- 467 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Düşünce Devinimindeki Mutluluklar 13
13-Öznel alandaki sosyo-toplumsal gelişme, birey tanrısından, aile tanrısına, oradan kabile tanrısına ve şehir tanrısına, devlet tanrısına yol olan bir devam edişin hiyerarşisidir bu. Bu hiyerarşi ancak ve dahi ancak, birçok milleti yapıdan oluşan imparatorluklar ülküsüne uygun oluşla âlemlerin (bir yönetim altında boyun eğen dünya toplumlarının) Rabbi olan Tanrı’ya doğru yol alışın skalada oluşmasıdır.
Başlangıç ittifakları, her bir etnik yapıyı, yine yeni bir ittifakı totemi tanımlaması üzerinde oluşla; inanç zemini üzerinde birleştirmeyle millet dediğimiz yapıları ortaya koyacaktı.
Tek tanrı düşüncesinde, tüm yetkileri ele alan tek Tanrı, bütün olumlu işler görmesine rağmen artık insanın düşünme devinimini de eline alacaktı. Giderek insanlar kıpırdayamaz olmuştular. İnsanlar ancak ve ancak emir olunanı düşünüp, kıyaslayıp yorumluyorlardı. Emirleri de, işi bilirler öğretirdi.
Sıradan bir inanırın, haddi ve yetkisinde böylesine bir yorumla düşünme ve akıl erdirme yoktu. Akıl erdirme tek tanrıyı anlamak içindi. Akıl etme hiçbir zaman insanın uhdesinde değildi. Akıl etmek Tanrı ile yarışmak olurdu! Küçük suyunu dökerken bile kişilerin hangi eli ile işlerini kolaylayacakları yine o kişilere söylenmeliydi. Kişilerin hangi adımla içeri girecekleri vs. kişilere bu bağlamda söylenecekti.
Monoteist anlayış, kendi içlemi gereği; kendi Tanrı’sı dışındaki tanrılara saygı duymuyordu. Çünkü kendisi tek Tanrıcı bir ikame anlayıştı. Aksi halde tek Tanrıcı olamazdılar. Oysa payenler (Hıristiyan olmayanlar) kendi tanrıları dışındaki tanrılara da saygı duyuyorlardı.
Bu da, payenlerin, tanrı anlayışlarının içleminin zorunluluğudur. Yani payenlerle, paganlar, zorunlu olarak hoş görülü idiler. Aksi halde pagan ve çok tanrılı olamazdılar. Bu yüzden çok tanrılı idiler. Hoş görüsüzlük monoteist anlayışla gelmiştir. Çünkü monocu anlayış sadece kendisini hoş görür. Monocu anlayışların hoş görü söylemler de, bu bağlamda gerçekçi değildir.
Monoteistler gerçeğe ulaşmanın bir yolu var derlerdi. Bu yolunda kendi yolları, kendi tek Tanrı’sının yolu olduğunu söylerlerdi. Aslında hiçbir monocu dinde monocu değildirler. Artık yola girilmişti. Yolun çelişkileri, yanlışları o yolun terleten bir gerçeği olup çıkacaktı. Tek tanrıcı anlayışla hem olumluluk ve hem de olumsuzluk birlikte yansıyordu.
Monocu anlayışa göre monocu anlayış dışındaki yollar insanlığın mahvına sebep olurdu, “kurtuluşçu dinler” yüzyıllardır Musa’dan beri hep bunu vaaz edip durdular. Bu doğrultuda Ürdün ırmağında suya daldırma vaftizleri etmiyorlar mıydı? Tabi bu tek yol, bir kısır döngü olup çıkıyordu. Bu tek kurtuluşçu yol olma fikri düşüncelerin çıkmazı idi. Hak dini olmak söylemi hoşgörüsüzlüğün kendisi olmaktaydı.
Oysa pagan payenler, gerçeğe ulaşmanın birçok yolu olduğunu söylüyorlardı. Kudüs’e bir yönden değil de, her yönden, (hatta günümüzde havadan bile) ulaşılıyordu. Ne kendilerinin tek kurtuluş dini olduğunu söyleyip, hücum ediyorlardı, ne de hak din olduklarını beyanla mal mülk müsadere ederek, kılıcı ellerine alıp, Yahudiler ve diğer tek tanrılı dinler gibi ilan etmiyorlardı.
