- 547 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
BİZ TÜRKLERİDE ANLAMAK LAZIM…
Biz Türkler dünyadaki tüm insanlar gibi, sevgiye, aşka, barışa, eğilimli güzel insanlarız ve yine dünyadaki tüm insanlar gibi, korkar, endişe duyar ve üzülürüz, yani insan ırkında mevcut olan ortak duygulara ve insana özel, insan olmanın, hassasiyetlerine sahip özünde iyi ve normal insanlarız.
Ancak gel gör ki, yaşamın içerisinde hiçte öyle normal ve tutarlı değiliz, çelişkilerle dolu, davranış biçimlerine sahip, hayatı ve dünyayı tuhaf bir biçimde farklı algılıyor, korkuyor olmamız gereken,(savaş)gibi şiddet içeren şeylerden korkmuyor, korkmamamız gereken (barış)gibi olay veya olgulardan, garip bir şekilde kişiliksizleşecek, kadar tuhaf bir korku yaşıyoruz.
Yaşamın her alanında, düşünce ve davranışlarımızı belirleyen kökeni ( KORKU) olan şiddet eğilimli insanları, evde, iş yerinde, okulda, hastanede, adliyede, trafik de vs, yaşamın her alanında, görmemiz mümkün. Bu kadar çok şiddet eğilimli insanları görmemizin bir nedeni de, hukuka saygı ve insan hakları bilincimizin yeterince gelişmemiş olmasından kaynaklanıyor.
İnsanlarımızdaki bu şiddet eğiliminin sosyolojik, siyasi ve psikolojik tarihsel bir süreci olduğu da yadsınamaz bir gerçek. Yüz yıllardır insanlara savaşı kutsal savaştan kaynaklanan derin acıları ve yaşanan trajedileri kahramanlık olarak gösterip şiddeti doğal bir olgu gibi beynimize ruhumuza ve iliklerimize kadar işlemiş olmalarından kaynaklanıyor.
Geçtiğimiz aylarda eski bir emniyet müdürü bir dönemde siyasette yer almış Şartlı tahliye edilen Mehmet Ağarın, savcılık sorgusunda verdiği ifadesinin medyaya yansıyan bir bölümünde, kendisine emniyet müdürlüğü döneminde işkenceye müsamaha gösterip göstermediği sorulduğunda ona işkence demeyelim,( sert sorgu sistemi) diyelim şeklinde bir cevap vermiş,
Sanki bu ülkede onlarca insan işkencede, ölmemiş ve milyonlarca insan şiddet mağduru olmamış gibi, işkenceyi ve şiddeti basite alan bir ifadesini gazetede okumuş ve TV, haberlerinde, izlemiştim.
Oysa insan hakları, gelişmiş uygar ve demokratik tüm ülkelerde yasalarla, koruma altına alınmıştır. İnsan haklarının ihlali müsahama edilemez çok önemli bir suç olarak kabul edilmiştir.
Birkaç yıl önce televizyon haberlerinde, Avusturya da uzun yılardır aranan eski bir Nazi subayının yakalanıp insan hakkı ihlaliyle yargılanmasını anlatan bir haber izlemiştim.
Haberde, ilerlemiş yaşına, kar beyazı, olmuş saçlarına, rağmen mahkemenin verdiği karar dikkat çekiciydi, insan hakkı ihlali işlemiş bu savaş suçlusu Nazi subayına, ( ömür boyu hücre ) cezası vermişlerdi…
Yani bizdeki gibi zaman aşımı veya yaşı ilerlemiş ayıp olmasın gibi garip ve tuhaf bir hukuk anlayış yok.
Demokratik olmayan yâda Yarım yamalak demokrasiye sahip ülkelerde (otoritenin) yasadışı ve insanlık dışı şiddet içeren uygulamalarına karşı halkın demokrasi bilincinin gelişmemesi demokratik taleplerinin olmaması için insanların milli ve dini duygularını kullanarak savaşı ve şiddeti normalmiş ve marifetmiş, hatta kahramanlıkmış gibi gösterirler.
Tahliye olduğunda da gazetecilerin kendisine sorduğu sorulara cevaben devlet bize görev verdi bizde yaptık biz devletimize bağlı insanlarız ifadelerin dinlemiştim, yani devlete olan sadakatinden bahsetmişti, sanki devletin asli vazifesi vatandaşına şiddet uygulamakmış gibi algılamış herhalde,
Bu arada ağarın devlet dediği ( devlet içine çöreklenmiş kendi siyasi ve ekonomik çıkarlarını esas alan sivil ve resmi uzantılarıyla her türlü yasadışı işlerin içinde olan suç çetesini kastediyor) yasalara bağlı tüm kurum ve kuruluşlarıyla halkının hizmetinde olan Türkiye cumhuriyeti devletiyle karıştırmayın lütfen sanırım Mehmet ağar fena karıştırmış,
Kaldı ki, yanlışı yapan devlet bile olsa önemli olan tavır koyabilmek karşı durabilmektir, Biat etmek değil.
