- 510 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Benim Helal Kapsamım Kendi Hoşuma Gidenler
Benim Helal Kapsamım Kendi Hoşuma Gidenler
Hayat ve insanlardan hatta kendinden korkan insan bir dayanak arar! Bu dayanağı da dini inanç üzerinden sağlamaya çalışır çünkü ona ilk öğretilen budur! İnançla verilen tüm teselli ve sığınmalar insanda öyle yerleşir ki bu onun dışında bir kalın kabuk oluşturur. İçinde kendini güvende hissedeceği bir sığınağı oluşmuştur. Ne zaman sıkılsa dine sarılır ve kendini bir şekilde rahatlatır. Başına gelenleri de kadere havale eder, bunlar aslen kendi tercihleridir. Önceki yazılarımda "Elest" (Kalu bela) yani ruhsal boyuttaki soyut tercihlerinin bir "An" da olması ve bu tercih anının da tüm yaşama yayılmasını anlatmıştım. İnsana hariçten bir şey gelmez, aslında insanı yaşamda bulanlar da aslen kendi yaptığı tercihlerdir.
İnsan, illa ki çok çaresiz kalmalı; böylece insan kendini tanır ve kendi oluşturduğu bir kabuğun içinde hapis olduğunu idrak eder! Yoksa çaresiz duruma düşmeyen bir insan, çarenin kendinde olduğunu fark edemez! Yani tercihlerini beğenmiyor ise onların kaynağında kendini görmeli. Bu durumda ancak yeni tercihlerle kendini yeniler. Eski tercihlerin somutlaşmasını da rıza ile kabul eder ki yeni tercihe uygun zemin hazırlansın...Yoksa debelenir durur. Bu hale "Dabbe" Yerde debelenen denir. Kıyam ise ayağa kalkıştır, kendi oluşturduğu kabuğu kırıp zuhur etmektir!
Şimdi konuya girebilirim. Benim helal kapsamım kendi hoşuma gidenlerdir! Bunu açıyorum. Evrende hayır, şer ne varsa Allah’ın dilemesiyledir! Yani bizim tercihlerimize sunulanlar da O’nun tercihleridir, esmanın yansımasıdır; esmada olmayan zaten tercihe de sunulmamıştır, tercihe sunulmuş ise esmadandır! Allah’ın esmasında kusur aramak ise şirktir! Bizlere göreceli yansıyan esmadan yapılan göreceli tercihler ise Allah’ın taktirine bağlıdır! Sofrada olmayanı yiyemezsiniz! Sofrayı hazırlayan eğer kusursuz ise sofrada olana da kusur bulamazsınız. Bizler kendimize uyanı seçip yaşarız! Buna da "Elest anı" diyorum. Elest anı devam ediyor! Yani zaman ve mekan kalkınca levha olarak görülen elest anı zaman ve mekan sınırında seyir halidir. Bir boyutta devam eden başka boyutta başlamamış veya bitmiş olabilir! Çünkü zaman, mekan şeridinde nerede olduğumuz ya da nerede hissettiğimiz bize görecelidir!
Şimdi ben neyi tercih etmişsem o bana göreceli Cennet’im olur. Buna bir misal vereceğim: Bok böceği bok yuvarlar değil mi? Arı ise rengarenk çiçeklerden bal toplar! Arı ile bok böceğinin sohbetinde arı boku beğenmez, bok böceği de balı beğenmez! Hangisi haklı? İkisi de haklı. Beni memnun ediyor ise sen kendi işine bak benim tercihim bana göreceli güzeldir! Bu hakikati anlamayan insanlar tarihsel süreçte birbirleriyle din ve ideolojik kavgalar verdi! Herkes kendi tercihini Allah’ın tercihi olarak "Doğru" kabul edip diğerinin tercihini "Yanlış" olarak değerlendirip bunu menfaat kavgasına çevirdi!
"Aşık Maşukta Seyreder Kendini" şiirimdeki hal gibi. İnsan kendini seyre başladığında (İnsan kendine aynada bakabilir) bu maşukta olur. Maşuk ise O’nun yansımasından başka değildir aslen. Her nesnede O yansır!
