- 577 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
HENÜZ VAKİT VARKEN...
Sığınmak… Kime ya da neyin arkasına. Ya da yanlış tasvirlerle, yalan yanlış imgelerle, göstermelik duygularla, insanları hassas noktasından vurup, zaaflarının gölgesinde yer edinmek insanların.
Zor olan nedir sizce: Sevmek mi, sevilmek mi, kandırmak mı masum yürekleri. Kim bilir belki de masum yürek kalmamıştır göğüs çeperinde yer tutan.
Ya aşklar. Masum aşk kaldı mı ki. Kimine göre aşk eşsiz bir duygu, kimine göre erişilmez, kimine göre koca bir yalan. Ya anlaşılamamak, anlaşılmanın ulaşılmazlığında çırpınmak beyhude heveslerle… Kuru bir itiraf mı yoksa ihtirasların gölgesinde, menfaatlerin peşinde ezdirmek mi bu eşsiz duyguyu. Belki de bir aptallık, hor görülen; belki de yitip giden insani duyguların acımasızlığında yok olup parçalanan aslında son derece ulvi bir yeti…
Heyhat, neler görüyor insanın gözleri bu sefil dünyada: Ve gönül de katlanıyor tüm bu ihanete, kaynağı insan olan.
Saflığını yitiren bir insan nasıl bakabilir ki aynaya, hiç mi hicap duymaz kirinden, pasından. Belki de doğru bilinen yanlışlarının arkasına sığınıp, utanç duymaz. Utancın kademesi tartışılır mahiyette: Kaynağı ar, şeref, haysiyet, onur olan bu gizemli kelime nasıl da ayaklara düşmüş, inanması çok zor ama gerçeğin ta kendisi.
Yüzüne gülüp arkadan işler çeviren ya da atıp tuttuğu kim varsa müspet bir diyaloga girmek haz etmediğini söylediği halde kim varsa.
Akıllara zarar doğrusu: Neden görmezden gelinir ki olumlu ne varsa, neden hep bir açık aranır ki olmadığı halde…
Binlerce soru, sayısız problem, inanılmaz bir kaosun içine gizlenmiş yalanlar ve gerçekler.
Artık neyin doğru neyin yanlış olduğunu bilmez haldeyim: Açık yürekliliğin bu denli suiistimal edildiği garip bir dünya, sevginin bu denli kullanıldığı, iyi niyetin aptallıkla eş değer tutulduğu ve değerlerin çiğnenip geçildiği…
Sanırım hatta eminim ki: Benim tüm doğrularım aslında hep yanlış öğretilmiş bana, ne kadar doğrum varsa meğer koca bir yalanmış. Esefle kınıyorum bu öğretilerin sahibi olanları, kendimi de kınıyorum benimsediklerimin ne denli boş olduğuna dair.
Tek arayışım doğrunun, güzelin, sevginin, hakkaniyetin peşinden gitmek oldu ömrüm boyunca. Bu uğurda sayısız cephede savaştım ve hep kaybettim. Benim idealim, hayal diye addettiğim doğrularıma kavuşmak olmuştu oysa. Çok şeye kavuştuğumu sanmışken, meğerki kısır bir döngüymüş sürekli yürüdüğüm yol ya da bir çıkmaz sokak mı demeliyim… Evet, evet çıkmaz bir sokak, müdavimlerinin hep pusu kurduğu, varsın kendi aralarında paslaşsınlar, ben yokum asla, hiç olmadım da bu güne değin üstelik olmuş olsaydım zaten bu denli saygı duymazdım kendime. İsteyen duyar isteyen de duymaz, umurumda değil demesem de aslında umurumda zira benim hala bir yüreğim ve vicdanım var.
Herkesin bir savaşı var hayat denen yolda kendine göre: Doğru ya da yanlış şüphe götürse de… Karşılığını alırız ya da almayız bu dünyada ama bir gerçek var ki; kayıt altında hissiyatımız, gönlümüzden geçenler. Bilinçaltında yer tutan gizemler ise aslında bizim kendimize bile itiraf edemediklerimiz bildiğimiz halde hem de. Kendi psikologumuz kendimiz olup, çözüme ulaştırdığımız her duygu, her düşünce bizim hatalarımızı telafi etmemiz için gereken bir ön görü. Metanet, hassasiyet, sağduyu ve açık yüreklilik ise gereken dogmalar olması gereken çözüm sürecinde ihtiyaç duyduğumuz…
Yaralamadan, incitmeden, yalanların arkasına sığınmadan çabuk tutmalıyız elimizi. Vakit geçmeden hem de, yeteri kadar kaybımız varken, yanlışın neresinden dönsek kardır…
YORUMLAR
Düşündürücü bir yazı.
Üzülmek mi lazım, sevinmek mi, bilemiyorum?
Dürüst, hayata hep olumlu, doğru yönünden bakan insanlar,
genellikle kaybedenler sınıfında yer alıyorlar.
hayal kırıklıkları yaşıyorlar ve kendilerini yalnızlaştırıyorlar.
Bu yazıyı okuyunca anladım ki;
bu insanların sayısı hiç de az değil.
Yani,
asla yalnız değiller.
Varsın kötülerin borazanı ötsün zamanın bu bölümünde.
Gün gelir, devran döner, dürüstlerin de vakti çalar kapıyı bir gün...
Güzel, faydalı bir çalışma idi.