- 651 Okunma
- 3 Yorum
- 1 Beğeni
..BİR YAZ AŞKI...
..................BİR YAZ KAÇAMAGI..........
... İçinde garip bir hüzün vardı..yanlız hissediyordu kendisini...saatlerce yüzmüştü....bu duygusunu yenebilmek adına.ama işte yenememişti.bisikletle
10 km yol yapmıştı..sarı yazın sıcak akşam üzerinde.neler oluyor bana diye düşünmekten alamadı kendisini..mai-yeşil gözleri yanmaya başladı..yaşlar kir
piklerinde damıtılıp hızla iniyordu ,yanaklarından...bir damla elinin üzerine gelmişti.çikolata teninin üzerinde sedef gibi parlamıştı..gözyaşı..
kendiside bu gözyaşı gibi pırıl pırıl bir insandı..dışardan bakıldıgında manevi bir görüntüsü vardı..ya içi öylemiydi?mutlu degildi ki.ogün ona
dogru gibi gelen olaylar bu günkü bakış açısı ile degerlendirdiginde dogru degildi..mutlulugunu elleri ile yok etmişti...
deniz kenarında iskelede gördügü o olamazdı..olmamalı idi...ama oydu ne yazıkki.yanında karısı ve iki çocugu ile..neden burkulmuştu ki..
sonuçta kendisi onu yarı yolda bırakmamışmıydı..gidipte nişanlanmamışmıydı....ona ben evleniyorum dememişmiydi...arkadaşları araya girmiş ama kendisi
ben onu unuttum evleniyorum ..dememişmiydi...
neydi şimdi bu içinin burkulması ve yıllar sonrasındaki bu mide krampları...hak ettim ben bunları dedi..yavaşça yerinden kalktı..verandadaki salınca
ga oturdu .uyumak istiyordu.uyuyup bu düşüncelerden kurtulmak istiyordu..kıvrıldı oldugu yere bir ana karnında kıvrılan cenin misali..
birisinin kollarında korunmak..çocuklugundaki gibi sarmalanmak,sevilmek.ve gramofondan gelen müzigi, özledim dedi kendi kendine..ne güzeldi.anneme babam
hep yeni çıkan plakları getirirdi...annem çayını alır plagı gramofona koyar ..bordo koltuguna asilce oturur,bacaklarını zarif bir biçimde üst üste atar
ve dinlerdi..bazende gözleri dolardı diye düşündü.ama annesi babasına aşıktı...ve agladıgı aşkı ise İSTANBUL du annesinin.
onunki öylemiydi...kızdıgı bir anda gelen evlilik teklifini kabul etmişti..sevmemişti.halada sevememmişti.çocukları adına dayanıyordu..kısacası hayatı
kendisine ,kendi zehir etmişti..yazlıga şöyle bir baktı..kapının önündeki son model arabasına bir baktı...ellerine döndü bakışları..parmagındaki o yüzük onu
hep rahatsız etmişti.kendi kendime geçirdigim bir eserat halkası dedi..ve büyük bir cesaretle çıkartıp bahçenin en uzagına fırlattı..
çocukları ona dogru gülerek gelmekte idiler..bulutlu bakışlarının arasından bunları seçmişti..yattıgı yerden dogruldu ,hemen gözlerini kuruladı..
evet çay vaktiydi...yaptıgı puaça ve keklerle..kendisi gibi bu veletlerde çay ve kek kolikti.bu saati hiçkaçırmaz ve peşlerinede bütün arkadaşlarını takarlardı.
alışmıştı artık 10 kişiden az olmayan çay saatlerine..ne güzeldi arkadaşlıkları .onları izlerken şakalaşmalarını..geçmişe dönmüştü..
okul yıllarındakii aşkına..bölüştükleri keklere ,çaya..ve koşuşturmalarına okul bahçesindeki..sonrasındaki ünüversite yılları..şanş aynı okulu kazanmışlardı.