Şimdi esas durumu tahlil ediyorum! Benim helal kapsamım kendi hoşuma gidenlerdir! Yani kendi tercihim bana göreceli "Doğru" ise başkasının beni doğrultması aslında beni yanıltmaya çalışmasıdır! Hepsi esmadan ise zaten esmada yanlış olamaz! Allah abes iş yapmaz! Madem Allah abes işlemez o halde bırakın bok böceği bok yuvarlasın Arı da bal toplasın. Buradaki incelik sadece ve sadece toplumsal alanda huzur sağlanması açısından "Ortak karar"la alınan kanun ve kurallardır. Bu kurallar ve kanunlar da bireyi sınırlamak için değil, bireyi sınırlayan diğer bireyleri sınırlamak içindir. Yani bireyin özünü açığa çıkarmasındaki çevresel engelleri ve müdahaleleri kaldırmak içindir. Yani birey topluma karşı korunur ortak kanunlarla... Yoksa birileri çoğunluğu elde edip azınlığı sindirdiğinde "Ortak akıl" dan söz edilemez! "Ortak akıl" yazımda bunu çok kapsamlı anlattım.
Bu durumu anladığımıza göre bunun yansımasını tahlil edebiliriz!
Tercihler "Elest" anında yapılır ve bu an zaman ve mekan kalktığında zaten levha şeklindedir! O halde tercih edilen yaşanacak! Herkesin "Doğru" algısı da esma adedince farklı ve değişik olacak! Tercihi sınırlamak ise esmaya sınır koymak gibi bir durum olacağı için, tercihe sınır koymak isteyenler ne adına olursa olsun; ister din adına, ister ideoloji veya başka kutsal idealler adına olsun şirke düşer! Bırakın herkes tercihini kendine göreceli yaşasın! Sana yanlış olan başkasına doğru olabilir bu dahi geniş manada çok faydalı sonuçları açığa çıkarır. Yaşa kendi tercihini özgürce ama bu tercih ebede yansıyacak bunun bilincinde ol yeter. Cennet de Cehennem de sekene ister. Yani dolmak ister bu evrensel denge içindir. Herkesi Cennete dolduramazsınız, Cehenneme de tıkamazsınız! Zaten kişi kendi nereyi tercih ederse orası onun Cenneti olacak! Anlayın işte Cennet sandığınız aslen Cehennem’dir belki de... Ya da şöyle diyelim birinin Cenneti diğerinin Cehennem’idir! Hani halk arasında söylenir "Sensiz Cennet bile Cehennem sayılır" Bırakın herkes cennetini kendi tayin etsin. Kendi Cennetinize zorla kimseyi sokmaya çalışmayın!
Son tahlilde; gerçekler çıplaktır! Çıplağa bakan baksın, elleşmeyin. Bakmayan da bakmasın! Ona da elleşmeyin! "Gerçek" ise zaten göreceli ve tüm gerçekler bir esmayı gösterir! Allah’a savaş açmak istemiyor iseniz size zarar olmamak kaydıyla insanların tercihine karışmayın! Esma yansısın. Zaten karışamazsınız! Karışanlar devamlı hizipleşerek birbirini yer ve vicdanı özgür olanlar kıyam eder! Kıyam etmeyi sokaklara dökülmek sananlara da Allah akıl fikir versin; ya da "Dabbe" debelenen konumunda olanların etrafa zararını engellesin. Zaten öyle de oluyor...
Selametle,
Ahmet Bektaş
YORUMLAR
Ahmet Beyim merhaba. Bırakalım herkes kendi doğru bildiği inancına paralel olarak yaşasın. Kimseyi zorlamaya ne gerek var. Zorlayınca bir yerden patlak veriyor zaten. Geçmişte yapılanlardan da ders almak zorundayız. Bizlerden önce gelip gidenler, neyi iyi neyi kötü yaptılar, diye oturup düşünmek çoğu sorunlarımızı çözmeye yardım etmez mi? Emeklerinizden ötürü kutlarım sizi. Hoşça kalın. Saygı ve selamlarımla...