- 583 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Hayal
Hayal
“Kardeşim sen düşünceden ibaretsin,
Geriye kalan et ve kemiksin,
Gül düşünür gülüstan olursun,
Diken düşünür dikenlik olursun” Mevlana
Bu boyutta yaşananlar zaman izafiyetinde bir önceki boyutun yansımasıdır! Bu boyuttaki hayaller ise bir sonrakine veri hazırlar! Önce ve sonra konusu zaman ve mekan bağı ve izafiyeti açısından var. Zaman ve mekanın bağlayıcılığını aşmak ise çok kapsamlı… Yaşananlar önceki hayallerdi, yaşanacaklar ise şimdiki hayaller! “Ne ekersen onu biçersin” Hayal ekiyoruz aslında. Önceki mahsulatı yaşarken bir sonraki mahsulatı da ekiyoruz. Bu anlamda “Ahir” dediğimiz, zaman göreceliliğindeki “Sonra” yani bir sonraki aşama! Ahirde olacaklar, şimdiki hayallerin mahsulü olacak! Kaderin işleyişi açısından tercih edilenler yaşanıyor. Tercihinden memnun olmak mutluluk hali, tercihinden yakınmak ise mutsuzluk hali! Tercihi ise insanın kendi iradesiyle oluşuyor ki karşılığı “Cennet, Cehennem” olarak sembolize edilir. İnsanın kendiyle yüzleşmesi, “Hesap”; güzel tercihler, Cenneti; kötü tercihler Cehennem’i netice verir. Ahirdeki hal de tercihe bakıyor. Böylece insan sonsuz bir terakki ve gelişim sürecinde ilerliyor! Tercih ettiği, kurduğu hayalleri yaşarken güncelleme yapma şansı doğuyor. Hoşnut olmadıklarını eleyip güzel şeyleri, hoşnut olacağı şeyleri zaman göreceliliğindeki bir sonraki aşamaya ekiyor! Yani hayaller gerçekleşiyor…Hayallerin ne kadar önemli olduğunu anlamak da “Bilinç” hali! Bilinç halindeki hayaller ise insanın sonraki aşamadaki durumunu belirliyor.
Soyut düşüncede olmayan, somutlaşamıyor! Evrende somutlaşan her şeyin soyut plan ve hayali mutlaka vardır! Somutlaşan her durum insan hayalinin ürünü! Dini literatürde “Kalplerin mühürlenmesi” konusu var. Bu hayallerin önemini anlamak açısından önemli. Evrensel hayal üretim sisteminde denge bozan, bozuk hayalleri üreten kalpler mühürlenir ki evreni etkilemesin! Mühürlenme tabiri çok manidar. Evrensel sistem şuur sahibi varlıkların hayallerini “Kün” yani “Ol” ekseninde değerlendirir. Her hayale “Kün” verilmesi açısından hayallerin de evrensel sisteme ters düşmemesi gerekir. Bu maksatla mühürlenir kalpler! Kalbi mühürlü olanların zaten hayali de “Kün” e mashar olmaz! Oyunda çorbadan oynayan çocukların durumu gibidir kalbi mühürlü olanların hali. Evreni hayalleriyle kirletemezler. Sadece kendi cürüm ve tercihleriyle kendilerine bir zindan yani Cehennem hazırlarlar. Orada vaveyla edip dururlar! Bu nedenle; yakınan, hoşnut olmayan, huzursuz, saldırgan, mutsuz, devamlı karşı mücadele halinde olanlara dikkat! Hayalleri bozuk olduğundan bu hali açığa çıkarıyorlar! Evrende herkese, her duruma uygun bir boyut ve mekan vardır. İnsan tercihiyle kendine en uygun olanı seçer! Şuur sahibi olan “Her şeyin iyi tarafını seç” kaidesine uygun tercih yaparak kendi kapasitesi, potansiyeli kadar kendine adeta Cennet kurar! Bu “Hususi Cennet” olarak tarif edilir.
