MEVLİT
Ölmeye görün arkanızdan mevlit okuturlar. Bilmem bizim kasabaya özgü mü bu alışkanlık.
Babam ölenlerin arkasından mevlit okutulmasına öyles inirlenirki, ellerini havaya kaldırarak
mevlit peygamber efendimize onun doğduğu gecede okunur. Sizin yaptığınız soytarılık.
Bir de gelin mevliti çıkardınız. Karı- kız bir araya gelip çörek, börek yiyorsunuz,"Hu Allah" çekiyorsunuz. Sonra da anneme bakarak alay ederce gülerdi.
Bizim üvey kaynana öldü. Zavallı kadın çok çekmiş.Yatakda bir gün yatmadı.Öldüğü günde
dyine tarladaymış.. Ramazan ayıydı, hastalamış ve orucunu bozmadan tarlaya çalışmaya gitmiş. Eve gelince son nefesini vermiş. Son ana değin çalıştı, evde, damda, boş durmadı.
Çalışmanın içinde doğmuş, onu görmüş, onu yapmış. Yılgınlık nedir bilmeden,ibadet ederce.
Öz kaynanam çok güzel.Onun üstüne kuma gelmiş.Öncesini anlatsam çok karışık. Onu da
başkasıyla evliyken kaynatam kaçırmış Firdabanın ’Feride’ üstüne. Bir evde iki gelin
kaynana, kaynata- köylük yeri, çoluk çocuk derken yıllar geçip gitmiş. Ama öyle kolay
geçmemiş.
İki kaynanamı da dinleyince birbirlerini beğenmezlerdi. Sözgelimi Firdaba öz kaynanamdan
için o bebeleri emzirmedi, mama yedirdi, derdi. Öz kaynanam ise kaynatamın en çok onu
sevdiğini söylerdi. Ben de düşünürdüm bu sevgiyi. Bu nasıl sevgiyse ikisinin de aynı yaşıt
çocukları vardı. Dört çocuk birinden, dört çocuk ötekinden. Hangisi sevgi, hangisi seks.
Kardeşimin karısının yatağına girmem diyen kocalarından ikisi de sevgiyle sözederdi. Belki
öldürülmüş olmasından dolayıdır. Mal için akrabaları öldürmüş. Kaynatam köyün ağasıymış.
Ölüyü çok severiz.Ölünün ardından kötü konuşmamak dinimiz gereği olduğundandır beliki.
Bir yakınımız ölsün elde var-yok hemen mevlit okuturuz. Ölene karşı görevimizi yaptığımız
duygusuyla garip bir huzur duyarız.
Firdaba dedikleri üvey kaynanam da ölecek kadınlardan değildi. Herkes arkasından böyle
söyledi. Köydeki büyük abisi haberi Kadınların ağıtlarından duymuş ama anlamamış.
Yanlarına varıp sormuş:
"Niye ağlarsınız kadınlar?"
Ağıtlar sürermiş.
"Niye ağlarsınız, söylesenize kız?"
Kadınlar gözyaşlarını silerek, ellerini vurmuşlar dizlerine:
" Firdabam öldü!"
Yaşlı adam ağlayamamış, oracığa sinmiş kalmış. Kendi kendine mırıldanmış:
"Bana dediydi zere,(zira) benim ölüm garip olur.Gardaş önce ben ölüyüm. Sen benim ölümü
yerde goymazsın."
Ölümü kolayca olmuş.Kızının esmer ince yüzü iyice incelmiş, kararmış.Kısık gözleri daha da
kısılıp, ağlamaktan kanlanmış. İnce ve büyük ağzıyla uzun burnunu mendille silerek:
"Ne biliyim anamın öleceğini. Köye gidecem diye dutturup, gittiydi. İki gün sonra soluk soluğa geldi. Daha saat yedi olmadıydı. Ezende yola çıkmışlar, hava esiyormuş. Göğsünü
gösterdi soluyarak."Burama bir sızı girdi, çıkmıyo kızım."dedi. Can havliyle tuvalete girdi.
İçim bulanıyo, kusacam heralde dedi. Önüne leğen getirdik.Ben onun öleceğini zerre kadar
aklıma getirmiyom. Habire köyden havadis soruyom. "Firdaba Ayşanın gız iyileşti mi?
Bu sene Mastafa’gilin ekinleri iyi mi? Can virirmiş de haberim yok. Bir yudum su bile viremedim. Oruç oruç gitti. Oruçtu anam. Orucunu bozmadı. Aklıma gelmedi öleceği, diyor
dizlerine vuruyor, gözlerini sıkıyor, gözlerinden yaşlar boşalıyordu. Başınız sağolsun diyene " Amanin ölüvirdi.Hemen öleceğinden hiç haberi yoktu. Dışardaki çirkleri yaydı. Emme bahçeyi hergün dolaşırken bugün dolaşmadı. Canı burnunda soluyordu." diyerek burnunu
siliyor, dizlerine vura vura sallanıyordu.
