Dün Gece,
Şehrin o nice sevdalara tanıklık etmiş,
Arnavut kaldırımlı ürkek sokaklarında, Mevsimin hazanı değmiş sararıp solmuş, Yapraklarla süslü ağaç dalları altında, Na hoş bir kafayla bir dilenci edasıyla, Dünümdeki seni dileniyordum tanrıdan... Dinmeyen göz yaş yaşlarım yüzüme sinmiş, Ayrılığın izini silme telaşında iken, Her bir yeri saran sardunya kokuları eşliğinde, Cümle aleme bayram seyran sayılan bir anda, Sende tutuklu kalan yüreğim bir şarkı dinler gibi, Dilimden dökülen senli nameleri dinliyordu sevgili... Yarım kalan umutlarım hasretinin çırasını yakıp, Küllerini esecek rüzgarlarla mutluluğuna savuruyordu, Mazi aldırmadan mas mavi gök kubbeye ay ışığına, Yine karanlık bir perde olma arzusundaydı geceye, Öte yandanda mutluluk çığlık çığlığa göz kırpıyordu, Geri döneceğin günün asırlık nöbetinde olan bana sevgili... Gecemin ufkunda yorgun göçmen kuşları sessizliği, Eşliğinde yıldızları taç yapıyordum saçlarına, Belki isimsiz bir masaldı belki bir düştü ama dün gibi, Sanki bir kez daha gözlerim gözlerine hapsolmuştu, Şehrin şımarık sokaklarında toz bulutları arasında, Ellerin ellerimde çılgınca hayalinle dans ediyorduk sevgili... Ayrılıkların Şairi Osman Dastan © 14 /12 / 2024. 06:00 |
Sana hüzzam makamındaki hangi şarkıyla diyeyim'ki,
Ağlama boşa dön gel bana,
Bahar olayım hazan değmiş ömrüne...