ama o gidememişti.kardeşi vardı..ve annesi onu götürüp okutamayacagını babasının burda nasıl yanlız kalacagını anlatmıştı..
ipler orda kopmuştu..deliye dönmüştü.ama daha 18 yaşındaydı.ve aile ne derse o olacaktı.şu an baktıgında okumuş bir anne babanın bu yolu tercih etmeleri
garip geliyordu.fakat peşine gelen o yıllarda okumak zehir olmuştu..çogu tanıdıkları katıldıkları akımlar yüzünden hapis ytamışlardı yıllarca.
o ise sevmeden evlenmiş ,o evden çıkmış ana babasına ceza kesmişti..aslında cezayı kendine kesmişti ya..neyse.
anneeee gidebilirmiyiz!silkelenerek kendine geldi..kızı akşamki oteldeki gösteriden bahsediyordu..ne olur anne gidelim .bizi götür diyordu..içi acıdı;
nasıl giderdi oraya orda kutay verdı..gidemezdi.onun yüzüne bakamazdı.o kendisini görmemişti.ama akşam mutlaka görürdü..bunu istemiyordu.fakat kalbide
delice git onu gör .gerçekleri anlat diyordu..çünki kutay..aslında ondan neden vaz geçtigini bilmiyordu.
peki dedi .herkes hazırlansın.bir saat sonra sizi götürecegim.ama önce masa toplansın marşmarş iş başı..kararını vermişti.yılların özlemi vardı.ve
bunu bastıramıyordu artık.gidecekti.gerekirse yıllardır içini acıtan gerçegi ona anlatacaktı.belki onun ,içi acıyacaktı.kalbi kanayacaktı.ana babasına düşman
olacaktı..ama artık taşıyamayacaktı..herkes onu suçlamış ona düşman olmuş,ve vefasız damgası yemişti..bu artık bitmeliydi..
üzerine yerlere kadar uzanan beyaz bir elbise giyindi. beyaz lame karışımı bir şal aldı.ayaklarına hafif ökçeli bir lame sandalet geçirdi.işte
hazırım dedi..melekler gibi oldugunun farkında bile degildi..bir peri kızı olmuştu sanki..20 yaşlarında..görüntüsü muhteşemdi.yanık yüzünde pembe ruju
ışıldıyordu.kulaklarındaki sallantılı küpeleri her başının hareketinde tenine degiyor ve ışıldıyordu.arabanın anahtarlerını aldı ve merdivenlerden seslendi..
...........hadi çocuklar gidiyoruz......
kontagı kapattı.kalbi bogazında atıyordu.kemikleri titriyordu.bir an yüreyemeyecegini sandı.ama çocukları çoktan fırlayıp gitmişlerdi bile..minik ve geri geri
giden adımları ile salona girdi.
işte ordaydı.ömrü,aşkı,hayatı,yaşam nedeni...yılların birikimi ile alamıyordu gözlerini..kendini toparladı ve yerine geçip oturdu.gösteri çok güzel ve ilgi çeki
ciydi.ama o geçmiş yıllarda geziniyordu.bedeni orda o geçmişte idi.
dışarı çıkmalıyım diye düşündü.elini çantasına uzattıgı anda bu dansı bana lütfedermisiniz diyen kutayın sesini duydu.taş kesilmiş ama aynı andada
bir volkan gibi yanmaktaydı bedeni.nasıl olabilir diyordu beyni....
yavaşça başını çevirdi ve elini uzattı..elini tutan, elden gelen sıcaklık kasılmasına neden olmuştu..işte pistte dönüyorlardı..ve o özlemlerindeki erkegin
kollarında kelebekler gibi uçuşuyordu.parmak uçlarında...hayatının dansını yapmaktaydı.ama hala gözlerini kaldırıp bakamamıştı.sevdigi erkege....
