- 1011 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
AYRILIK YAMALI ELBİSE 12 . bölüm
12. BÖLÜM
Gecenin yorgunluğu ve acısı sırtında kasvetli bir şekilde kanıyordu.
Bu dergiyi çok seviyordu Asya.
Ezgiyle dertleşmeleri , klavyesi , penceresinin önündeki menekşesi, masasındaki anlamlı anlamsız tüm objeler sığınağı olmuştu.
Bir an kahve çekirdeklerine takıldı gözleri ne güzel dedi ASYA.
Unutmalıyım onu ama nasıl dedi nasıl.?
Aşkı ; ihanetin acısını da geçiyordu , özlemi ise bitmez bir dalga olmuştu.
Tam böyle düşünürken Ezginin ferahlatan o cıvıl cıvıl sesini duydu.
Hemen arkadaşına öpücük kondurdu.
Bebeğim iyisin değil mi,kötü değilsin işşallah.
Ezgim benim vefalı arkadaşım dert daşım korkma iyiyim ben.
Canım bugün mesaj kutuma güzel bir mesaj gelmiş , sana okumak istedim çok düşündürücü ve de anlamlı.
Hikaye şöyle başlıyor;
Ayakkabıcı, yeni getirdiği malları vitrine yerleştirirken, sokaktaki bir çocuk onu seyretmekteydi. Okullar kapanmak üzere olduğundan, spor ayakkabılara rağbet fazlaydı. Gerçi mallar lüks sayılmazdı ama, küçük bir dükkân için yeterliydi. Onların en güzelini ön tarafa koyunca, çocuk vitrine doğru biraz daha yaklaştı. Fakat bir koltuk değneği kullanmaktaydı. Hem de güçlükle...
Adam ona bir kez daha göz attı. Üstündeki pantolonun sol kısmı, dizinin alt kısmından sonra boştu. Bu yüzden de sağa sola uçuşuyordu. Çocuğun baktığı ayakkabılar, sanki onu kendinden geçirmişti. Bir müddet öyle durdu. Daldığı hülyadan çıkıp yola koyulduğunda, adam dükkândan dışarı fırlayıp:
- ’Küçüüük! ’ diye seslendi.’ Ayakkabı almayı düşündün mü? Bu seneki modeller bir hârika! ’
Çocuk, ona dönerek:
- ’Gerçekten çok güzeller! ’ diye tebessüm etti, ’Ama benim bir bacağım doğuştan eksik’.
- ’Bence önemli değil! ’ diye atıldı adam. ’Bu dünyada her şeyiyle tam insan yok ki! Kiminin eli eksik, kiminin de bacağı. Kiminin de aklı veya vicdanı.’
Küçük çocuk, bir şey söylemiyordu. Adam ise konuşmayı sürdürdü:
- ’Keşke vicdanımız eksik olacağına, ayaklarımız eksik olsa idi.’
Çocuğun kafası iyice karışmıştı. Bu sefer adama doğru yaklaşıp:
- ’Anlayamadım! . dedi. Neden öyle olsun ki? ’
- ’Çok basit! ’ dedi, adam. ’Eğer yoksa, cennete giremeyiz. Ama ayaklar yoksa, problem değil. Zaten orda tüm eksikler tamamlanacak. Hâttâ sakat insanlar, sağlamlara oranla, daha fazla mükâfat görecekler...’
Küçük çocuk, bir kez daha tebessüm etti. O güne kadar çektiği acılar, hafiflemiş gibiydi. Adam, vitrine işâret ederek:
- ’Baktığın ayakkabı, sana yakışır! ’ dedi. ’Denemek ister misin? ’
Çocuk, başını yanlara sallayıp:
- ’Üzerinde 30 lira yazıyor’ dedi, ’Almam mümkün değil ki! ’
- ’İndirim sezonunu senin için biraz öne alırım! ’ dedi adam, ’Bu durumda 20 liraya düşer. Zâten sen bir tekini alacaksın, o da 10 lira eder.’
