- 634 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Üretebilen Herkes Çiftçidir
Üretebilen herkes çiftçidir. Çünkü çiftçilik insanlığın bilinen tarihinden bu yana süregelen en eski mesleği olmakla birlikte, tüm disiplinler tabanında bu anlayışın yer aldığı bir birikimle ortaya çıkmış, gelişmiş, bugünkü şeklini almıştır. Bu nedenle çiftçilik kutsal bir meslek, insanlığa üretmesini öğrettiği ölçüde köklü bir öğretidir...
İnsanoğlu ürettiği oranda üremiş, ürediği oranda da üretmiştir. Birbirine bileşik kaplar gibi bağlı olan üreme ve üretme yetenekleri çeşitlendikçe insanlığın gelişimine hizmet eden pek çok unsur keşfedilmiş, ortaya çıkan her yeniliğe katkı sağlayan başka insanların -zeka, kabiliyet ve neticesinde tecrübeleriyle sabit- eklemelerin yapılması sürekli; delişimi, gelişimi tetiklemiştir. Yeni çağda ortaya atılan fikirlerin sürüklediği yenilikler biz insanları bu günkü seviye, bilgi, görgü ve anlayışın içine sokmuştur... Peki çiftçilik bu kadar eski ve onun öğretilerinden faydalanarak bu günlere gelmiş olan beşer herşeyini ona borçlu olduğu halde, neden çoğu kez üretene ve üretime yeterince değer vermemektedir? Bununla birlikte, tercihini üretimden yana yapanla, onu tüketen arasındaki dengesiz dağılım insanlığın sağlık, kaliteli yaşam, konfor, eğitim, psiko-sosyal algılarda da başkalaşımlara neden olmuştur. Her alanda kaliteli hizmet alımını, kapitalizmin gücü sayesinde elde edildikçe aradaki mesafe günbegün artmıştır. Bu dengesizliğin getirdiği sağlıksız yaşamlar, düşünceler ve olumsuz yönde ilerleyen fikri üretimler sonucunda, kaliteyi tüketenle, ona sahip olamayan arasında inanılmaz uçurumların açılmasına neden olmuştur. Bununla birlikte ürettiği halde hakkını alamayanla, üretmediği halde iyi yaşam sürenleri de hesaba kattığınızda insanlar arasında ortaya çıkan uçuruma ve bu yarların fırsat eşitliği, adalet duygularından yoksun algıların çeşniliğini de hesaba katarsanız; bugün insanlık ulaşmaya çalıştığı modern çağda birbirine bir o kadar mesafeyle yabanıllaşmaya başlamıştır. Orta Çağ’daki sınıf farklılıkları zaman içinde otoriter yapıdan demokratik yapıya dönüştürülmüş, bunun için ise çok büyük savaşlar verilmiştir. Bügün ise günümüz liderlerinin eski otoriter düzenin anlayışıyla beraberinde üretimi tekelleştirme mücadelesiyle -tek adam- olma gayretleri içinde bir politika sürdürmeye çalışmaları -insanoğlunun geldiği şu noktada- oldukça düşündürücüdür. Bu manidar tablo bizlere şunu kanıtlamaktadır. İnsanoğlu her ne kadar gelişimi ve değişimi sağlamak için yaptığı üretimi en üst noktada elde ederse etsin, doğadan uzaklaştığı oranda duygu noksanlığı yaşayacak ve bir yerde kazanırken, bir yerde kaybedecektir. Görünen o ki; beşer insani duygularından uzaklaştıkça, makineleşmiş bir hırsla sadece kendi zevkini düşünen bir yaratık haline gelecektir. Bedensel hazların üstün geldiği bir anlayış, en üst seviyede kişiye sahip oldukça kişi üretme yeteneklerini kaybedecektir. Üretemedikçe üreyemeyecek ve çiftçilik çok kötü bir noktaya sürüklenecek bitecektir! Dileğim o ki, "çiftçi" deyince aklımıza gelen her tanım beşerin ruh aleminden manasız bir hal alarak çekip gitmesin bizlerden. Mücadeleye ise önce çocuklarımızdan başlayalım. Onların akıl tarlasına ektiğimiz her iyi tohum yeşerip, büyüdükçe çiftçi olmanın değeri artsın, çoğalsın. Fikri üretimlerle desteklenen çiftçilik küçük yaşta anlatılıp sevdirilsin ki, ona sahip çıkacak kimseler kendi yetenekleriyle çiftçiliği sürdürebilsinler. Ve tecrübelerini kendi geleceklerine aktarabildikleri ölçüde insanlığa sahip çıksınlar...
Saygılarımla
Silvan Güneş
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.