ÜZGÜNÜM TAHSİN
m_meyra
Üzgünüm Tahsin sana bunu ifade edemeyecek kadar üzgün. Balköpüğü rengindeki gözlerinin buğulanışı geliyor zaman zaman gözlerimin önüne… Ağlamak istediğin ama ağlayamadığın en zor anındı belki de çocukça yaşamında; inanmak istemediğin, kabullenmemeye çalıştığın bir durumdu senin ki… Kumral teninin rengi değişti bir anda, anlam veremediğin olmaz böyle bir şey dediğin bir vakaydı bu… İnanamıyor “hayır!” diyorsun çırpınarak… Çığlık atmak istiyor sınıfta olduğunu fark edince sakinleşiyorsun. Üzgünsün, hem de çok… Sana bakıyorum uzunca bir süre ama sen bunu hissetmiyor, dönüp bakmıyorsun. Fırtınalar kopuyor suretinde, an an şimşek çakıyor, yıldırımlar düşüyor sanki etrafına, arkadaşlarının sana dokunmasına ve iletişim kurmasına bile tahammülün yok. Hüzünlüsün çözüm bulmaya çalışıyor, düşünüyor hatta bazen kendi kendine konuşuyorsun. Hiç unutmuyorum, heyecanla yanıma gelişini ve bir pelte gibi yerine gidişini, başını sıraya koyup kafanı kaldırmadan gözünden yaş dökmeden içten içe ağladığını.
İşim var sana soramıyorum; seni yanıma çağırıp niye böyle hırçınlaştığını, esip savurduğunu öğrenemiyorum. Yerinde duramamanın nedeni nedir? Seni bu kadar kızdıran ve bana keskin bakışlar attıran hâl niyedir. Nerede hata yaptığımı bir türlü bulamıyorum. Sanki sis çökmüş üstüne, kasvet sarmış ruhunu, karlar yağıyor bağrına… İşin içinden çıkamıyorsun. Kederlisin benimle göz göze gelmekten kaçıyor; konuşmalarımı duymamak istiyorsun. Bedenin sınıfta zihninse kim bilir nerede…
Seni ilk tanıdığım günü anımsıyorum. Oturduğun sıradan hiddetle ayağa kalkıp söz dahi istemeden:“Olmaz böyle ders yapmak, biz böyle ders yapmıyorduk” dedin. “Nasıl ders yapıyordunuz?” diye sordum sana: “Öğretmenimiz gelince anlatılacak bir konu varsa anlatır, yoksa kitaplarımızı açarız, sessizce konuyu okuyup sorularını cevaplar defterimize yazarız” demiştin. Gülmüştüm sana hem de çok… Çünkü fevkalade sevimli bir çocuktun ve belki de okul yaşamın boyunca ilk defa bir öğretmene karşı çıkma cesaretini göstermiştin. Çok hoşuma gitmişti bu tavrın. Aslında bu davranışını hiçbir öğretmen hoş görmez ve iyimserlikle karşılamazdı. Çok şaşırmıştın, sende sana kızmamı bekliyordun ama yanılmıştın şok üstüne şok yaşamış; ne yapacağını bilememiştin. Kızmadığım için, sevinmeli mi yoksa izin almadan bir de üstüne bağırarak isyan ettiğin için utanmalı mıydın? Zor bir durumdu senin ki… Sınıf hayretler içerisinde sana bakıyor; Sen ise hiçbir bir yere bakamıyordun. Bir fare deliği arıyordun kafanı sokacak ama bulamıyordun.
Senin üzülmeni istemiyordum. Sorun ne sendeydi ne de bende… Öyle ya! Her insan doğru bildiğini yapar. Başkalarının doğruları sadece onlar doğrularını sana kabul ettirmeye çalıştığı anlarda doğrudur. Doğru senin doğrundur. Takdir ettim seni aferin. Kendince yanlış gördüğün bir durumu haykırdığın için. Ne var ki sana seni takdir ettiğimi daha sonra söyleyecektim. Kendi fikrini söylemen güzel fakat söz hakkı almadan ve bağırarak ifade etmen yanlış, daha sakin olmalısın ki haklıyken haksız duruma düşmeyesin.
Üslubum değişik beşinci sınıf öğrencisiyle karşılıklı hasbıhal ederek ders yapabilirim. Aslında gayet güzel ve doğal bir tarz izliyorum ama siz bu anlayışa alışık olmadığınız için garip buluyorsunuz yaşananları. Öğretmen ile ilgili zihninizde oluşan katı kurallar yumağını yenmeye çalışıyorsunuz, oysaki öğretmen, tiksintiyle beklenen biri değil; öğrenciler tarafından sevilen, sınıfta heyecanla beklenilen, özlenen biri olmalıdır. Öğrenci kendisini anlayan ve her türlü iletişime açık olan bilgi beceri başarı ve en önemlisi özgüven duygusunu geliştiren öğretmeniyle duygusal bir bağ kurarak kendini güvende hisseder. Sınıfta öğrencileri arasında ayrım yapmayan adaletli davranan öğretmen öğrencilerinin güvenenini kazandığında sınıfta oluşabilecek tüm olumsuz davranışlardan da bulunduğu ortamı soyutlamış olur.