Çocuk biraz düşünüp:
- ’Ayakkabının diğer teki işe yaramaz! ’ dedi, ’Onu kim alacak ki? ’
- ’Amma yaptın ha! ’ diye güldü adam. ’Onu da, sağ ayağı eksik olan bir çocuğa satarım.’
Küçük çocuğun aklı, bu sözlere yatmıştı. Adam, devam ederek:
- ’Üstelik de öğrencisin değil mi? ’ diye sordu.
- ’İkiye gidiyorum! ’ diye atıldı çocuk, ’Üçe geçtim sayılır.’
- ’Tamam işte! ’ dedi adam. ’5 Lira da öğrenci indirimi yapsak, geri kalır 5 lira. O da zâten pazarlık payı olur. Bu durumda ayakkabı senindir, sattım gitti! ’
Ayakkabıcı, çocuğun şaşkın bakışları arasında dükkâna girdi. İçerdeki raflar, onun beğendiği modelin aynıyla doluydu. Ama adam, vitrinde olanı çıkarttı. Bir tabure alıp döndükten sonra, çocuğu oturtup yeni ayakkabısını giydirdi. Ve çıkarttığı eskiyi göstererek
- ’Benim satış işlemim bitti! ’ dedi, ’Sen de bana, bunu satsan memnun olurum.’
- ’Şaka mı yapıyorsunuz? ’ diye kekeledi çocuk, ’Onun tabanı delinmek üzere. Eski bir ayakkabı, para eder mi? ’
- ’Sen çok câhil kalmışsın be arkadaş...’ dedi adam, ’Antika eşyalardan haberin yok her hâlde. Bir antika ne kadar eski ise, o kadar para tutar. Bu yüzden ayakkabın, bence en az 30-40 lira eder.’
Küçük çocuk, art arda yaşadığı şokları üzerinden atabilmiş değildi. Mutlaka bir rûyada olmalıydı. Hem de hayatındaki en güzel rûya. Adamın, heyecandan terleyen avuçlarına sıkıştırdığı kâğıt paralara göz gezdirdikten sonra, 10 liralık banknotu geri vererek:
- ’Bana göre 20 lira yeterli.’ dedi. ’İndirim mevsimini başlattınız ya! ’
Adam onu kıramayıp parayı aldı. Ve bu arada yanağına bir öpücük kondurdu. Her nedense içi içine sığmıyordu. Eğer bütün mallarını bir günde satsa, böyle bir mutluluğu bulamazdı. Çocuk, yavaşça yerinden doğruldu. Sanki koltuk değneğine ihtiyaç duymuyordu. Sımsıcak bir tebessümle teşekkür edip:
- ’Babam haklıymış! ’ dedi. ’Sakat olduğum için üzülmeme hiç gerek yok! demişti
alıntı...
Asya gözyaşlarına boğulmuştu okurken , bu yaşamda, mutlaka birileri daha çok acı çekiyor ve buna itiraz etmeden o acılara sahip çıkarak yaşıyordu.
Düşündü evet o ihanete bile ihanet edemiyordu, ama sevdasını gömemeyecek kadarda bağlıydı bu adama gecelerce ona adamım demişti, gündüzleri onun nefesi uyandırmıştı onu.
Unutması için yüklemlerin hepsinin özneyle yer değiştirmesi gerekiyordu.
Demir dedi içinden aklını kaybetti bu olanaksız dedi beni böylesine gözlerimin içine baka baka aldatamaz.
Yaramsın benim yar
asalet olmuş kan
sen yokken de
aşkım hep var.
Yaram yaram yarim
kanama durduramam
acıma merhem yok dilimde
şarkılar göç gözlerin deli
bense senin güzelin.
Akar gider ırmağın.
Gitme.!
Yaramı unutma.!
Parmaklarını klavyeden çekmişti ki Melek girdi odasına .
merhaba ASYAM.
NASILSIN.?