birden yüzüne gelen serinlikle başını kaldırdı.kutaayın dudakları dudaklarındaydı..ve nasıl oldugunu anlamadıgı ise bahçede olduklarıydı...
sadece çarpan kalplerinin sesini, duymakta idiler.herşey durmuştu.çevrede.sadece ikisi vardı.ve neden dedi kutay neden..neden kaçtın,hayatlarımızı neden
yok ettin.şimdi bu çocuklar bizim olabilirdi.şimdi eşim sen olabilirdin..niye yaptın...eşini sevdigine hiç inanmadım ..inanmamda.bana yalan söyleme.
başının döndügünü hissetti.ve kısa bir baygınlık geçirir gibi oldu.yılların negatifi akıp gidiyordu ikisininde bedenlerinden....
yanlarına gelen çocukların sesleri ile kendi dünyalarından uyandılar..ve uzaktan gelen eşde katıldı bu tanışmaya..kutay...eşim meral dedi.bir eli
eşinde bir eli eski aşkında.
okul arkadaşım ışıl dedi....
iki kadın birbirine ellerini uzattı..ve ikisinin arasındada bir erkek..kutay..
**************************************************- **********************************
Aynada kendisine bakarken,şişmiş göz kapakları,onu ürküttü.ilk defa dedi..ne acı bir zaman dilimi bu ...
yıllar sonrasının karşılaşması ,keşke karşılaşmasa idik..keşke o okul yıllarında kalsa idik..gözü saate ilişti
eyvah geç kalıyorum..hemen üzerindeki ipek geceligi sıyırdı vucudundan..ve duşa girdi..kendine gelmesi gerekti
kalede buluşacaklar ve konuşup gezeceklerdi...
Kutayın durumuda farklı degildi Işıldan.oda sanki lise yıllarındaki delikanlı haline bürünmüş çarpan
yüregine söz geçiremez olmuştu ne giyeceginin telaşı bir yandan ,eşinin anlamaması için çabası bir yandan.ama
ne olursa olsun belliydi ikisininde heyecanları..dıştan onlara bakan fırtına öncesindeki havanın elektirigini
algılıyordu.
havanın nemide bu telaşa eklenince ortaya koşuşturan ,terlemiş,vede kızarmış iki insan çıkıvermişti
otoparka girdiklerinde peşpeşe olduklarını fark ettiler.arabalarını yan yana park ettiler.sanki
onların dışında bu dünyada kimse yaşamıyordu..elleri birleşmiş ve ve otoparktan yılların yıpratamadıgı
iki sevgili elele çıkmışlardı..
aralarındaki suskunluk hala devam eden bir anlaşma gibiydi.sanki biri konuşsa sihir bozulacak..kabaga
dönüşeceklerdi.
ışıl bu anların biteceginin kaygısındaydı ama inatla konuşmuyordu.çünkü üzerine yapışan o vefasız kız
imajını silmeye karar vermişti bir kere. vakti geldiginde bunu yapmalıydı..ve o vakit şimdi degildi..
ourdukları salaş kafede ,kutay elini ışılın boynuna dolamış ve o şekilde kalmıştı.bundan hiç kaçma gibi bir
duygu gelişmemişti ışılda.başka biri olsa kesin kaçmış ve ben evli bir kadınım demişti..
faka bu aşkıydı..yaşayamadıgı yıllarıydı..içinde kalan uktesiydi..bu kutayıydı onun..hiç sahip olamdıgı.
aklından acaba ne düşünüyor benle ilgili neler hissediyor diye geçirirken..boynunda ona yaklaşmış ve özlemle
koklayan bir sevgili vardı...
