Mektup
Oğlum Seyit Ali efendi,
Önce mahsus selâmlarımı sunar, hasretle iki kara gözlerinden öperim. Anan da selâm eder
iki kara gözlerinden öper.
Göndermiş olduğun markları aldık; birazını borca harca yatırdık, birazı elimize harçlık
kaldı.Allah senden razı olsun oğlum. Sen oldukça bundan böyle başımız yere inmez gayri.
Oğlum; geçenlerde şehere indim. Kardeşin Mehmet maşaallah kuyruğu doğrultmuş.
Kaynatası ona, Almaya’dan gönderdiği paralarla koca apartman dikmiş. Çoluk çocuğu bir
gör. Sanırsın ki şeher bebesi. Giyim kuşam ona göre. Gelin hanım nerdeyse bizlere selâm
vermeyecek. Neyse bunları hasıraltı et. Boşvir. Sen nasılsın oğlum? İki gün hastanede
yattım, çıktım diyorsun ya, çok merak ettik. İnşaallah iyileşmişsindir. Ananın gözüne uyku girmedi. Kışın ayazında köyün alt ucundan girdi, üst ucundan çıktı. Buzağısı kaçmış
inek gibi oradan oraya dolandı durdu. Sağlık haberlerini dört gözle bekliyoruz. Bizim
buralarda yaramaz bir havadis yok. O bildiğin tozlu, boklu köy.
Okuyan efendiye, dinleyen cemaate mahsuz selâm ederim. Ayrıca kardeşinin çocuklarının da selâmı var. Mektup yazdırırsan bizden de selâm söyle dediler. Hoşçakal..
Baban: Ahmet ağa
Ahmet ağa Kur’an okumuş da sadakallahül azim der gibi: Tamam mı Nazik gadın; şimdi bi gözel şu yazdığın mektubu oku bakalım. Evsiği, gediği var mı anlayalım. Gusuru varsa düzeltirsin gali derdi.
Ahmet ağanın köylü ağzıyla yazdırdığı mektubu elimden geldiğince düzelterek yazmıştım.
Okumaya başladım. Ben okurken gözlerinin içi gülüyordu yazdıklarımdan hoşnut."Oh bee!
Sen iyi kâtip olurmuştun canım. Çok gözel yazmışsın. Seyitali,senin yazdıklarını çok kolay
okuyor, anlıyormuş. Köyde bi bebeye yazdırıyodum, onunkileri hiç beğenmiyordu.
Sandalyee oturduğum yerde elime bir zarf uzattı. " Al. Zarfın üstünü yaz bakalım. Postaya
yatırayım hemen.
Ahmet ağa, yazdığım mektubu elimden sevinçle alır,paltosunun cebine koyardı. Kartpostal
resimlerindeki Hasrettin hoca resimlerine benziyordu. Sevimli yüzü,tombul pembe pembe
yanakları, küçücük burnuyla.Çalışmak yüklü yıllar sırtına küçük bir kambur eklemişti. Az
daha otursaydın dememizi duymaz." Hadi şimdili hoşçakalın" derken anneme: Bu kızı niye
okutmadın Fikriye gadın? Maşaallah ne gözel yazıyo diyerek kapıdan çıkarken annem
arkasından gür sesiyle " Sanki bizi dinleyen var da okutacaz. Her kafadan bir ses çıktı."
Ahmet ağanın dışarıya bıraktığı iki gözlü heybesi olurdu. Heybeyi omzuna atarak huzurla merdivenleri inerdi.
eski öykülerimden / Nazik Gülünay
YORUMLAR
bir sürü okuyan gibi senden de olurmuyduk acaba
köyün okar yandan başlayıp
aşşa yandan çıkarlar aslında
haberi bile olmayan herkes sıralanır
doğuda ise sarışın maci gözlü Üseyin Gedikliye gelen mektup
herkes ağaşı doğru kuzenler dahil..
emicen maho selem eder karakaş gözlerinden öper yengen ayşo selem eder karakaş gözlerinden öper emicenolu hasbi selem eder karakaş gözlerinden öperemicenolu yusu selem eder karakaş gözlerinden öper emicengızı zera selem eder karakaş gözlerinden öper dezen hülla selem eder karakaş gözlerinden öper halan ferde selem eder karakaş gözlerinden öper halanolu memdali selem eder karakaş gözlerinden öper asan selem eder karakaş gözlerinden öper
emicenolu nahat selem eder karakaş gözlerinden öper ................................................... bu mekdubu yazan gara amaduınolu zikir
Değerli Arkadaşım.
Bir mektupla neler neler hatırlattınız.
Rahmetli Annemin okuma yazması yoktu. Bize yazdırırdı mektuplarını..En çok da bana tabii ki. İlle velakin üniversitede hocaların ağzından çıkan her kelimeyi anında yazan, yani yazma konusunda oldukça hızlı olan ben iş annemin mektuplarını yazmaya gelince resmen sekteye uğrardım...Çünkü yazdırdığı her cümleyi bir daha okuturdu '' Ne yazdın bakayım '' diyerekten. Yarım sayfalık mektup neredeyse iki saatte ancak yazılırdı.
Şimdi ne mektup kaldı ne, kartpostal ne de mors alfabesiyle yazılan telgraflar..
Sahi siz de öğrenmiş miydiniz orta okulda mors alfabesini?
Hey gidi günler hey...Keşke hayatta olsa da yine mektup yazdırsa.
Çok güzel, sımsıcacık bir yazıydı. Kutlarım.
Selam ve sevgilerimle.
Çok güzel...Tek kelimeyle harika!
Sizi okurken içim ısınıyor;temiz insanların yaşadığı,keklik sürülerinin uçtuğu,havası-sıyu mis gibi yerlerde gibi hissediyorum kendimi.
Ne kadar ışıldadığınızı bir bilseniz!
Tüm kalbimle kutluyorum sizi.Çünkü iyi bir yazı;anlatılanın ötesinde,kendi ruhunun kıvrımlarında dolaştıran yazarın kaleminden çıkar.
YÜREĞİNE SAĞLIK NAZİK GÜLÜNAY. NE KADAR GÜZEL VE GERÇEKÇİ YANSITMIŞSIN YİNE TÜRK İNSANIN, TÜRK KÖYLÜSÜNÜN, O YÜREKLERİNDE HEP VAROLAN YERLEŞİK KÜLTÜR YAPISINI, HER KONUYU PRATİK YAKAŞIMLARLA ÇÖZEBİLEN BECERİ ÖYKÜSÜNÜ.
SEN BUNLARI COŞKULU YÜREĞİNDE HİSSEDEN VE YAŞATAN DEĞERLİ AYDIN BİR TÜRK KADINISIN. HUZUR BULDUM BU GÜZEL ÇALIŞIMANI DA OKURKEN HASTA YATAĞIMDA. ESENLİK VE MUTLULUK DİLEKLERİMLE SELAMLIYORUM, DEĞERLİ AYDIN VE ŞAİR KARDEŞİM SİZİ. KEMAL POLAT
kempol tarafından 5/11/2013 12:24:23 AM zamanında düzenlenmiştir.
GÜNAYDIN GÖNÜL DOSTU İNSAN;
ne kadar doğal ve muhatabına seslenen satırlardı bunlar..hem çocukluğumdaki anımsadığım hitap sözleri hemde öğretmen olduğum köylerdeki yazdırılan mektupları aynıyla yaşadım dersem mübalağa olmaz inanın..zaten sizin çoğu yazı ve şiirlerinizde yaşanmışlığımın buruk hatıralarını yaşarım çoğu zaman..bu da onlardan biriydi..sizi saygıyla selamlıyorum..