- 958 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
HAYATIMIN DÖNÜŞ NOKTASI
HAYATIMIN DÖNÜŞ NOKTASI
Henüz on beş, on altı yaşlarında deli dolu yaşayan bir gençtim hani derler ya köyde yetişen saf ve tertemiz akan berrak su gibi olur diye işte ben Halil o suyu kendi ellerimle kirleyip kendimi batağa süren yine ben oldum.
Deli, dolu, bir hayat yaşıyordum. Neyim eksikti? sevgimi? Asla. En iyisini en tatlı sevgileri veriyordu annem ve babam. Paramı? Asla. Yokluk nedir bilmedim. Harçlıksız kaldığımı hatırlamıyorum. Ama öyle bir yola girdim ki alkol, kumar her türlü kötü alışkanlık ne ararsan var.
Annem yalvarıyordu. Halil’im ciğer parem, gözümün nuru yapma etme bunu, hem dünyanı hem ahretini yıkıyorsun. Ama nafile dinleyen kim. sanki dünyaları yaratan benmişim gibi dinlemiyordum kimseyi. Babamsa çaresiz annemi teselli ediyordu.
-Hanım üzülme sıkma canını daha yaşı çok genç askerden gelince düzelir. Hele birde
Yuvası çocukları olsun gör bak nasıl akıllanacak yavrumuz.
Yıllar su gibi akıp gidiyordu. Okuyarak okulumu başarı ile bitirdikten sonra kutsal bir meslek olan avukatlığı seçmiş güzel bir işin sahibi de olmuştum. Bu arada askerliğimi de yapmış ancak ne hikmetse eski huylarımdan kopamadığım gibi mevcut bu huylarımın yanına yeni kötü alışkanlıklar eklenmişti. Kendimi frenleyemiyor, bar, pavyon meyhane gibi yerlerin değişmez müdavimliğinin yanında içki, kumar âlemlerinin değişmez elemanı bulunmaktan kendimi alamıyordum.
Bu arada tanıştığım hanımefendi bir kızla evlendim. Durumumu söylemediğim gibi sezdirmediğimden de olsa gerek zavallı bilmiyordu. Ama aradan zaman geçtikten ve durumu öğrendikten sonra bu benim kaderimmiş diyerek kabullendi. Ama yinede sözlerini eksik etmiyor:
-Yapma etme bey, gel Allaha Tövbe et bağışlar. Evine yuvana dön, çocuklarına örnek baba ol diyerek sürekli annem gibi nasihatler ediyordu. Ancak bu sözleri dinleyecek Halil nerede.
İşimi hiç aksatmıyor mesleğimin getirdiği görev ve sorumluluklarımı ihmal etmiyordum. Ama akşam olupta iş bittikten sonra birinci adresim meyhane ve kumar masaları oluyor evim, eşim ve çocuklarım ikinci planda kalıyordu. Bu arada dünya tatlısı bir oğlum ve bir kızım olmuş buda beni kesmediğinden yaşantımda hiçbir değişiklik olmamıştı.
Günlerden bir gün evden çıkarken eşime ve çocuklarıma veda edercesine sarıldım. Bunun üzerine eşim:
-Bey hiç yapmadığın bir şeyi yaptın.
Sana neler oluyor diye panikledi. Zavallı ümran beni o kadar çok seviyordu ki acaba ben bu kadına layık mıyım diye bazen kendi kendimi sorguladığım olurdu.
O gün evden ayrıldıktan sonra akşam arkadaşlarla buluştuk. Yine bir meyhanede kafa dağıttıktan sonra üç arkadaş vakit gece yarısı olmak üzere kullandığım araçla Ankara sokaklarında nara atarak türküler şarkılar söyleyerek dolaşmaya başladık. Sarhoşluğun verdiği etkiyle direksiyon hâkimiyetini zor kontrol ederken bir ara frenin tutmadığını fark ettim. Araç tamamen kontrolümden çıktığından bir yol kenarında ağaçlara çarparak kuvvetli bir gürültüyle durduğumuzu hatırlıyorum.
Sonrasında bilmediğim birtakım garip insanlar tutup sürükleyerek götürüyorlar bir yandan da:
-Atın bunu ateşlere, gayya kuyusuna atın cehenneme atın.
Diyerek söyleniyorlardı. Derken başka bir ses:
-Durun henüz erken azap edilecek diyordu. Bilmediğim yaratıklar çeşitli hayvanlar Akrepler yılanlar etlerimi koparıyor bana cefa ve acı veriyorlardı. Sürekli olarak bağırıyor, inliyor yardım istiyordum Kâbuslarla dolu bu günler kaç gün, kaç ay sürdü bilmiyorum.
Günler sonra kendime geldiğimde bir hastanenin yoğun bakımında idim başımda bir doktor ve hemşire bekliyordu. Şöyle kendimi yoklayıp kalkmak istedim ama nafile bacaklarım yoktu. Üstelik bir güzümde sargı içindeydi göremiyor muydum yoksa bağırmaya başladım. Doktorların yaptığı sakinleştiriciden sonra bana söyledikleri tek şey seninle o arabadaki arkadaşların ne oldu biliyor musun şeklindeki soruydu. Şimdi iki aylık mevta oldular. Haline şükret dediler.
Bir kaç gün sonra normal yatağıma aldılar yoğun bakımdayken benden sorumlu olan hemşire odama gelerek size bir şey sormak istiyorum dedi. İki ay boyunca yoğun bakımda nöbetlerde ben başınızda kalırken her gece sayıklıyordunuz. Bir şeyler söylüyor, yalvarıyor, bazende atmayın, kıymayın bana diye haykırıyordunuz. Bunun sebebini öğrenebilir miyim acaba verilen narkozlar ve sakinleştiriciler acınızı dindirmiyor muydu? Peki diyerek cevapladım.
-Benim oradaki sayıklamalarımda bana ahiret âleminde göreceğim ve çekeceğim cezayı gösteriyorlardı. Onun için bağırıyor, ağlıyor acı çekiyordum sonra gaybdan gelen bir ses:
-Durun onun için dünyada Allah’ın ayetini okuyanlar dua eden ve bekleyenler var henüz orada yiyecek lokması var diyordu ve tekrar bırakıyorlardı.
Onun için ağlıyordum. Ancak şimdi Allah bana hayatımı bağışladı. Eşimi çocuklarımı tekrar görme şansım oldu. Bundan sonraki hayatımda mevlamın bize emrettiği emir ve yasaklar doğrultusunda bir hayat yaşamak istiyorum. Olsun bacağım kesilse ne çıkar, gözümü kaybetsem ne çıkar, çünkü ben o ayaklarla çok harama gittim. o gözlerle çok harama baktım. Bu boğazla ne haramlar yuttum. Bundan sonra asla ama asla haram ve yasaklara bakmayacağım. Allahım beni ve ailemi yeniden doğacağımız o ahiret âlemine alnımızın akı ile çıkmayı yaşadığımız hayatta da sana kulluk etmeyi bize ve tüm ehli iman kardeşlerime nasip eyle.
Âmin.HALİL