İyiyim canım sağ ol, anlaşılan hepiniz bu gece benimle daldınız uykuya ne kadar çok seviliyormuşum da haberim yokmuş.
Sen benim biricik yengemsin hiç kimse bunu değiştiremez ama inanıyorum abim senin değerini anlayacak ve dönecek.
Sustu Asya cevap vermedi ya da vermek istemedi.
O sırada kapının çalması kurtardı onu gelen çok sevdiği patronu Tolga beydi , içeri neşeyle girmişti adam.
Heyecanlı gözüküyordu öyle ki Meleği farket memişti ,.harika bir haberim var İtalya ya gidiyorsun görüşmeler tamam biletin bile hazır hem sana da iyi gelecek oradaki görüşmeler derginin kalitesi için iyi olacak seninle iki yazar daha yolcu.., adam o kadar ard arda konuşmuştumki Asya Melekle bile tanıştıramamıştı şeker patronunu.
En sonunda fark etti Tolga güzel kadını ama oda ne bir sat önce otoparkta aceleyle çıkarken çarpıştığı güzel bayan değil miydi o evet ta kendisiydi.
MELEK atıldı hemen biz tanışıyoruz Asyacığım Tolga beyle kendisi o kadar kibar ki özür bile dilemeden transit geçti yanımdan.
Tolga hem mahcup hemde utangaç bir tavırla gülümsedi genç kadına .
tamam nasıl affettirsem hanımefendiciğim size kendimi... hımm saat şimdi 12 ye geliyor açlık kapıya dayandı, affettirmem lazım kendimi size.
ASYACIĞIM konuşmamızda lazım bu iki vesile itibariyle siz güzel bayanları alıp kaçmak istiyorum efendim.
Melek itiraz etmeye kalmadan Asya gidelim Meleğim dedi benim hatırım için.
Melek içinden söylene söylene kabul etti yemeği.
Tolga bence size boğazda balık ziyafetiyle kendimi affettirmem mümkün.
Asya harika dedi Melek balık sever zaten
hımm demek ki doğru tahmin etmişim.
Melek içinden söylenmeye devam etti ukala şey ne sanıyor kendini.
Gittikleri yer hem nezih hem havadar boğazın tüm güzelliklerini göz önüne seriyordu.
Garsonların ilgisi ise bu adamın buraya sık geldiğini gözler önüne seriyordu.
İyiki geldik buraya dedi ASYA deniz havası iyi gelmişti ona.
Tolga gerçekten iyi bir patrondu yıllardır beraber çalışırlar bir kere olsun kalbini kırmamıştı.
Hiç evlilik yapmamış , sadece bir kere o kıyıya yaklaşmıştı evet TOLGA EVLİLİĞİN EŞİĞİNDEN dönmüştü.
O günden sonra kapılarını tüm kadınlara kapatmıştı , düşündü Asya yakışıklıydı Tolga bir o kadarda beyefendi şu Demirden ne kadar farklıydı.
Melek dalmıştı , garip hissediyordu şu Tolga gerçekten hoş ve sempatik adamdı ne kadar huzur vardı masada.
E Asya İtalya ya hep gitmek istiyordun al sana fırsat hemde hayranı olduğun yazarla tanışıp onun hikayesini yazacaksın.
Bu adam çok meşhur ve halk onu çok seviyor umarım iyi bir hikaye çıkarırsın.
Asya çok mutluydu yıllardan beri kurduğu hayali şu anda gerçek oluyordu.
Harika dedi Melek, kutlarım seni.
Hem Baranı merak etme sen abim ilgilenir bende yoklarım sık sık.
Gülümsedi güzel kadın ,bir bahardı onu kımıldatan yaklaşmıştı son yelkenlide karaya.
Niyetlerin beli kırılmıştı belki , ya da yangını başlatan küldü.
Sebep niyeti gölgelemiş.
Haziran olmuştu aşk , çingene bir yalnızlık süpürmüştü siyahı.
Ben kimim deme ben bu kadarım de..
topukları yüksek acılarımın
sükse yapmış ihanet, ön koltukta sevgili.
