çiçeklerden. Denizi, havayı, suyu, gökkuşağı renklerini görebilir miydim?
Hayata böyle bakabilir miydim sen olmasan. Sevgi nedir bilir miydim? Aşkı tadabilir miydim sen olmazsan? Sen olmazsan geçekten sevebilir miydim? Müziğin her notasında, her esinde seni bulabilir miydim? Ya da resimlerde, her fotoğraf karesinde..
Kalbim bu kadar düzgün çalışabilir miydi, hayatım bu kadar güzel, bu kadar düzgün, beni sevdiklerine inandığım dostlarım olabilir miydi?
İyi ki varsın canım, iyi ki varsın aşkım..
Tek varlığım, sevdiğim.
Sen olmasan ben ne yapardım “KALEMİM..”
Haydi, dostlar gününüz aydın olsun. Nasıl? verdim ateşi gidiyorum işte.. Düşünün şimdi ben dünden önce düşünüyordum.
Birazdan gün ağaracak, ben serçelere, kumrulara, güvercinlere yem verip anamın yanına gideceğim. İyi ki yanına gideceğim bir anam var. Eskiden saçma sapan, deli dolu sözlerimi babam dinlerdi, yerini anama bıraktı.
Hepinizi seviyorum, bu sabahta yürekten selamlıyorum.
Sevgimle, saygımla her zaman/ her yerde/ her demde...
13.12.2013
Ömer Sabri Kurşun
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.