Kutay içinden hala aynı kokuyu kullanıyor diye geçiriyordu oysa..o kokuyu ona ilk o almıştı..demekki dedi
hala benle yüregi ,beyni ,bedeni...mutlu etmişti bu onu..bilemezdiki..ona ait ne varsa bir kutuda yıllardır
korunuyordu tıpkı o günlerdeki alınan bu parfüm gibi...
yürekler ,eller birlikte içilen kahve ve sigaralardan,eski okul anılarından sonra kaldılar bir an....
konuşacak ne varsa makinalı tüfek gibi konuşup bitirmişlerdi..
birbirlerine bakıyorlardı..gözgöze kalmışlardı.ikisininde aklına tek kelime dahi gelmiyordu...
birden ikiside başladılar konuşmaya ve susup gülmeye....işte yaşları 45 i bulsada hala 19 unda iki yaramaz
aşıktılar..
parayı ödediler ve nerdeyse koşarak çıktılar kahveden..hafif bir meltem vardı esen..tenlerini alazlayan..
sokak aralarından geçerken kolları parmakları dolmuştu ışılın...kutay zevkine göre boncuk, taş, ne hoşuna
gitti ise doldurmuştu aşkının bileklerine ,parmaklarına..
aslında bir ispanyol kiyafeti giymiş olan ışıl a bu takılar ayrı bir hava katmıştı..siyah büyük halka
küpeleri, kırmızı ruju ile sarı saçları..mai gözleri..uçuşurcasına meltemde salınan bir kelebekti o.
yorgunluktan artık birmişlerdi..akşamın pembe portakal karışımı bir bodrum havasında..müzik sesleri
başlamıştı.barlardan taşan..gökyüzü altın ışıklarını mai bodrum semalarına bırakmıştı..
iki aşıgın bir sarı yazıydı bu gün...yaşamalıydılar..belki birdaha hiç yaşayamayacakları...bir gün ve gece.
kalenin yakınındaki bir taraçaya çıktılar..yer minderleri üzerlerine atılar kendilerini..hala kahkahalarla
gülmekteydiler hallerine..ama dokunulsa azıcık, bu gülmeler aglamaya, kaybedilen yılların..acı inlemelerine
dönüşebilirdi..gözgöze uzanmışlardı yerde. alaca lacivert bir gecede.elleri birbirini bulmuş,ayrılmamacasına
havada gezinen bir gizem,bir hoş yasemen kokuları,ve iyot kokusu denizden gelen...ufkun keşiştigi noktada ise
bir ışık hüzmesi kızıl bakır bir taç sanki dünyaya meydan okuyan.
tenlerinde kendi tenlerinin betimlemesi..nefeslerinde portakal çiçeklerinin,kokusu...aşklarında ise
tam bir bebek erosların okları havada cirit atıyordu..yagız atlılar misali..
ikiside aynı anda dogruldu ve birer sigara yaktılar.ellerinde içkileri..kadehlerindeki şarabın içinde ise
mum ışıgının sevdalı yanar dönerleri...minicik aşk yakamozları..yaşanan o güzel saatler..özlemlere yıllara inat
hiç ayrılmamışcasına..karışan soluklar,karışan ruhlar,karışan bedenler..
.....ve koskoca yitik zaman....yaşananlara inat..ne kadar ayrılmamacasına densede....yitik koca bir zaman..
saçlardaki beyazları çogaltan..ciltlerdeki kırşıkları yüze atan..bir zaman..bir falçata misali..
atıldıgı yerde ölümcül olabilen zaman..
**************************************************- ********
..saat sabahın 04:30 u olmuştu.
kutay ve ışıl hala konuşuyorlardı.özlemleri son bulacak gibi degildi.uyku onları teslim alamamıştı.bodrum hala,
canlı müzik sesleri ile çalkalanmaktaydı.