Sinemalar kapalı gişe,aldatılan kadın.
Adı yok ki fasıl çalar avuçlar.
Hıçkırığımın matemi yok
derdime tabib geceler.
Ayrılık yamalı elbise dedi kadın sustu notalar.
Telaşlıydı İPEK aynı zamanda burnundan soluyordu Baran babasıyla kalacaktı bir ay kadar yoktu ASYA.
Nereden çıktı bu çocuk dedi tamda nişan hazırlıklarının başladığı dönem Demirle de yakınlaşırken şimdi sadece oğluyla ilgilenecekti.
Demirse Baran gelecek diye çok mutluydu onu ne kadar sık görse de mutlu değildi aynı evde olmak farklıydı ve aynı havayı teneffüs etmek.
Asya gidecek diye ayrı bir hüzün kaplamıştı onu.
Aslında ona karşı hisleri görmek istemese de büyüktü.,ama garip şekilde içindeki ona olan duygularını ezmek istiyordu sebebini bilemiyordu, çaresizdi, onu severken başka biriyle oluyordu bu nasıl bir durumdu izahı yoktu ama adam mutsuz bir yara olacaktı.
İpeğe karşı hissettiklerinde aşk yoktu o çok güzel bir kadındı ve yanında olması ona iyi geliyordu.
Asyayla olmak istemiyordu belkide içindeki kötülükten basitlikten dolayı ondan kaçıyordu.
Çünkü Asya tertemizdi sevgi doluydu.
İpek dedi demir.
Özlüyorum bu kadını, neden Allahım dedi adam neden birini severken diğerini neden istersin, ben hasta mıyım acaba dedi.
Yakın arkadaşı Hilali düşündü aynı zamanda Bekir amcanın yeğeni dalında çok iyi bir doktor iyi bir piskoloğdu kaç kere kapısına kadar gitmiş içeri girmeden geri dönmüştü ayakları.
Telefonu çaldı Demirin ipeğin sesiydi telefonun diğer ucundaki .
canım biraz gel bana hastalandım galiba,çıkamıyorum evden.
Demir hemen geliyorum neden hemen aramadın yavrum dedi.
Bekledim belki iyi olurum düşündüm.
Telefonu kapatır kapamaz yola koyulmuştu Demir ama aslında Asya nın yemeğine gitmesi gerekiyordu gideceği için veda yemeği vardı Baranda babasını bekliyordu.
İPEK yine yapacağını yapmış bu gece bile Demiri elde etmişti.
İpek neşeyle içiyordu içkisini muhteşem bir masa hazırlamıştı kadın ve onun sevdiği elbisesini giymiş Demiri bekliyordu, kapının çalışıyla kendine geldi.
Hoş geldin sevgilim.
Sen hasta değil miydin..?
ben senin hastanım aşkım dedi ve içeri çekti adamı.
Demir gördüğü manzarayla sarhoş olmuştu çoktan ipeği çekti kendine , canımsın dedi.
Sen hep böyle sev , böyle karşıla ben hep gelirim sana.
İpek çoktan sarhoş olmuştu sarıldı adama, sen benimsin Demir.
Sonsuza kadar benimsin.
Seninim güzelim merakın olmasın seninim.
Sabah ipeğin kollarında uyandı adam kokusu doldurmuştu odayı.
Öptü alnından kadının ,gitme dedi uyuduğunu sandığı kadın.
Sarıldı tekrardan gitme.!
Gitmem lazım dedi randevularım var akşam görüşürüz.
Evet gidecekti kararlıydı arabada giderken düşündüğü tek şey beynini boşaltmaktı.
İçinde bir arıza vardı bugün hayli kızgındı Asya ya ihanet eden oydu, ama suçlu beyninde Asyaydı.
Neden böyleyim derken kapıyı çalmıştı bile.
Hoş geldin Demir dedi sıcak samimi bir ses Hilal DOKTOR çok sıcak karşılamıştı onu.
