- 435 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
GAZETECİM, BAYRAMIN KUTLU OLSUN
Demokratik hayatımızın vazgeçilmez unsurlarından biri olan ve insanlara bilgi akışı sağlamak gibi çok önemli bir görevi gerçekleştiren gazetecilerimizin “10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nü” kutlamış, çalışmalarında başarılar dileyerek “Gazeteci Yazmazsa” şiirimi onlara ithaf etmiştim. O günlerde şiir üzerine pek çok yorumlar aldım. Ama o yorumlardan bir tanesi vardı ki; bu yazıyı tekraren yazmama vesile oldu.
Yorum, Trabzon Merkez ilçeden, “doğuştan beri Trabzon gönüllüsü” olduğunu belirten Sayın Kadir Yeter’den gelmiş, “Halil Manuş Ustam... Yaz, yine yaz bu konuyu...” diye üstüme bir görev yüklemişti.
İşte o görevi yerine getirme günü bugündür diyerek, aynı konuyu ve yorumu bugün Şairce köşeme taşıdım.
GAZETECİ YAZMAZSA
*Gazetecilere ithafen
“Devlet baba”nın yaramaz çocuklarını(!)
Kim, nerden bilecek yazmazsa gazeteci?
Hamutuyla yuttuğu(!) mal varlıklarını
Kim, nerden bilecek yazmazsa gazeteci?
Boy pos tamam; endam da yerinde, ne âlâ
O konuşurken başkası sussun! Pekâlâ;
“Duyduğun doğru mu? ” soruşturmazsan hâlâ
Kim, nerden bilecek yazmazsa gazeteci?
“Benim” diyen, adam sayılmamalı bence
“Ben” demek; bizi yok saymak değil mi sence
Halkı yok sayanlar, halka olur eğlence
Kim, nerden bilecek yazmazsa gazeteci?
Başta tutup “tarafsızlık” olan ilkeyi
Dört bir koldan haber için gezip ülkeyi
“Şok! ” haberler yapıp doldurmasa helkeyi
Kim, nerden bilecek yazmazsa gazeteci?
Kurumlar, daireler, amirler… Say ki say!
İş yapmak için bekleşip dururlarken pay
Halil; birileri “DUR” demezse, vay ki vay!
Kim, nerden bilecek yazmazsa gazeteci?
“Gazetecilik mesleği para kazanma yeri, aslâ değildir; halk şairinin, şiirinden umduğundan ileri bir menfaati olamaz.
İşin içine, 20-30 liraya haber ve görüntü kaydı satın-alan haber tüccarları girince, haberin piyasa değeri 500 Liraya; ilginçse, bilmem kaç kratlık elmas değerine çıkıyor... Bunları nereden mi, biliyorum?... İki gün süren bir basın- yayın seminerinin kapanışına 3-4 saat kala, Meşhur Tayfun Talipoğlu’nu yüz-yüze tanımak için gittiğimde, oradaki tv. ve gazete işçilerinin emeklerinin karşılığını alamadıklarını ve yukarıda saydığım zorluklarını yüz-yüze dinledim.
Holdingleşmiş sistemlerde, gazeteci çırağının derdini kim dinleye... Haber için, toprak heyelanlı sahada çamura bata- çıka resim ve görüntü kaydedenleri dinledim, gazete vitrinlerinde okuduğumuz makyajlı habercilikle halkımıza atılan uyutma hapını birinci elden yaşadım ve gördüm; bir değerli Gazete emekçisi ile bir pazar günü akşam üzeri yolda karşılaştık; ne bu telâşın diye sorduğumda, dedi ki: “Bu ne ki, ağabey; ben, haber koşuşturmaktan evlenmeye vakit bulamıyorum... yaşım geldi geçti”. Bekâr- bekâr, rahmetli oldu genç yaşında; işinin esâretinden gelen, ânî beyin kanaması hastalığından. Süt gibi güzel insan.
Bak, ne kadar kısa ve öz yazdım değil mi, aysbergin deniz suyu üstünde görünen gazeteciliği, azıcık anlatmaya çalıştım...Şimdi ise, işten atılma- kovulma korkusu ile ailesinin rızkına engel olmamak için susanlar ordusu oluştu; canım Vatanımda.
Sağlık dileğimle, Selâm ederim; Halil Manuş Ustam... Yaz, yine yaz bu konuyu... Gazeteciler, konuşan sessiz çoğunluk. Bir yere kadar. Biri çıkar da der: Gazete patronları çıplak!.
Özverililerin, Vatan aşkını yüreğinde yaşatanların cümlesine Selâm gönderiyor; ölmüşüne, Allah’dan, Rahmetler dileniyorum.
Kadir Yeter.
12 OCAK 2013- Merkez İlçe- TRABZON.
Bir, Trabzon Gönüllüsü... Doğuştan beri.”
Buradan bir kez daha Hakkı, hakikati ifrat ve tefrite varmadan doğruyu yazan, tarafsızlık ilkesinden ödün vermeyen gazetecilerimizin 24 Temmuz Basın Bayramını en içten duygularımla kutlar, çalışmalarında üstün başarılar diler, selam ve saygılarımı sunarım.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.