üşüyen tenine birörtü sardı.balkona çıktı.denizden gelen esinti ılıklaşan tenini ürpertti..hava yasamen koku
yordu..açılmaya başlayan sema da yıldızlar sönükleşmeye başlamış fakat gözkırpmaktanda vaz geçmemişlerdi.uzaktan
yanıp sönen kandillere benziyorlardı..
martılar baya erkenciydi..çirkin sesleri ile balıga çıkan motorlara pike yapmaktaydılar..derin derin temiz
havayı içine çekti ışıl..ne güzel yaşamak diye mırıldandı..yaşamak ne güzel..aşkımın kollarında.ölsem bile gam
yemem artık diye düşündü.
sigarasının dumanına takıldı gözleri.o yerin altındaki.cafe..okuldan kırdıkları andaki sıgınakları.sigara,
garsonun gelmedigi,kimsenin olmadıgı anlardaki kaçamak öpücükleri..o izbe yer..ne saray gelirdi ikisinede..
gözyaşlarını sildi elinin tersi ile...kendi saray şeklindeki hapishanesi gelmişti aklına..
sarındıgı örtüyü toparlayıp,içeri sevdigi adamın yanına gitti.mutlu gergin olmayan bir yüzle uyuyan kutayı
izlemeye başlamıştı.dayanamayarak ellerini uzattı kutayın altın regine yakın, düz saçlarına ,eliyle taramaya başladı.
hafiften kırlar vardı aralarında.ona dokunmak gene içini acıttı.yüregi yandı..neleri kaçırmıştı,neler gitmişti.
hayatından..off off.
büyük bir özlemle ellerini gezdirmeye devam etti.yılların birikimi,sevdası ,aşkı,canından ötesi,kaosu!!
ne denirse hepsi o işte diye düşündü....
aniden şaşırdı. kutay ona sarılmıştı ,korkmuştu.demek ki uyumuyor onu izliyordu..güneş gibi bir gülümseme ile
gözlerinide açtı.o lacivert gözler..muhteşemdi..
tam bir yaramaz çocuk edası ile gülümsüyordu ışılın elleri elinde....bütün gamı kederi dagılmıştı ışılın.
yıllar öncasinin 18-24 yaş arası günlerdeki gibiydiler.neşe içinde paylaştıkları yatakta.
- eşin dedi ışıl merak etmemiştir.
-ona istanbulda olacagımı söyledim 3 gün.
-benimkilerde merak etmiştir ,aramalıyım .
eve izmirde oldugunu ,ve alışveriş yapmak için geldigini fakat birkaç gün kalacagını haber verdi.
ikiside sorumluluklarını unutur olmuştu..ama belkide yaşayamayacakları anlardı bunlar.tadına varmalıyız diyorlardı.
özlemle geçen saatlerin sonudaki kahvaltı bir şölendi.kuşlar gibiydiler .birbirlerini besliyorlardı.aslında beslenen
bedenleri degil,yara almış ruhlarıydı.
- marmarise gitmeye ne dersin ışıl.
-bilmemki
-hadi nazlanma,bu bizim hiç gelmeyecek olan ama gelen balayımız.şanşımızı bozmayalım gel gidelim.
-tamam kaş ada inelim ordan.dalarız batıklara olurmu..
kutayın gözleri ışıldadı.aşkı ,sevdigi,unutamadıgı kız,liseli aşkı,üniversiteli aşkı,şimdiyse kadınıydı.....
ona cıvıl cıvıl gözleri ile bakan..ışılı..
uzandı şevkatle o pembe dudaklara sevgilerle dolu bir öpücük kondurdu..
otelden çıkıp biraz kıyafet aldılar.dogruca arabaya gittiler elele.
-tek araba gidelim kutay.