Aslında inançlar daima birbirine saldırırlar. Ve baskı uygular olmuşlardır. Bu inançlar, ister monocu olsun, ister politeist olsun. Politeistler belli bir anlama kararlılığını çağlar boyunun akışı düzleminde tutturmuşlardı. Bunun hoşgörüsü ile süreçleşiyorlardı. Politeizm ve politeist yapılaşma daha öncedir.
Şu da, bir gerçekti. Tek tanrıcı anlayış ta ister istemez çok tanrıcı bir yapıya kayacaktı. Tıpkı çok tanrıcı yapının tek tanrıcı yapıya kayması gibi. Üstelik Hiçbir tek tanrıcı din, tekli yapısını, bir birine benzemez yanları ile çok tanrıcı bir yapı gibi, koruyup sürdürmektedirler. Kendi içindeki mezhepleriyle de bu hal sürmektedir. Bu nedenle farklı tek tanrı anlayışları, yine çoklu tek tanrı anlayışları gibi aks etmektedir.
Politeisti anlamalar yukarıda söylendiği gibi, totemi yaşamın ittifakı olan yaşantılaşmasından ilhamla özekleşen, aynı konu etrafındaki çok yönlü anlayışların, değişik çözümlü motiflerini sunuyordular. Bu da kıyas ve tartışma, düşünme, akıl yürütme, kırıtize edip, sonuçları eleme demektir.
Dinler de tıpkı totemi yapılar gibi, totemi yapılardan yansıyışla, sonuç odaklı söylemlerin otoriterce meşrulaşılmasıdır. Yapının sorunsalları, Tanrı kavramında; sonuç odaklı sorgulanmalarıyla şimdilik sorunu çözer gibi görünmektedirler.
Politeisttik yapılar değişkendir, gerektiğinde sorunlar aynı millet içinde 1500 tanrıya havale edilen bir düşünmenin genişliği idi. İşin kötüsü bu düşünme genişliği, monocularca put olarak gösterilmenin saldırılma ve saldırma meşrulaşması olacaktı. Bunda şaşacak bir şey yoktu. Süreç henüz sonuç odaklı ağırlık merkezince işliyordu. İttifakı süreç birlik fikri oluşturmuştu. İmparatorluklar bu birlikçi ruhu çok şiddetli reaksiyonlarla istiyordu.
İttifakların önünde uzun zaman vardı. İttifaklar sonrasının bir gelişmesi olan imparatorlukların zamanı yoktu. İmparatorlukların iç zamanı çok hızlı akıyordu bu yüzden imparatorluklarda bu hızlı zaman akışını sağlamak için birliği, şiddetli reaksiyonlarıyla istiyor olacaktı. İşte sonuç odaklı dinler bunun müjdecisiydi. İmparatorluk’u dönemin sonrası, sonuç odaklı düşünmeler yerine daha analitik, daha desimalci olan düşünmelere doğru zamanlarını parçalayıp akıtacaktı. Yeni insan bu düşünceyi takip etmekten çok zorlanacaktı. En iyisi mi kişi insanların tutumu, sonuç odaklı dinlere sığınmak olacaktı.
Siz yapı içinde birlik sağlamak istiyorsunuz ama politeistiklikle bir türlü birlik düşüncesine ve birliğin yapılaşmasına varamıyordunuz. Sizin için sonuç ve sonuç odaklı düşünme önemliydi. Sonuç odaklı yaptırım ve meşrulaşmayı da en iyi tek tanrılı (monocu) dinler yapabilirdi.
Ne kadar sorunsal ile ortaya çıkarsanız, o kadar özgür düşünme var ediyordunuz. Yorumluyor, kendi yorumunuzu Tanrı anlayışında buluşturuyordunuz ve kayra ediniyordunuz. Tabiî ki bu pratik hayatta zor ve yavaş ilerleyen bir süreçti.
Sürecek
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.