8
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
2534
Okunma
Bu yazıyı yazmak hiç hoşuma gitmeyecek.İnsan kendini doğuran birini yazarken zorlanıyor.
Böyle olmamalı diyor kalbi, ne kadar üzgün ve kırgın olsa da. Yine de yazacağım. Bir zehir
sanki içimde beni sürekli zehirleyen. Tam unutmuş görünüp, her şey yolundaymış gibi
davranmaya, yaşamaya çalışırken hortluyor ve var gücüyle boğazımı sıkıyor..
En iyisi daha ben doğmadan annemin bana davranış şeklinden başlayayım. Bir evde annem
ve babam, birlikte yaşıyorlar. Annem sanki bir cümle ahaliyi doyuracakmışca bahçe ekiyor
karnı burnunda.Doğum tarihim Eylül iki. Yani tam en çok çalıştığı zamanlarda karnındayım
daha. Çok içi bulanmış, bir şey yiyememiş de ondan iki buçuk kilo doğmuşum. Ben de kızım üç aylık oluncaya değin çok, daha sonra da az içim bulandı ama kızım üç buçuk kilo
doğdu. Bu bana karşı yapılan ilk ilgisizlik.
Daha sonra ben henüz emerken hamile kalmış. Yeni bir bebek ve kardeşimle aramızda bir
buçuk yaş fark var. O topluymuş, annemin dediğine göre, cogur cogur meme emermiş. Bu
kardeşimin ilerde annemden beter beni yönetmeye kalkacağı çocukken aklıma bile gelmez
saç saça baş başa kavga ederdik.
Çocukluğumuzda ise benim de çocuk olduğumu annem de babam da unuttu. Sen büyüksün,
sen sus. Sen büyüksün, konuşma. Sen büyüksün kardeşini azarlama.Sen büyüksün otur orda
ona karışma, buna bulaşma. Dövme! Küfretme ayıp! Bana ayıp, bana yasak, bana kötü, bana yasak! Onlar küçükler ya her hak onların. Ben gailiba doğar doğmaz büyümüşüm. Hz
İsa da değilim. Her zaman ben büyüğüm. Eee kardeşim, bir kaç yıl önce doğmakla insan
büyür mü? Ben de çocuktum ve oyun oynayıp yaramazlık yapmaya onlar kadar, benim de hakkım vardı..
Annem babasından devraldığı sinirli halini bizde dayağa dönüştürdü.Akşam annem dövecek
diye eve giremez kapının önünde babamı beklerdik. Babam bizi görünce:
" Vay yavrularım benim.Yine mi sokakta kaldınız? der merdivenlerden hızlı hızlı çıkarak bir
yandan söylenirdi. Annemi görünce de:
" Kız kadın, ne istiyon bakıyım, sen benim yavrularımdan. Bu çocuklar ne yaptı sana da bu
akşamın ayazında dışarda titreşiyorlar."
Annem:
" Geberesiceler! Sen onların n’aptığını biliyon mu? Akşama kadar burnumdan getirdiler."
Tartışma böyle sürer giderdi. Biz içeriye sıcak eve girmenin sevinciyle, tartışmalarına dahil
olmaz soba kurulu ve yanıyorsa başında ısınır, gevşer, bir kapta yenen yemekten sonra
yatardık. Bazen akşamları annemden dayak yediğimiz olurdu. Dayaktan sonra yatağa yatınca sıcak yatağa yattığımıza şükrederek, uykuya dalardık. Küçükken benim küçüğüm
Nazife’yle aynı yatakta yatardık. Orada da -ayağıma değme- kavgası olurdu..
Neden mi dayak yerdik annemizden? Hiiç! Sudan nedenlerle. Sözgelimi birgün bahçemizi
bizler, halamın kızı da vardı, zaten kardeşim, ben ve halamın kızı birlikte beklerdik bahçeyi. O gün de herzamanki gibi yaz elmasının altında güle oynaya elma,nohut yiyorduk.
Bahçenin dış duvarından komşu oğlanlar seslendiler, elma istediler bizden. Biz yanlarına
gidip, vermek istemediğimizi söyledik. İllâ parayla satın diye dayattılar. Para bize cazip
geldi. Tamam, şu kadar para verin verelim dedik.İstediğimizin hepsi tutarı olmasa da para
aldık onlardan.Sevinerek gittiler. Bu parayı ne mi yaptık.Tuz ucuzmuş dedik Bu paraya tuz
alalım. Domatesleri tuza banıp yiyorduk, hem tuz her zaman gerekli bir şeydi bahçede.İşte
o gün annem bizden oğlanlara elma sattığımızı öğrenince kıyameti kopardı. Allah yarattı
demedi. Yer misiniz, yemmez misiz diye de sormadı. Hani derler ya eşşek sudan gelinceye
kadar dövdü. "Söyleyin bakalım nerenizi ellettiniz de aldınız bu parayı? Sizin bir yerinize
kara sürdüm.Açın bakayım o kara silindi mi?" Ne karası, nedir demeye kalmadı, külotlar da
indirildi aşağıya. Ne oluyor, ne var, ne kötülük yaptık. Altı üstü, bahçede biz olmazsak girip çalacakları elmayı, parayla sattık. Yoo, elmaya para vermezler. Muhakkak bize birşey
oğlanlar..
O gün hayatımızda hiç yemediğimiz kadar dayak yedik annemden.Anneler her zaman haklı mıdır? Ya da büyükler?
Bugün burada kesmek zorundayım. Arkası yarın. Daha çok anlatacaklarım var.
10. 12. 2013 / Nazik Gülünay