- 443 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Sevinç Sokullu- ardahan öyküleri- 311
Bugün, bugün. Yarın, yarın. Günü güne sattım. Yarın yazarım dedim durdum. Yaşlanınca; adam sende işin adı ne: "Yaşlılıkta yazarım dedim." Ne yazmayacaktım ki. Neleri yazmayacaktım. Bazen insanların yüzüne derdim. "Bu bu bunları, bunların; bunların hepsini yazacağım." derdim. "Bütün zamanların en iyisini yazacağım" bunu kimseye bellim etmedim. Kendi kendime söylediğim şeylerdi. Zamanın Ruhunu yazıyorum, diyenler çıktı. Türkiyenin Ruhunu yazacağım diyenler oldu. Ben de birşey demeliydim: Nane Ruhunu yazacağımı demeyeceğime göre. Ben ne demeliydim? Onu yazabilirdim bak! "Ne demeliyi yazabilirdim."
Ondukuzlu yaşlardaydık: Kız arkadaşlarım, erkek arkadaşlarım, hasılı gençliktik. Bursa’da öğrenciyim. Herkesle paylaşmak, saklamamak artık-değer değil ya yaşadıklarımız.
Bizden evvel yaşamıştı insanlar, onlar sakladılar mı hayatlarını?
Bizden de sonra çocuklarımız yaşayacakları çok çocuklukları olacak. Bize rahmet minnet okurlar. Biz birşeyler saklamamışsak birşeyler yapmışsak.
Bilen biri bildiğini gence, genç insana, onun gençliğine esirgerse, o insan mıdır Allasen?
Biz bir zamanlar öğrenciydik.
Bursaydı okuduğumuz şehrin ismi. Öğrencilik izlenimlerim, hatırladıklarım beni etkileyen şeylerdir. Onları unutamıyorum. Tümü de moda deyimle: BİLİŞSEL’dir ne yazık ki.
Sebahattin Bey vardı. Sosyologtu. Eğitim Sosyolojisi dersi veriyordu. Birkaç kelime, kavram ne, sormuştum. Teneffüs zili çalmıştı, teneffüse çıkmağı benim sorduğum soru engellemişti: Çünkü cevap veriyordu Sebahattin Bey. Çocuklarda bunu benden bildiler. Birisi dirseğiyle sol böğrüme dümsük vurmuştu. Halit’ti herhalde. Soru sormayı bırak Allahaşkına teneffüse çıkalım demişti.
Sevinç Sokullu Tiyatro Profesörüydü. İkinci sınıfta Ankaradan gelmişti. Kenan Evren rotasyonla yollamıştı. Birinci sınıfta lise öğretmenleriyle ders yapmaktan ileriye dair açık ümitsizliğe düşmüştüm. Hiç mi profesör göremeyeceğim. Sonra öğretmenlik yaparken ise yitip gidecek miydik, doğrusu böyle düşündüm.
Okulumuz Yüksek Öğretmen Okuluydu. Eğitim fakültesi oldu. Fakülte mezunu olacaktım bundan hazettim. Sonra Doğan Çağlar’lar geldi, Cevat Binbaşıoğlu, Cevat Alkanlar.
Pedagojik eğitim alıyorduk, yanısıra sanat eğitimi: Resim sanatını ise uygulamalı öğreniyorduk. Her iki alanın eğitimini hakkıyla yapmak; şimdiden dönüp değerlendirdiğimde daha ahil bakışla; zevkli ve derin olduğuna kanaat getiriyorum.
ESTETİK duyduğum kelimeydi ki bilmediğim ve uzun yıllarımı alacak bir kelimeyle rastlaşmam gerçekleşmişti. Sevinç Sokullu Hanımdan Cemil Sena’nın Estetiğini istemiş oldum. Masasının üstündeydi kitap. Merak saikiyle miydi, neydi? İstemiş bulundum. Hocamız:
- İstediğinden emin misin yoksa öylesine mi istiyorsun. dedi.
Öğleni biraz geçmişti vakit. "Şimdi alırsam yan sınıfta oturup okuyacağım." dedim.
Sevinç Hanım kitabı verdi. Bir vakit sonra kontrole geldi, ben hakikaten okuyordum. Ve okuduğumu gördü.
Meğer Sanatbilimin en zirvesi ESTETİK’miş. Yılları alacak olan bir emeği gerektirirmiş. Benim cesaretim ise bilgisizliğimden kaynaklanmıştı.
Cemal Sena, Suut Kemal Yetkin, İsmail Tunalı bizim önemli estetikçilerimizdir. Bunları okumadan önce akademik hazırlık yapılarak buralara geçileceğini Sevinç Hanım bana imayla anlatmak istemişti.
Aynı hocamın üzerimde kalan izlenimleri:
Birgün VAROLUŞCULUĞU özgürlük problemi yani kavramı üzerinden anlatmıştı.
Anlatım tarzı ilgilisine dönük şekildeydi: İsteyen anlar, istemeyen anlamaz. İster inan, ister inanma gibi yani.
"Dağın başında kurt varmış. O kurt eğer o dağda bulunduğunu bilir ve başka bir dağa nakletmeğe iradeten gitme kararı verirse kurt özgürdür."
Sevinç Hanım’ın anlatışıyla VAROLUŞCULUĞUN bu anekdottan başlayan macerası çok zamanımı almadı diyemem. Bu anlatıya dönerek dönerek vardıkça yine birşeylerin eksik kaldığını halen anlayıp dururum.
Varoluşçuluk akılcılığı ve aklı önemser, bu bir. Akılla yapılan seçimleri hayvanlar, bitkiler yapamıyorsa Varoluşçuluk insani olmakla HÜMANİZM’dir, iki. İnsanlığın yürüyüşü ütopyalara gidecek, vasledecekse eğer, işlemekle, çalışmakla, bilimle, teknolojiyle yokluklar yoksulluklarsız ütopyalara varış çerçevesiyle özgü atıfları basit veya karmaşık olsun herşeyi veya tekili buraya izafe etmeğe denen şeye ÖZGÜRLÜK denir. Üçüncüsü ise buymuş.
yalçıner yılmaz
19 mayıs 2013
ardahan
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.