Bizim elti annesine felç indiği için onun yanında Ankara’ya gitmişti. Akşama doğru geldiği
zaman o da kısık sesiyle sözcükleri testereyle keser gibi "Amanın Firdabam ölüvirmiş! Öyle mi gız?" dedi ardından kurt ulumasını andırarak ağlıyordu. Ölen Firdaba’nın kızıyla
sarıldılar. Deprem oluyor da sallanıyorlardı sanki. İyice ağlaştılar.
Ağıtlar dinince akşamüstü sessizdik. Büyükler sedire, somyaya oturmuştu. Biz yere
dizlerimizi kırıp oturduk. Altımıza minder getirdiler. Herkes kendinden sözetmeye başladı.
Güldüğümüz zaman göze batmıyordu. Bizim kaynana son günlerdeki hastalığından,
Firdabanın damatları işlerinden, çocuklarından, eşleri çocuklarının hastalık, sağlığından.
Herkes kendince birşeyler konuşmaya başladı.Ölenin adı bir olaya karıştıysa kızı ballandıra
ballandıra anlatıyordu.
Mevlit ölüm haftasına okutuldu.Bizim evle Firdabanın evi arasında epeyi uzun bir yol vardı.
Kucağımda çocukla bayağı yorulmuştum. Bizim kaynana Firdabanın öldüğüne çok üzülmüş görünmedi bana. Gözyaşları bile sevinçten akıyor gibi geldi. Kocası yaşıyordu sanki ve de
kuması ölmüştü.
Tek katlı bahçeli evlerin olduğu bir yerde Firdabanın evi. Evleri önündeki kadınlar beyaz
yaşmaklı, tülbentli. Sırf söz atmak için soruyorlardı:
" Firdabanın mevlitine mi?"
Kaynanam vişne çürüğü rengindeki atkısını eliyle çenesinde iyice sıkılayarak:
" Yaa! Oraya gidiyoz.
"Allah rahmet etsin."
Eski öykülerimden / Nazik Gülünay
YORUMLAR
Bu yazı bana eski eşimin kardeşinin ölümünü hatırlattı.
Bilmem sizsin oralarda da var mıdır? Ülkemizin bazı yerlerinde ölü ağlayıcıları, ağıtçıları vardır.
Benim eski Kayınbiraderim Ramazan on altı yaşlarında pek de anlayamadığımız bir sebepten pamuklara atılan çok zehirli bir tarım ilacından içerek intihar etti. Cenazeye tüm köylüler gibi tabii ki halası da geldi...Halası işte bu ağlayıcı tiplerden...Kadın bir başlıyor '' Iramazanımmmm...Ceylan gözlüüüümmm...Çıbık gibi evladım getttiiii'' diye, yer gök srsılıyor..Saç yoluyor, tülbent yırtıyor , diz dövüyor kısacası Peygamberimizin ölü arkasından ağlamakla ilgili ne kadar yasağı varsa çiğniyordu...
İlk gün hep bu minval üzere ağıtlar yakıp ağladı...Ertesi günler işin şekli değişti...Başladı artık....
-Şerife ( Benim Kaynana, ölenin annesi )Hele bir çay yap da içelim...Ah Ramazanım..Kara gözlü ceylanım...Çıbık gibi yiğenimmmm
-Hoca( ben ) Hele bir cigara ver...Ah Ramazanım..Kara gözlü ceylanım...Çıbık gibi yiğenimmmm
-Alı ( Kayın peder ) Pamukları suladınız mı?....Ah Ramazanım..Kara gözlü ceylanım...Çıbık gibi yiğenimmmm
Komşular gelince tabii ki yaygara daha da fazlalaşıyor.
-Gız Aşaaa( Ayşe- Komşu ) Senin kancığa ( yani kızına ) görücü gelmiş deyolar doğru mu....Ah Ramazanım..Kara gözlü ceylanım...Çıbık gibi yiğenimmmm.
Velhasılı Kelam her yerin kendine göre bir acayip adeti var demek ki...Hele de daha on altı yaşındaki bir çocuğun günahları karşılığında verilen ve adına ıskat denen parayı görünce gözlerim fal taşı gibi açılmıştı.