Biraz sohbet ettikten sonra hasta olarak konuşması gerekiyordu , ama kararlıydı konuşacaktı.
Çünkü rüyaları uykuları her şey tepe takla olmuştu ,dalgındı huzursuzdu ve mutluluk ondan uzaktı.
İpekle sadece kendini kandırıyordu o.
Aşk yoktu sevgi yoktu sadece yanında ve onu seven bir kadın olduğu için onunla oluyordu,içindeki gerçekleri göremeyen tek kişiydi bu kadın.
Hilal sabırla anlayışla dinliyordu bu adamı, aşkı yaşamış bir kadındı ve bu duyguyu bilirdi,düşündü Demir Asya ya aşık dedi.
Kendisi genç ve güzel bir kadındı gülümsediğinde gözleri gülerdi, hastaları çok severdi onu yumuşak ve ince duruşu hastanın işini kolaylaştırırdı.
Çok iyi gidiyorsunuz dedi doktor İpeği anlatın bana.
Onsuz dedi adam.. yapamıyorum onu görmem lazım ama anlayamıyorum.
İyileşeceksiniz yeter ki bana güvenin,,burada problemler var dedi elleriyle kafasını göstererek problem geçici.
Öyle ama ben sevdiğim kadını kaybediyorum bu yüzden.,sakin olun ve sabırlı,her şey yavaş yavaş düzelecek.
Her şey zamanını bekliyordu
kim bilir mutluluk kaçıncı bahara saklanmıştı.
Hatice Nilüfer DİRİLEN
YORUMLAR
YAAAAAAAAA ÜSTADIM..KARDEŞİM.DOSTUM...ŞOK ÜSÜTNE ŞOK YAŞADIM...MAKELENİN BÜTÜNÜNDEN BAŞALAYAIM..AKICI BİR DİL..YERİNDE VURGULAR VE HARİKA BETİMLEMELER..VE ÖYKÜ İLE HAYAT ARASINDA Kİ KESİTLER...
BACAGI OLMAYAN ÇOCUGUN ÖYKÜSÜ..ÇOK ŞEY ÖGRETTİ BAN ÜSTADIM ÇOK ŞEY..BİR JEST-LÜTÜF-İKRAM ADI HER NE İSE BU KADAR MI ZARİF SUNULUR BU KADAR MI NEZİH OLUR..BU İNCELİK KONUSUNDA KENDİMİ EGİTMEM LAZIM..O AYAKKABICI RUH VE NEZAKETİNE ULAŞMAK GALİBA İNSANI EŞEREF-İ MAHLUKAT DERECESİNE YÜKSELTEN DİR...
VE BENİ ASIL SARSAN: ÖYKÜDEKİ KAHRAMANLAR,,,ÜSTADIM 80 GÜN ÖNCE CAN CANIMDAN ÖZGE BİR CANIMI MELEK KIZI AHLAT TA TOPRAGA İNDİRİDİK..ÇOK KARDEŞİM KADAR DEGERLİ İDİ..VE TAM 40 YAŞINDA YEŞİL EKİNİ BİÇMEK GİBİ..ADINI ÖYKÜDE GÖRÜNCE TUTAMADIM GÖZYAŞLARIMI...VE ASYA..BU İSİMDE BENİM İÇİN ÇOK ÖZELDİR..ÇOK MÜSTESNA ŞAHSİYETİ İLE KADİM BİR DOST UN İSMİ. BENİM İÇİN ÖZEL İSİMLER BİR ÖYKÜDE BİR ARAYA GELMİŞ..TEVAKUF MU TESADÜF MÜ ADINA NE DENİYOR BİLMİYORUM..
KUTLUYORUM KUTLUYORUM ÜSTADIM BÖYLE DİLİ AKICI KULLANIŞINIZ SİZİN ŞAİR-YAZAR OLMA YOLUNDA HER GEÇEN GÜN BİR ÖNCEKİDEN İLERİ GİTMEKLE BİZE GURUR VERİYOR...