- 525 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
HAYALLERDEN GERÇEĞE AZMİMİN ZAFERİ 11 - Bölüm
HAYALLERDEN GERÇEĞE AZMİMİN ZAFERİ 11 - Bölüm
Saygıdeğer gönül dostlarım. İnsan öğrencilik hayatında ki başarısızlıkların ezikliğini öğretmeni ile yıllar sonra karşılaşsa da yaşıyor. Melahat hocam bu derneğe üye olmakla kendi hayallerinin gerçekleşeceğini ümit ediyordu ve öylede oldu. Hasretlik, ve özlemi sevinç gözyaşlarıyla ağlaşarak noktaladık. İlkokuldaki başarısız bir öğrencisinin şair ve yazar sıfatıyla karşısına çıkması, üstelik Türkiye’nin beşinci büyük derneği olan Göller Bölgesi Yazarlar ve Şairler derneğinin kurucusu ve başkanı olmasıyla hocasını gururlandırıyordu.
Bende otuz yıl sonra ilkokul öğretmenime karşılaşmanın mutluluğunu yaşıyordum. Eşi Nazif beyde öğretmenimdi. Okul anılarımla ilgili Maziler çiçek açarsa diye hazırladığım yazı metnim hocamın ilk kitabında yayınlandı.
Dernek başkanı olduğum için bir çok toplantılara davet ediliyordum, Yanımda hocamı da götürüp gönül dostlarımla tanıştırılıyorum. Öğretmenim de kitabını imzalayıp sunuyordu. Belkide öğretmen, öğrencinin diyaloğu ülkemde ilkti.
Derneğimizin ilk genel kurulunda hocamı başkan yardımcılığına getirdim.
Birlik beraberlik içinde saygıda kusur etmeden faaliyetlerimizi sürdürüyoruz.
Benim hayallerimin çoğu gerçekleşmeye başladı ama gerçekleşmeyenler içinde cesaret ve azimle çabamı sürdürüyordum. Bir yerde okul gördüğüm zaman etrafında dolanıyordum. İnşallah okuyamadığım okullara öğretmen olarak giremedim ama, şair ve yazar olarak konferans vereceğim dedim.
Milli eğitim müdürü ile diyalog kurarak derneğimizin okullarda öğretmen ve öğrencilerin katılımı ile şiir ve müzik dinletileri gerçekleştirmeye çalıştık.
Duygu seli bültenimiz yöneticilere ulaşınca bizleri de yakından tanıyorlardı. Derneğimizin faaliyetleri basında sık sık yer alınca şair ve yazar üye sayımız artış gösteriyordu. Esnafların reklam desteği ile bültenleri yayımlıyorduk.
Dernek üye aidatlarını veremeyen arkadaşlarımın kini de bütçemden karşılıyordum. Derneğin maddi açığına da bizzat bütçemi seferber ederdim. Bir gün iki mutluluğu birden yaşadım. Hayallerim gerçekleştikçe başarılarım daha da hız kazanıyordu. Isparta merkezinde mevcut olan Altınbaşak özel eğitim kurumlarından telefonla konferans vermem için bir davetiye aldım.
Bu benim öğrencilere yönelik ilk konferansım olacaktı. Okullarda yapmış olduğumuz şiir ve müzik dinletilerinde duygularımı yeterince aktaramıyorum. Çünkü süre kısıtlıydı, diğer arkadaşlarıma da fırsat vermeliydim. Bu davete icabet etmek için benim konferans vereceğim salona giderken telefonum çaldı. Arayan Kuzey Kıbrıs Türk cumhuriyetinin 1. Cumhurbaşkanının basın danışmanıydı. Dernek bültenimizi yurt içi ve yurt dışına da gönderiyorduk.
Alo: Zeki Çelik beyle mi görüşüyorum. Ben: Evet dedim. Ve telefonda ki beyefendi önce kendini tanıttı. Ben sayın: Rauf Denktaşın basın danışmanı Hilmi Özen. Ben memnun oldum buyurun dedim. Arayışının sebebini açıkladı
. Cumhurbaşkanımız zat alinizi Kıbrıs’a müsait olduğunuz da davet etmek istiyor ve sizden cevap bekliyor. Deyince ben ilkine şaka zannetmiştim.