Yedisi, kırkı, elli ikisi vs. Bunlar dinde olmayan şeyler elbette..Ama gelin görün ki millet o kadar benimsemiş ki kazara '' Bunlar dinimizde yok'' deseniz sizi kafirliğe varıncaya kadar suçlayabiliyorlar..O bakımdan ben hiç kşimseye pek de zararı olmayan bu işlere çok da karşı değilim..Ama şu ıskat olayı fena halde midemi bulandırıyor.
Selam ve sevgilerimle.
sami biberoğulları tarafından 4/21/2013 3:59:06 PM zamanında düzenlenmiştir.
glenay
Anımsadığıma göre hocaların para almak için uydurdukları şey derdi.
Iskata verilen adı hatırladım," ölünün altı-üstü" ne demekse..
demekki her yerde bu kırk- elli ikinci gün anmaları diyeyim. Mevlit okutuluyor.
Teyzem öldüğünde büyük dayım Ankara'da Aydınlık'ta bir camide tek başına mevlit okutmuş. Bir iki erkek akrabayı, kardeşimi filân çağırmış.
Şimdi bizim akrabalar mevlit olayını aştılar. Ağız birliğiyle gereksiz deyip,
Kur'anı Kerimi en iyi okuyanımız eşliğinde yasin ve dualar okuyoruz..
yorumunuza teşekkürler,
selâmlar..
her ne olduysa Allah gani gani rahmet eylesin günahları af olsun.Amma yazıya konu olan şu mevlit meselesi konusunda sanırım babanızla aynı düşüncedeyim.Öyle vara yoğa Mevlit okumak,yok elli ikisi yok kırkı yok haftası nedir bunlar nerede yazılı belli değil.
Kişi öldüyse güzel yemek yapılır fakirlere dağıtılır ardından bolca dua edilir efendim.
Maalesef dinde olmayan pek çok adet sanki dinmiş gibi insanlara sunuluyor.ben yazınızı bu manada değerlendirdim.
paylaşım için teşekkür ederim.
glenay
Çok teşekkürler güzel yorumunuza,
selâmlar..
glenay
çok teşekkürler,
sevgiler..
Her hayat bir roman derler ya!..aynen öyle bir yazı okudum..Her parağrafın başka açılımları vardı..sanki sen anlattın ben dinledim...
güzel paylaşım..
sevgiyle kal...
İbrahim Çelikli.
gerisi hikaye
GED ANAM GEDD HİNCİKİNNERE NE VAA
HERİF AĞŞAMA BANA GELECEK DEYE PİRÜ PAK OLUU BEKLERDİM
HER ZABAH GÜNE GAZANMAĞ UÇU BAŞLARDIM HERKEŞDEN ÖNÜŞ GAKAR GUŞANIRDIM HARBE
O BENDEN ÖNÜŞ GAKACAK DEYE
GÖZÜMÜ GIRPMADIĞIUM GÜNNER OLURDU
HİNCİKİNNER HERÜFDEN SONURA GAKIYOLLAR VALLA
GÖBEKLİ GÖBEKLİ
GARI OSSALAR NOLCAK
HERÜFLEE
CEYLAN GİBİ GARI İSDER
EE FİRDABA GETDİ ALLAH RAHMET EYLESİN
SENİN HAS GAYNANA DA
HERİF İÇİN HAZIR BEKLEMEYİ ATDI YAN TARAFA
NASI OLSA GETCEE YER GALMADI GARİ
O DA HİNCİ YATARDIR ÖYLENE GADAK
CANI SAĞ OLSUN
glenay
Kaynanam incecik ve güzeldi.Yabancı kızlar gibi. Zaten göçmenler,
romanya göçmeni. Onu kocası ölünce hiç yalnız bırakmamışlar.
Evlenmiş hemen.
Köydeki halleri çok güzel anlatmışsınız.
Kaynanam benim hakımda konuşurken duydum, şöyle diyordu:
"Altına kara bir pantolon giymiş, oğlanı kandırdı."
Kandıran filân yok,gülümsüyor diye, evliliğe o sırada karar verdiğim için evlenmiştim oysa:) Biraz salağım..
kaynatan en çok kaynananı sevdiği için
eskimesin diye yardımcı turmuş
ötekine
en çok seni severin, onda gözüm olsa seni neye geçırayın demiş olmalı
Firdaba gene tarladan bahçadan geri galmadı
mazallah kendince yarışı kaçırmamalıydı
glenay
Tam tersini düşünün.
Firdaba önceki eş.
Kaynanamı üstüne kaçırııp getirmiş.
Kaynanam da rahmetli oldu çoktan.
Çok teşekkürler,
selâmlar..
İbrahim Çelikli.
o insanlarla tanıştık ne güzel..
benzeri öykülerinize bakıyordum bende
hangilerini salık verirsiniz
başka şiir ve öyküler beni ilgilendirmiyor pek