Önemli olan öğretmenin bilgi küpü olması değil, var olan bilgisini en etkin şekilde aktarabilmesidir. Öğrenci için en önemli unsurlardan biri ve en başta geleni öğretmeni sevmesidir. Öğretmenle sıcak bir etkileşim yakalayan öğrenci kendisine verilen tüm ödev ve görevleri itina ile yapar. Öğrenci öğretmenini sevdiği oranda başarılı yada başarısızdır. Sevilmeyen öğretmen ne kadar bilgi birikimine sahip olursa olsun kendisine kapılarını kapatan öğrencinin üzerinde hiçbir etkisi olamaz.Öğrenci sevdiği öğretmenin kendisine verdiği her türlü bilgiyi alır ve onu başarıya dönüştürür...Öğretmenin iyi veya kötü olması öğrencinin kendisiyle arasında oluşan sevgi ve iletişime bağlıdır. Otokritik tutumlu öğretmenler sınıfta disipline fazlasıyla önem vermeleri ve karşısındaki bireyle empati kuramamalarından ötürü öğrencilerle olumlu etkileşim sağlamakta zorlanmaktadırlar. Öğrenci öğretmenin duygu, düşünce, kişilik özellikleri, davranış, bilgi beceri, sosyal yaşam, kendine güven ve başarılarını kapsayan çember içerisinde şekillenir. Kendini sevdiren bir öğretmen öğrencisinin başarılarını artırırken, sevilmeyen öğretmense çok başarılı olabilecek bir öğrenciyi vasat duruma düşürebilir ve kendisine karşı saygısızca davranışlara maruz kalabilir.
Sınıfa girince halinizi sorar, yoklama yapıp bana tahsis edilen masanın üzerine oturur, ders yapmaya başlardım. Elbette ki tahtaya yazılarak anlatılacak bir konu yoksa. Birden hayatınız değişti şarkılı, oyunlu, şiirli, tiyatrolu ders hiç yapmamışsınız dört yıl sizi okutan öğretmeninizin ders öğretme stili ve ders yönetim tekniği farklıymış ve ikimizin eğitim ve öğretim ortamındaki teknik farklılıklarının olması biraz sizi zorladı.
Farklı eğitim ve öğretim teknikleriyle karşı karşıya kalınca kabullenmeniz de zor gibi göründü başta. Ancak ders eğlenceli geçmeye başlayınca her şeyi unutup yeni duruma adapte oldunuz.
Teneffüslerde aldığınız cipsleri bitiremediğiniz için derste gizli gizli sıranın altında bitirmeye çalıştığınızı fark ettim. Bu duruma bir son vermeliydim. Bir anlaşma yaptık bundan sonra her hafta turizm dersinde beş dakika küçük boy ve aynı marka cipslerden yiyecek, o hafta içerisinde bir daha cips almayacaktınız. Sözler verildi. Turizm dersine yani çarşamba gününe kadar cips yenirse bunu Allah’ın göreceğini bilecektik. Şayet böyle bir durum yaşanırsa itiraf edilmesi gerektiğini anlaşmaya ekledik. Bir ay devam eden bu cips günü, isteksizliğinizle son buluyordu. Çünkü cips tüketmenin size verdiği zararları iyice kavramış olduğunuzdan bu alışkanlığı terk ediyordunuz.
Dört yıl boyunca ne 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nda, ne de 23 Nisan Çocuk Şenliği’nde veya herhangi başka bir etkinlikte sınıftan hiç kimse bir şiir okumamış; bir söz söyleme fırsatı yakalamamış ve bir tiyatro gösterisine katılmamıştı. Bunun sancısını çektiğinizi fark ediyordum. 5/D sınıfına bir tiyatro gösterisi hazırlamalıyım ama nasıl? Bu etkinliğe tüm sınıf katılmalı ve bu zevki, mutluğu, heyecanı hissetmeli ama ne yapmalıyım? Düşünüyorum yolda, okulda, evde, her yerde… Uyuyamıyorum. 45 kişiyi nasıl yapmalı da aynı anda sahneye çıkarmalıyım. Üstelik de hepsine söz hakkı tanıyarak. Beynim çatlayacak nasıl olmalı nasıl. Günler sonra buluyorum tiyatro gösterimizin temasını ve başarıyor, hedefime ulaşıyorum. Kurtuluş Savaşını sahnelemeliyiz… Ancak bu şekilde olacak başka yolu yok. Anlatıyorum sınıfta nasıl bir gösteri düzenleyeceğimizi sevinçten çılgına dönüyorsunuz. Yerinizde duramıyor sürekli sorular soruyorsunuz. Roller dağıtıldı; çalışmalar başladı. Kimi zaman derste; kimi zaman öğleden sonra okulun konferans salonunda prova yapıyoruz. Oyun 23 Nisan’da sergilenecek. Ve büyük gün yaklaşınca okulun bahçesine kurulan sahnede son talimler gerçekleşiyor ve hazır hale geliniyor.
