BİZDEN BUGÜNE EĞİTİM 3
Babam eski ve tek katlı okulundan koşarak eve geldiğini, önce evde yapılması gereken işleri yaptığını, ders için ancak uykudan önceki saatler kaldığını dile getirirdi. Gaz lambası ışığı ile nasıl ders çalıştığını anlatırdı. Gaz olmadığı zamanlarda da şimdi “şömine” dediğimiz eski ekmek ocaklarında yanan odunun saçtığı masum ışığı kullandığını anlatır dururdu.
_ “ Siz şimdi ne kadar şanslısınız, elektrik var, televizyon var, çeşit çeşit kitaplarınız var, sizin derslerinize yardımcı olan bir aileniz var” der dururdu. O zamanlar ne demek istediğini belki tam olarak anlayamadık. Fakat biz de kendi çocukluk yıllarımızı anlatmaya başlayınca onu daha iyi idrak ettiğimizi sanıyorum.
Biz belki babamızın yaşadığı dönemden çok daha iyi şartlarda okuduk. Eğitim- öğretim yıllarımızda teknoloji bu denli ilerlemiş olmasa da. İlköğretim ve lise zamanlarımızda Ana sınıfları, kreşler, özel eğitim merkezleri, kütüphaneler çok çok azdı Olanlar ise ancak gelir düzeyi çok iyi olan ailelere hitap ederdi. . İnternet mi? O zamanlar bilgisayar güncel hayatla tanışmamıştı bile.
Gerek okulumuzun gerekse ailemizin üzerinde hassasiyetle durduğu eğitimden olacak ki, sınırlı olanaklar içinde dahi başarıdan başarıya imza atardık. Okuldan eve geldiğimizde eğlence aracı olarak sadece TV vardı ve onda da bir kanal ile birkaç program gösterimde idi. Birkaç çizgi film seyrettikten sonra yapacak başka bir iş bulamaz, ya oyun oynar ya da ders çalışırdık. Ee ailemiz de oyuna sınır getirdiği için illaki derse vaktimiz çok olurdu. Hemen hemen tüm arkadaşlarımızda şu zihniyet vardı. “ Öğrencinin görevi öğrenmektir. Öğretmenler, anne, babalar ve büyükler her zaman bizim iyiliğimi ister bu yüzden onların uyarılarına kulak vermeliydik.” Evet, bizler bu zihniyetle büyüdük ve gelenek, görenek, ahlak, edep, nezaket, bilgi adına pek çok yetinin sahibi olduk.
Bizler belki, teknolojiyi kullanamadık, bilgisayar oyunları ile tanışmadık, özel okullarda, kreşlerde okumadık, kitap ve ansiklopedilere ulaşmak için dolabımızın kapağını açmak yeterli olmadı, kendimize ait odalarda çalışma şansımız olmadı… Her türlü sınırlı olanağa rağmen toplumda sevilen çalışkan çocuklardık. Şimdiki gibi soysallaşma, bilgisayar, internet v.b her türlü teknolojik ve sosyolojik gücün içinde olsaydık aynı başarıya kaçımız ulaşırdı tartışmalı bir konu.
Nedense yeni olanakları, teknolojiyi, zamanın şansını doğru kullanamıyoruz. Toplumumuz mu değişti, değişen toplumsal sistem miydi? Sebep her ne olursa olsun, şu bir gerçek ki; artı ve eksi kutuptan oluşan bir madde geçti mi elimize, illaki eksi kutupu tutuyoruz. Orda neşe var, orda eğlence var, orda vakit öldüren boş işler var. Nefsimize ve neslimize hitap eden bu eksiler var iken pek azımız artının ehemmiyetinin farkına varabiliyoruz.
TV programları, eğlenceyi ön plana alırsa, internet kafelerin bilgisayarında her çeşit cezp edici oyunlar yüklü olursa, aileler çocuğuna ikazda bulunduğunda çocuğu, yaptığı yanlışın canlı örneklerini peş peşe sıralarsa, ailenin söz söylemeye dermanı kalmadıysa, okullarda eğitimden ziyade öğretime ağırlık verilirse; başarıdan, edepten, nezaketten, toplumsal ve bireysel değerlerden kısacası eğitim gibi bir eğitimden söz etmek pek de mümkün görünmüyor.
Daha evvel ki, yazılarımda, eğitimde okulun ve ailenin ne denli büyük faktör olduğunu vurgulamıştım. Şimdi de ilaveten diyorum ki; toplumsal bir eğitim görmedikçe, toplum olarak kendimize gelip yenilenmedikçe, eğitim sistemimizi kendi kültürümüzden yana düzeltmedikçe, ailelerin de eğitime müdahil olmalarını sağlayamadıkça, nesillerimizi selelere bırakmamak mümkün değildir. Çürük elma selesini doldurup ülkemizin kalitesini düşürmek yerine, henüz dalındayken elma ağacının bakımını, ilaçlamasını yapmak zorundayız. İnsanımızın birer birer telef olmasına göz yummakla, ülkemizin yakın gelecekte yok olmaya mahkûm olacağını üzülerek söylüyorum. Ve “toplumda ben de bireyim” diyen, küçük büyük herkesi eğitime davet ediyorum. Eğitim terbiyedir. Ancak terbiyeli insan, insan olabilir. Ve eğitimli, bilgili, kendi öz değerlerine sahip çıkan çalışkan insanlardan oluşan bir toplum baki kalabilir.
Neslimize ve nefsimize sahip çıkalım.
Nisan 2008
Elvan USUL
Son nokta gazetesi
[email protected]
YORUMLAR
İnsanımızın birer birer telef olmasına göz yummakla, ülkemizin yakın gelecekte yok olmaya mahkûm olacağını üzülerek söylüyorum. Ve “toplumda ben de bireyim” diyen, küçük büyük herkesi eğitime davet ediyorum. Eğitim terbiyedir. Ancak terbiyeli insan, insan olabilir. Ve eğitimli, bilgili, kendi öz değerlerine sahip çıkan çalışkan insanlardan oluşan bir toplum baki kalabilir.
Neslimize ve nefsimize sahip çıkalım.
::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::
BİZ DE BU AZ VE ÖZ YAZININ ALTINA İMZAMIZI ÇAKALIM...