KİTAP KAHRAMANIMLA KARŞILAŞMA SERÜVENİM
Anlardan bir akşamüstüydü ve ben hıncahınç dolu otobüste oturarak seyahat eden( üstelik cam kenarında) o şanslı kullardan biri olmanın tüm avantajlarını kullanmak adına, başımı cama dayamış, en keyif aldığım uyku şeklimin derinliklerinde zevkle yüzüyordum.
Ne yalan söyleyeyim, pek emin değilim ilk bakan o mu yoksa ben miydim?Ben ineceğim durağı kaçırmamak adına böldüğüm, baldan tatlı uykumdan gözlerimi açtığımda karşılaştı gözlerimiz.İstemdışı büyük bir ürpertiyle çektim gözlerimi.
Gözleri ,elmacık kemiklerini işaret edercesine uç kısmından aşagı doğru çekikti.Tam olarak yüzüne bakamıyordum ama tek tuhaflık gözleri değildi, hissediyordum.O sıra incecik, kemikli ve bir pençe gibi koltuğun kenarına tutunan parmakları dikkatimi çekti.Kafasını diğer yöne çevirmişti ve bu benim onu incelemem için aradığım fırsattı.
Uzun siyah paltosunun yakasına değen düz siyah saçları, normalden farklı görünen kafatası şeklini kapatmak için yeterli gelmemişti.Arkadan baktıgınızda kenarları oval, karemsi bir formu vardı.Aşırı zayıflıktan olsa gerek, kürek kemikleri hafif kamburumsu bir form almıştı.Biraz daha benden yana döndüğünde, burnunun bu zayıf ve içe çökük yanakların ortasında irice kaldığını farkediyordum.Yüzünde ona yakışan tek şey belki de bıyıklarıydı..
Evet oydu...İleride yazacağım kitabımın başkahramanı için biçilmiş kaftandı.
Çok garip bir şekilde bu zayıf ve çirkince adamın eksenine girmiştim.Gözlerimi ondan alamıyordum.Kim olduğunu, nasıl bir yaşam sürdüğünü merak etmekle yetinmiyor , onun için türlü yaşam hikayeleri kurguluyordum ...
Bir yandan bu garip adamla tanışmak, konuşmak için can atarken , bir yandan da kafamda kurguladığım kahramanla bu adamın ne ölçüde örtüşeceğini düşünüyordum.O an istemdışı da olsa Yusuf Atılgan’ın ’’Aylak Adam’’ıyla Oğuz Atay’ın ’’Beyaz Mantolu Adam’’ hikayesindeki kahramanlar arasında gidip geliyordum.
Tam bu gerçeklikle kurgunun birbirine karıstığı esnada beni hayretler içerisinde bırakan bir olay oldu ve kahramanımın cep telefonu çaldı.Bu adamın da her normal insan gibi telefonla konuşuyor olması beni nedense çok şaşırtmıştı.Oysa ki ben ona hiç böyle bir rol biçmemiştim.Dikkatle yüzünde bir ifade aramaya başlamıştım: Şaşkınlık, mutluluk, öfke... Herhangi birşey .Ama kahramanım tam benim biçtiğim role uygun davranıyor ve en ufak bir duygu belirtisi göstermiyordu.Aramızdaki mesafe ses tonunu duymama engel oluyor, onun kımınle konusuyor olacagına dair tahminlerim de bilgi yetersizliğinden havada kalıyordu..
Ve tabii ki beklenen son olmadı! Hayır belki de oldu:
Bir sonraki durakta arkasında hiçbir bilgi, tanıdık bırakmadan inerken ; ben bundan sonraki yaşamı için onlarca hikayemden hangisinin daha uygun olacağını düşünüp , siyah karemsi kafatasında uçuşan saçlarını izleyerek yola devam ediyordum...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.