-herhalde ışıl ,sevdigim ve yıllarca ayrı kaldıgım aşkımı, başka araçta düşünemiyorum ki.
yol boyu suskundu kutay bir eli direksiyonda ,diger eli ışılın elindeydi.onunla olmak kutayı deli duygulara götürmüştü.
sanki dün okul bitmiş ve evlenip balayına çıkmışlar gibi..virajlı yollarda bile bırakmamıştı tuttugu ,yıllar sonra
tesadüfen buldugu bu eli..
marmaris kalabalıktı.yazdı .insanlar tatilde ve gezintide,denizde ,eglencede..onlarda bu kervana katıldılar..
ama çok farklıydılar..aşklarının ışıgı yüzlerine vurmuş dünyayı görmüyorlardı.
büyülüydü herşey..yemek,şarap,dans,ayışıgında gezinti....ve gece yakamozlarında, ayın...dalgalarla oynaşmak...
kaş a varana kadar o güzelim çam agaçları..okyanusu aratmayacak beyaz kumsallar ve buz maisi denizli koylar..
yaşanası sevdaların sakin limanları..rustik dar sokaklarda kalacak yer ararken ikisi elele..kırmızı begonyalı
morcivert boyalı,ahşap pencereler ,cumbalı!kıvrılmış sarmaş dolaş bir kedi ve köpek.insanlar birbirini yerken inadına.
meltemle, kızıl bir kaş akşamında çalan ,cıngıldayan..rüzgar çanları...ufuktaki solgun ışıktaki,yanan altın bir güneş..
denize dökmüş saçlarını..kıyıya varmak istercesine..
ahşap balkondaki bronz heykel...archil..
ahşap balkondaki bronz kadın....helen...
nasıl yakıştıklarının farkında bile degiller bu doganın armonisine...
bez dokuma masa örtüsündeki mai,yeşil,sarı, kırmızı boncuklar..işlemeli...kadehlerdeki...rose şarap.....
içinden güneşin yudumlar aldıgı....ışıklarıyla onları okşayan...zamana, tılsımlarını, altın tozu gibi serpen güneş...
ve dünyayı unutmuş iki heykel......
elele tırmanılan toroslar...dönüş yolu...mahsun ve hüzünlü...ve bedenindeki sıcaklık...ılık ılık akan...aktıkça..
rahatladıgı..ilk andaki gürültü ve acıdan sonrası gelen huzur....ellerinde sevdigi adamın elleri...onun elini sıkan..
ilk anlarda korkma ben varım der gibi....ama artık buz gibi olan....ve uzaklaşan insan sesleri...ugultuya dönüşen...
eyvah gene bilemeyecek onu neden bırkatıgımı.ve duydugu en son cümle....
............................yazık...çokta gençlermiş....sevgililer galiba elele ..... giden...............................
YORUMLAR
Üniversite sınavlarında üç yanlış bir doğruyu götürür, Hayat sınavında ise bir yanlış tüm doğruları götürüyor maalesef. Hele hele de yanlış birden fazla ise o zaman hayatın tümünü götürebiliyor.
Yazı bana Elif Şafak'ın '' Aşk '' Adlı romanını hatırlattı. Ama o romanı okuduktan sonra hep sormuşumdur kendi kendime '' Yüreğinin götürdüğü yere - rüzgar önünde sürüklenen iradesiz bir yaprak gibi- gitmek midir aşk, yoksa iraden olduğu halde dosta güvenip koskoca Mevlana olduğun halde meyhane giderek şarap almak mıdır?
Bu sorunun cevabını hiç bir zaman bulamadım. Bulanlara ne mutlu.
Selam ve sevgilerimle.
AYNI ŞEYLERİ YAPIYORUZ KIZGINLIKLA ALINAN KARARLARLA HAYATIMIZI YAKIYORUZ..BEN DE BİR ŞEKİLDE YAKTIM İŞTE... :(( KADER DİYELİMLİ..DERSEK.. DİYECEKLER Kİ...KADER DİYEMEZSİN SEN KENDİN ETTİN :))
YİNE DE RABBİMDEN HAYIRLISI ....HAYIR BİLDİKLERİMİZDE ŞER...ŞER BİLDİKLERİMİZDE HAYIR VARDIR..HAYIRLI SEVGİLERE DİYEREK BİR ACILI ŞALGAM KALDIRIYORUM BU HAYATA SEVGİLERİMLE