ADI UNUTTURULAN KADIN
Dar birkaç sokaktan sonra oradan geçerdik. Çoğunlukla şarkılar söylerdik çocuk sesimizle.
Bir su arkı vardı toprak evlerin önünde. Bahçelerine oradan su alırdı bahçesi olanlar. O ev
ve sahipleri orada otururdu. Yani iki göz tek katlı evlerinde. Belediye bu evi nerdeyse
yıkılırken yıktırmış, yeniden yaptırmıştı. Burada ahraz ve annesi otururdu. Kulağı doğuştan
dumayan ahrazın küçük kız kardeşi normaldi. Bu yüzden evlenebilmişti. Dediklerine
göre adam sınırda memurmuş. Kaçakçılar filân ondan geçermiş. Kızları naylon elbise giyer
biz kasabalı basma, dividin, pazen giyen çocuklar da onlara yarsırdık. Onlar zengindi.
Bu gün de eski bir dostla konuşurken ismi geçti garibimin. Yakışıklı erkeler hoşuna giderdi
onun da bütün genç kızlar gibi. Ve onu burada kandıran çok olurdu. Saf bir kızca kanardı erkeklere ve sonra da bizlere konuşamayan diliyle el hareketleri ve azarlamalar, kızmalar
arasında derdini anlatırdı. Onu aldatan erkeklerin eğer haberi olsaydı,kimsenin yüzüne bakamazlardı.
Annesiyle bizlere gece ya da gündüz farketmez oturmaya gelirlerdi. Bazen akşam veya öğle yemeğinde bizimle olurlardı. Annesi her zaman adıyla seslenilmediğinden yakınırdı.
Onun da bir adı var, neden ahraz diyorlar derdi. Annesi deyince anlardık ahrazın bir adı
olduğunu. Annesi kısa boylu, güleryüzlü sevimli biriydi. O ise uzun boylu ve esmerdi.
Ağız çizgisi düz ve keskin siyah gözleri hafif çekikti. Burnu kalkık ve düzgündü. Gülmesi
içtendi. Aba ba diye konuşurdu bir şey anlatırken. Komşumuz Kezban teyze ona anne
dedirtmeye çalışırdı. Anne diyemez Ağee derdi.
Sanıyorum bir yaşlı köylü adamla evlendirildiğinde otuz kırk yaşlarında vardı. Adam ölüp
geri geldiğinde adamla yaptıkları işleri anlatırdı. Eşekle yük taşıdıklarını, bahçe ektiklerini
sonra adamın yaşlı ve işe yaramaz olduğunu. Bir de yuvaya verilen oğlunu anlatırdı üzülerek. Onun büyüdüğünü, okula gittiğini anlatırken gözleri dolardı. Bu çocuğun kimden
olduğu belli değildi; evlilik dışı olmuştu.
Birgün balkonda otururken,her zaman olduğu gibi elimde küçük bir deftere insan resimleri çiziyordum. Resimlere baktı ve benim de resmimi yap dedi. Sandalyede kımıldamadan
otur, yapayım dedim. Sözümü dinledi. Resmini yaptım. Saçı arkadan bağlı dudağı gülüp
ağlamak arası gergin.
Yine bir gün geldiğinde karşı hanın odasına iki kişi gelmişti. Bizde balkonda otururken ister
istemez onları görüyorduk. Adamla kadının yatakta ne yaptıklarını birlikte izledik. Sanki
film izler gibi. Kadın yatıyor adam kadının yanında sigara içiyordu. Arada eğilip kadını öpüyordu. Onun bu görüntü karşısında muzipçe gülmelerini hatırlıyorum.
Düğünleri kaçırdığını hiç hatırlamam. Okunmadan (davet edilmeden)biri düğüne gitmeye niyetlenirse ahraz kız gibi ne işin var derlerdi. Düğünde oyuna kaldıran bazı bence ahlâksız
bazı kadınlar müzik çalmadan sanki oyun havası çalıyormuşça oynar, karşısında o da ona
oayak uydurmaya çalışır, gülüşürlerdi. İnsanların anlaşılmaz şeylerle eğlenmesi çok garip.
Onu son görmem evlerindeki yatakta oldu. Annemle bahçeden dönüyorduk. Anneme ahraz
hastaymış. Bir girelim, nasılmış dedim. Annem girmek istemedi önce. Hastayı ziyaret sevaptır diye annemin gönlünü yaptım.
Evleri bir oda ve bir girişti. Ayak basıp girdiğimiz küçük yerde yatıyordu. Kız kardeşi vardı
yanında. Annesi çoktan ölmüştü.Bayramda şekeri, baklavayı biraz fazla yemiş dediklerine
göre. Onu öyle yatakta görmek beni çok üzdü. Yatağın başucunda oturuyordum. Bir ara
halsiz gözlerini açarak bana baktı."Geçmiş olsun" dedim, hafifçe gülümsedi. Hep o halsiz
gülümsemesi kalacaktı aklımda.
Gece rüyamda büyük bir evdeydim. Salonda ortada çimenlik bir yer vardı. Orada cennet
yazıyordu. Çok etkilendim. Sabah ahrazımızın selâsı veriliyordu. Adı ilk kez selâda okundu.
Kimse adını bilmiyordu. Onun adı, Şahinde’ydi..
17. 9. 2013 / Nazik Gülünay
YORUMLAR
Ah be Nazik Hanım...
Okumayı bitirdikten sonra "Şu Ahraz'ın gerçek adı nedir?" diye soracaktım...
Ama son satırda yazarak bu hevesimi kırdınız...
Bu işin şakası...
Çok güzel anılarınız var ve bunları yazıya döküşünüz mükemmel...
Bilmiyorum kitap yazdınız mı?
Bu yeteneğinizi kullanın derim.
Üzdü bizi Şahinde'nin hikayesi.
Ve,
düşündüm ardından hikayenin...
Nice Şahindeler yaşamakta etrafımızda...
Kara kaderlerinin karanlığında,
öyle bir garip yaşayan ve ölüp gidenler...
Ne yazmalı?
Hayatın gerçekleri işte...
Mekanı Cennet olsun diliyorum...
Güzel anlatımızız için de teşekkür ediyorum.
bir daha okuyacağım..
çok etkilendim
saçım acıdı
irkildim
senin unuttuğun ifadeyi yazayım
gözlerim dolu..
fonda bir başka söyleniyor
sinemde gizli yaramı kimse bilmiyor
hiç bir tabib bu yaraya merhem olmuyor
boynu bükük bir garibim yüzüm gülmüyor
gönlüm hep seni arıyor neredesin sen
neredesin sen..
boynu bükük bir garibim yüzüm gülmüyor
gönlüm hep seni arıyor neredesin sen
NEREDESİN SEN
https://www.facebook.com/photo.php?v=352114484826171&set=vb.100000828686086&type=2&theater
insan isyan ediyor
yaratılırken verilenlere
cennetle müjdelemek yetmiyor bana
Nazik hanım, acıklı biten yazının sonunda sol elim sol yanağımda bir süre öylecene kalakaldım. Şahinde'nin yazısı kara yazılmış demek. Ama o gördüğünüz rüya da çok ilginç değil mi? Şahinde, uhrevi alemde cennette! Bu dünyanın, öbür alemin sınav yeri olduğu söylenir.Elleriniz dert görmesin, yüreğinize sağlık..Saygı ve selâmlarımla...