23 Nisan günü anneleriniz babalarınız çok heyecanlı zira çocukları hayatlarında ilk defa ve ancak 5. sınıfta bir görev alarak sahneye çıkacak. Siz de heyecandan titriyorsunuz. Programın akışına göre sahne bizimle açılacak. Sahnedesiniz her şey yolunda rollerinizi o kadar benimsediniz ki gurur duydum sizlerle… Anneler babalar ağlıyor mutluluktan çocuklarını sahnede bu kadar başarılı görmekten. Tüm 5/D mutluyuz hatasız sergilenen gösteriden ötürü.
Hatırlıyor musun bir gün babaannen gelmişti okula beni görmek ve teşekkür etmek için. Bana şöyle demişti: “Kızım bu çocuk dört senedir okula geliyor hiç bu kadar istekli değildi. Tahsin hiç namaz bilmezdi şimdi eve gelince kapıdan çantayı fırlattığı gibi camiye koşuyor namaz geçiyormuş diye… Allah senden razı olsun.” Yürümekte zorluk çeken babaannen seni ne çok seviyormuş ki her hareketini gözlemlemiş, senin üzerinde var olan etkimi fark etmiş. Çok şanslısın seni böylesine seven bir büyüğün olduğu için… Bak! senin için, zorlanmasına rağmen, üç kat merdiveni tırmanarak yanıma geldi ve seni ne kadar önemsediğini bana ifade etti. Umarım onun istediği gibi bir torun olursun.
Her şey geçiyor gözümün önünden hangi birini anlatayım. Güzel günler geçirdik okul yaşamın boyunca birçok ilki birlikte yaşadık sinemaya gittik sınıfça hatırlıyor musun? GELİBOLU vizyondaydı. Kurtuluş savaşı gösterisinden önce sizlere farklı bir deneyim olmuştu. Pikniğe de gitmemiştiniz hiç… Cumalıkızık köyünde güzel bir piknik gerçekleştirdik. Tarihi bir belde olmasından dolayı köyde bol bol resim çekip mutluluğu doyasıya teneffüs ettiğimiz o en güzel anları ölümsüzleştirdik. Yakan topta beni vurmanızı unutmuyorum. Bir tane dahi pas tutamamıştım.
Şimdi üzülüyorum biliyor musun o günleri hatırlayınca… Bir daha yaşayamacağım için üzülüyorum. Seni üzdüğüm için yanıyorum. Aslında öğrencilerimi üzmek gönüllerini kırmak hiç istemedim. Kızılacak zamanlar da bile güldüm. Çocuk azarlanarak değil konuşularak eğitilirdi buna inandım. Sert duran değil öğrenciyle iletişim kuran; şaka yapan öğretmen sevilir ve sayılırdı; sınıfta hiç problem yaşamazdı. Öğretmenini seven öğrenci gereksiz taşkınlıklar yapmaktan imtina eder. Disiplin sevmekle başlar seversen tutum ve davranışlarını kontrol altına alırsın. Sizler için okulun en disiplinsiz sınıfı denilmişti bana; en laf dinlemeyeni… Ama ben bir sorun yaşamadım sizleri çok sevdim siz de beni fazlasıyla…
Üzgünüm seni kırdığım için, üzgünüm gözüne bir damla yaş düşürdüğüm için, üzgünüm seni bana küstürdüğüm için… Senin hüzünlenmen bak hâlâ içimden çıkmıyor, aradan kaç sene geçti sekiz sene oldu herhalde şimdi üniversitede olman lazım… Köreltmiş olduğum azmin yerine geldiyse eğer başarılı olmuşsundur eminim.
Fark etmediğim bir hatanın bedelini bana vicdan azabı olarak ödettin. Gerçi sonradan çözdük sorunu senin bir puanla takdir alamayışını ve bundan dolayı bana bu acıları yaşattığını anladım. Ama yine de kederlenmene sebep oldum. Fark etseydim sana bir değil 5 puan fazladan verirdim. Çünkü sen hak ediyordun takdir almayı… Belki de bundan dolayı dikkatimden kaçtı nasıl olsa sen takdir alırsın diye düşündüm galiba…
Üzgünüm seni üzdüğüm için; üzgünüm sana takdir belgesi veremediğim için. Keşke biraz daha dikkatli olsaydım. O günden sonra not verirken seni hatırlıyor ve tekrar tekrar hesaplıyorum. Bir daha bir puanla takdir ya da teşekkür alamayan olmasın diye…
Bana eksik bir yönümü gösterdin, sana teşekkür ediyorum. Umarım o çok istediğin kaymakam olma arzusunu gerçekleştirirsin.
öğretmenin mübeyra
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.