Konuşma ciddi olarak bir kaç dakika sürdü ve sizi tekrar arayacağım dedi. Ben çok heyecanlandım. Eğer bu davet gerçekse yaşadım dedim. Çünkü ikinci defa bir devlet adamının karşısına çıkacaktım. İlk ziyaretimi 1990 yılında Kıbrıs şiirlerimi hazırlarken yapmıştım. Daha sonra da kitapları sunmaya gittim. Kitaplarıma bedel ödeyim alan, kütüphanelere dağıtan da o olmuştu.
Ben telefon konuşmamı tamamladıktan sonra yanıma sınıf öğretmeni geldi ve bana: Salonda öğrencilerimiz konferans vermeniz için sizi bekliyor dedi.
Bende tamam hocam gidelim dedim. Bayan Ayşe hocamızla sınıfa girerken öğrencilerin tamamı ayağa kalkıp saygı gösterişi alkışı yapıyordu. Bende onlara el sallayarak sahnede yerimi aldım. Sessizlik hakim olunca konuştum.
Verdiğim mesajlar öğrencilerimizin ufkunun aydınlanmasına yönelikti. Sevgili öğrenciler sizler böyle bir güzel okulda okumaktan çok şanslısınız. Benim okuma şansım olmadı ama kendimi çeşitli kitaplar okuyarak yetişmiş kabul etsem de tahsilin, kültürün yeterli olmadığı zaman eziklik yaşanıyor. Sizler bu zamanı çok iyi değerlendirin. Sevgi konusunda üstadım Yunus Emre’nin yolundan gidin. Vatan, millet bayrak aşkıyla öğreniminizi sürdürün.
Her sözümün bittiğinde öğrenciler alkışlıyordu. Arada şiirlerimle ibretler sunarak konferansımı tamamladım. Girişte kitaplarımı ücretsiz dağıtılması için bırakmıştım. Kitaplarımı alan öğrenciler imzalatmak için sıraya girdiler. İmza hayalimde gerçekleşti. Bazı öğrencilerle hatıra fotoğrafı çekilerek ayrıldım. Bu gün benim için çok değerliydi. Müjdeli telefonlar amacına ulaşıyordu.
Kıbrıs’a yalnız gidebilir miyim diye düşündüm, bu mümkün değildi. Çünkü tüzüğe göre bir başkanın şehir dışına gitmek için yönetim kararı gerekiyordu. Bende böyle bir kararı almak isteyince diğer arkadaşlar bizde gidelim diye teklif sunabilirler düşüncesiyle hareket ettim. Bir kaç gün sonra sayın: Hilmi Özen bey tekrar aradı. Kararınız hakkında Zeki bey bilgi istiyorum dedi.
Bende durumu açıkladım. Dernek başkanı olduğum için yönetimde ki arkadaşlarım da bana nazlanıyor birlikte gidelim diye durumumu bildirdim.
Gitmek isteyenleri tespit ettim. Üçüncü defa bir telefon daha geldi. Hilmi Özen bey aynen şunları söyledi. Cumhurbaşkanımız ısrarla sizi Kıbrıs’a davet ediyor. Arkadaşlarını da misafir edecek. Gelmek isteyenlerin sayısını bildir. Deyince elimde liste hazırdı. İsimlerini bildirdim. Bu arada hazırlık yapıyorduk.
Oğlumu mehteran takımı eşliğinde düğün yapıp everdim. Kızımdan bir kız torun, Oğlumdan da bir oğlan torun oldu. Oğlum acemi birliğini Burdur ilinde geçirdi ve usta birliğine Kıbrıs’a gitmişti. Oğlu olmuştu ama asker olduğu için henüz görememişti. Ben komutanına mektup yazıp yolladım. Saygıdeğer... Komutan: Ben Arif Çelik’in babasıyım..Sizden oğluma izin istiyorum dedim.
Not: Gerçek hayat hikayemin devamını 12 - bölümde bulabilirsiniz.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.