- 940 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Urfa'da Olmak İstiyorum
Urfa’da sık sık elektrikler kesiliyor diye duydum bir arkadaşımdan. Bir gece karanlığında, Urfa’da olmak istiyorum. Altı yıldır en fırtınalı havada bile elektrik kesintisinin olmadığı bu yerde değil, Urfa’da olmak istiyorum. Babamı yani başımda bulmak istiyorum. Söz olsun, bunu gökyüzü duysun, Urfa’da babamla buluşalım.
Sıcacık bir ev, kardeşlerimle sobanın başında boy boy dizilmişiz. Beni yine mum aramaya göndersinler ve ben yerini adım gibi bildiğim mumları bulamayayım. Sobadan alevlerin coştuğu anların dışında karanlıkta kalalım. Herkes ayrı havadan çalsın; birimiz parmaklarının gölgesinin hayaliyle mesut olsun. Diğeri onun yüzünden dökülen huzuru avuçladığı gibi üzerime serpsin. Ve elbette en küçüğümüz “hani bana hani bana” desin. Mutluluk yüzümüzden gözümüzden süzülsün. Erkek kardeşim yine favori televizyon programı bitmek üzere ve hala elektrik gelmedi diye homurdansın. Annem “yatın artık sabah okul var ne masalıymış” desin. Babam masal anlatmaya başlasın, günün yorgunluğu üzerinden çekilsin, bu sefer bizi kırmasın.
Urfa’yı kimseler görmedi bizden. Şimdi yıkılmaya yüz tutmuş evimiz de gelsin Urfa’ya, bırakalım Urfa Urfa olsun dışarıda, biz yine saçlarımızın öpülerek büyüdüğümüz evimize gidelim. Bir varmış bir yokmuş diye baslasın babam, dünya dursun, herkes sussun. Ben yine hayalini kurayım, pencerenin ardına dizilmiş bir suru minik perinin. İtiş kakış masal dinlemeye çalışsınlar ama ne olur kıskanmasınlar. Gururdan dört köşe, dünyanın en yakışlıklı babasına “babacığım, sen bir tanesin” diyeyim. Ağzından bal dökülür mü insanın, benim babam masal anlatsın da görün. Ve babam, masaldaki ceylanların babası gibi kızlarını hiç kırmasın, birini bitirsin masalın, sonra diğerine başlasın. Onlar ermiş muradına, biz çıkalım kerevetine. Ben arada gökten düşen elmalardan birini tutmaya çalışırken, kardeşim “sen havanı alırsın, ben yakaladım da yedim bile” desin. Tıpkı arabaya binince gideceğim yere varmak istemediğim gibi, o gecenin bitmesini istemeyecek kalbim. Urfa’ya elektrik gelmesin, o gece hiç bitmesin.
Babam eskisi gibi değil artık, yoruldum diyor şimdilerde, yatağa girince beş dakikayı geçmiyor uykuya dalması. İyi ki de masallarla doldurmuşsunuz yüreğimi diyorum bazen. Zaman içinde yoruldukça onlarla ısıttım ben yüreğimi. Babamla kıtalar var simdi aramızda, bir de koca okyanus. En son gördüğümde oturduk oradan buradan laf açıldı, sonra ben, “ne güzel masallar anlatırdın bize elektrik kesildikçe” dedim. “Gel lambayı söndürelim sen yine masal anlat”. O da “koca kadın oldun ne masalı daha” dedi. Masalları unuttum diyor babam, ben hiçbirini unutmadım oysa. Yorulmak diye bir şey yoktu eskiden, güçlüydü benim babam. Her seferinde kana kana içtiğim masallarına susardık. Ben de çok masal bilirim ama ondan dinlemenin keyfi başka. Benimki de laf işte, kim kendi kendine masallar anlatır ki? Ben biraz denedim olmuyor. Yürürken sıkıldıkça bazen Keloğlan’ın tuz almaya giderken söylediği tekerlemeyi söylerim. Babamın sesi gelir kulağıma gülümserim. Ve buna benzer bir sürü hikaye…
Burada sanırım Çankaya belediyesine de teşekkür etmeliyim, elektriklerin yıllarca haftada en az bir kere kesilmesine çözüm bulamadıkları için. Masalın birinde ceylanların babası küçük kızının padişahın gözüne şifa getirmek için yaptıklarıyla gurur duyuyordu. Ve ben en az o kız kadar istedim ve denedim babamı gururlandırmayı. Çoğu zaman da basardım. Kapı aralıklarından duydum, arkadaşlarına benden nasıl gururla bahsettiğini. Sonra benim masalımın sırası geldi, bir varmış bir yokmuş dedikleri vakit, masalımın içinde buldum kendimi. Masalların en güzeli benimki olacaktı. Bir kabus olmayacaktı benim masalım…
Yoruldum babacığım ve mutlu son yok. Al götür yalan masallarını demiyorum sana. Kulağımdan masallar siliniyor, canım acıyor. Urfa’ya götür beni, orada elektrikler hala kesiliyormuş, masallar doldur yüreğimin cebine. Benim masalımın kahramanı daha karsılaşmadı bile devlerle.
YORUMLAR
Nefis bir nostaljiydi. Beni geçmişe, çok uzun yıllar öncesine götürdünüz. Babam sağ idi o zamanlar. Ankara'da çok sık kesilirdi elektrikler. Babamdan öğrenmiştik mum ışığında duvara yansıyan eli bazen kuş olur, bazen de tavşan olurdu. Biz de denerdik. Çok beceremezdim yapmasını.Kız kardeşimle birlikte kahkahalar atardık. Sonra küçük erkek kardeşimiz korkardı, gerçek sanırdı şekilleri. Karanlıktan korkmaması gerektiğini de biz öğretmiştik kardeşimize. Mum ışığında sobanın alevi dans ederdi. Kömür ve odun ateşinin kıvılcımlarını görürdük, sobamız içli içli yanardı. Dışardan bozacı geçerdi. Bozaaaaaa,, bozaacııı.. Babamın parası azdı, her zaman boza alamazdı bize. Kız kardeşimi kırmazdı. Ayırdığı sigara parası, bozaya giderdi. Keyiflice yerdik. Annemiz sobanın üzerinde kestane pişirirdi. Maşanın üzerine babam ekmek dilimleri koyar, üzerine sana yağı sürer, yerdik. Tereyağı alamazdık. Babamın parası çok olsaydı, her gün sucuklu yumurta da yerdik. Ayda bir kez bu hakkımızı kullanırdık. Ana yüreği işte, bakkala yazdırır, eli kolu dolu gelirdi annem. Yemezler, yedirirlerdi. Haklarını da vermek gerekir. Babam bayramlarda harçlık da veremezdi bize. Birkaç kez vermişti. Ama her bayram alamazdık. Kapı kapı şeker toplardık, ben sonradan utandım da, gitmez olmuştum şeker toplamaya. Demir bir kaç liramız olurdu. Maytap alırdım ona da. Tabancam da vardı, mantarlı. Çat pat da alırdım. Bayramdan bayrama.
Sonra babam öldü. Zehir oldu bayramlar.
Sonra ben de baba oldum. Keşke babam da olsaydı yanımızda. Torunlarının elinden tutar markete götürürdü. Kucağına alır severdi. Öperdi onları.
Sonra hayat zindan oldu.
Anılar iyi ki var. İyi ki bu yazınızı okudum. Dertleşmiş oldum sayenizde.
Saygılar. Teşekkür ederim, bana babamı bir kez daha hatırlattınız. Yaşattınız dün gibi.