Düşününce insana tuhaf geliyor ancak bizim ülkemizde 2010 yılında faşist askeri cuntanın hazırlattığı baskıcı yasakçı anayasayla mı yönetilelim,
Yoksa özgürlükçü demokratik yeni bir sivil anayasayla mı yönetilelim, diye tüm dünyanın hayretle izlediği bir referandum, yaparak sandığa gidip Oy kulandık, şaka gibi…
Sanırım dünyanın gelişmiş bir başka ülkesinde rastlanmayacak bu durum aslında bizim ne kadar baskıyı ve şiddeti kanıksadığımızı gösteren önemli bir örnek,
Bu nedenden olsa gerek, barış sözcük anlamıyla da, yaşamsal anlamıyla da insanlara çok yabancı geliyor.
Yeterli buluruz veya bulmayız ancak ülkemizde akıldışı yasaklardan nispeten arındırılmış iyi niyetli olduğuna inandığım başbakanın kamuoyuna açıkladığı demokrasi paketi hepimizin malumudur gerçi benim için yeterli değil fakat yinede demokratikleşmek adına iyi bir gelişme içinde barış sürecini destekleyecek uygulamalarda var .
Her ne kadar kavgadan, savaştan ve şiddetten maddi ve siyasi çıkar elde etmeye çalışan kötü niyetli hasta ruhlu insanlar demokrasi sürecine engel olmaya çalışsallarda , Umarım ve dilerim ki barış ve demokratikleşme süreci adına yakışır bir şekilde neticelenir.,
Umarım diyorum çünkü…!
Ne tuhaf dır ki..! Ülkemde insan hakları ve demokrasi için adım atılıyor ve ben bir Türk olarak demokratikleşme sürecinin başarıyla neticelenip neticelenmeyeceğinin kaygısını yaşıyorum geçmiş de olduğu gibi bugün de göz göre,göre bazı siyasetçiler birkaç puan oy devşirmek için insanların mili hassasiyetlerini sömürüp alenen demokrasi sürecini sabote edip, milletin,barışa karşı olması için çaba harcıyorlar ve hatta ülkemizde iç savaş çıkması için adeta,insanları kışkırtıyorlar.
Meydanlarda ( vur de vuralım öl de ölelim ) diye slogan atan insanları gördüğümde ülke barışı ve demokratikleşme adına kaygı duyuyorum ancak çok da yadırgamıyorum bu Anormal durumu, maalesef, normal karşılıyorum, çünkü yılarca,
(Birileri) özünde kendi gizli ekonomik ve siyasi çıkarları adına biz Türklere ne kadar kahraman bir millet olduğumuzu, yüzyıllar öncesine dayanan savaşlarda atalarımızın dünya ülkelerini nasıl istila edip halkları kılıçtan geçirip kahramanca savaşmış olduğunun propagandasıyla,
Biz Türkleri uygar dünyadan, uzaklaştırıp, kendi içine dönük, yalnızlaştırma politikalarını sistematik olarak uyguladılar.
Sanki biz Türkler, vebalıymışız gibi, yıllarca türkün Türk den başka dostu yoktur diye öğretmişlerdi bu ve benzeri sloganlarla batının sınırlarını ve
ABD nin bölgedeki çıkarlarını korumak için, biz Türkleri ülke,ve dünya barışına karşı adeta savaştan başka bir şey düşünmeyen her an savaşmaya hazır, saldırgan, barbar bir milletmişiz gibi göstermişlerdir. Bu tür söylemler ve uygulamalar,
Sözde Türklük adına biz Türklere Enperyalis güçlerin isteğiyle yapılmış en büyük haksızlık ve en büyük ihanettir.
Oysa biz Türklerde, her dünya vatandaşı gibi, insani hasletlere sahip sevilmeye ve dostluk kurulmaya layık insanlarız, farklı ve üstün veya aşağı bir özelliğimiz yok dünyadaki tüm insanlarla ve farklı etnik kökenden gelen dostlarımızla barış içinde Uyumlu bir şekilde yaşayabilecek insani özelliklere yeterince sahibiz,
Ülkemde insanlık yararına yapılan Türklük adına Türk olarak gurur duyacağımız işler azımsanmayacak kadar çoktur.
Örneğin: Tıp alanında, ülkemdeki gelişme, dünyada ilk yüz naklini başarıyla gerçekleştirmiş olan 3 ülkeden biri olmak veya dünyada sayılı edebiyatçıya verilen en prestijli ödül olan Nobel edebiyat ödülünün, bir Türk olan yazar sn. Orhan PAMUK’a verilmesi, Türk olarak beni onurlandırıyor bununla beraber dünyadaki ekonomik büyümede Çin, den sonra 2. ülke olmak ve yoksul Afrika ülkelerine en çok yardım eden ülkeler arasında olmak vs,vs gibi onlarca yüzlerce güzel işlere imza atan insanlarız aslında,
Biz Türklerin uygar dünyaya, insanlık adına güzel ve başarılı işlerle katkı sunduğumuz gerçeği yok sayılıp göz ardı ettirilip, ırkçı faşist sloganlarla savaşçı, barbar ve saldırgan insanlarmışız gibi gösterilmek isteniyor.
Maalesef biz Türkler yüzyıllardan günümüze dek bu şişirme sanal söylemlerle aldatılıp duyguları ve milli hassasiyetleri sömürülüp kullanılmış insanlarız,
Barışa ve demokrasiye kuşkuyla yaklaşıyor olmamız bu nedendendir ki..
BİZ TÜRKLERİ’DE ANLAMAK LAZIM,
Serhat BİNGÖL
Ereğli 06/Ekim/2013