Kaderci anlayışla olaya bakmanın sakıncası da şu; insan zaman ve mekan izafiyetinde önceden tercih ettiğini yaşarken yani canlı iken bu tercihini somut görebilir. Şuur ve farkındalık oluşturduğunda ise hoşnut olmadığı şeyleri eleyebilir! Çünkü zaman ve mekan görecelidir. Aslında tercih ve sonuç eş zamanlı yaşanır. Zaman ve mekan göreceliliği insanı aldatır. Sanır ki tercih ettiği daha sonra yaşanacak! Öyle görünür çünkü… Aslında eş zamanlı, hatta “An” da işler bu tercihlerin sonuçları.
Örneklemekte fayda var. Eski şeritli video kasetlerini bilirsiniz. Kaset içeriği tercihler olsun. Şerit makinede okuyucu başlık önünden geçerken oluşan ses ve görüntü şeridin o kısmını işler. Bu da zaman konusun izafiyetini anlamak açısından önemli! Okuyucu başlığa “An” diyelim. Tercihlerin kayıtlı olduğu bant, şerit an be an izlenirken okuyucu başlıktan geçenler yani okunanlar geçmiş, okunacaklar da gelecek hükmünde. Kasetin tamamı “Ömür” olsun, bu şekilde okuyucu başlıkta okunur. İşte burada eğer kişi tercihlerinin sonuçlarını görürken devamını da bilir. “Perşembenin geleceği çarşambadan bellidir” gibi. O halde memnun olmadığı şeylerin devamını izlemek istemeyebilir. Bu farkındalıktır. Ve devamını daha verimli ve memnun olacağı şekilde doldurmak ister. Bu da hayalleridir. “Zararın neresinden dönülse kar” hali de budur. Yeni kaydı kendini memnun edecek şekilde kurgulayabilir. Giden gitmiştir. Farkındalık oluşunca yenisi daha şuurlu doldurulur. Bu güncelleme terakki ve gelişimdir. Bu gelişim ve güncelleme insanın orjin “Adem” ile tanımlanan esas yazılımına ulaşana kadar sürecek! Sonsuz olarak düşünülen bir süreç bu! Çünkü gelişimin nihai sınırı bilinmiyor. Esmayı sınırlı boyutta yansıtan insanın esmanın sınırsız boyutunu bilmemesi doğal. Çünkü zaman ve mekan izafiyeti bu “Esfel”, sefil, Dünya boyutunda böyle algılanıyor. İnsan, sınırlı imkanlarla sınırsızı yansıtmaya çalışıyor çünkü. Hani şairler söyler ya “Kelimeler yetmez, duygularımı anlatmaya” öyle bir durum. İnsanın algı araçları sınırlı, esma ise sınırsız…
Son tahlilde; yaşananlar daha önceki boyutta tercih edilmiş, hayal edilmiş olanlardır, yaşanacaklar ise bu boyutta tercih edilen, hayallerdir! O halde tercihlerimizi hayallerimizi bizi hoşnut edecek şekilde yapabiliriz! Yakınmadan, ümitsizlik ve çaresizliğe düşmeden; bizi memnun edecek hayalleri kurmaktan çekinmeyelim. Bu güzel hayallerin yansımasını “An” da göreceğimizi bilelim. Süreci de unutmayalım, tercih ne şekilde ise sonuç öyle olacak! Dua da bir nevi hayaldir, istektir. Samimiyet dua için de hayal için de çok önemlidir. Kalbi mühürlemeden samimi hayallerle doldurmak gerek. Güzellikler daim olsun.
Selametle,
Ahmet Bektaş
YORUMLAR
hocam valla ellerine sağlık uzun uzun yazıyorsun konuları enine boyuna anlatıyorsun başkalarını bilmem ama ben senin yazıların beyenerek okuyorum her birinden bir çok şey öğreniyorum ...bu yazından öğrendigim herşey hayal etmekle başlıyor yani neye niyet ediyorsa ameli o çerçevede oluyor ama doğru şeyler hayal etmek şartıyla olmayacak hayal kuranlar hüsrana uğrar .......aklınıza sağlık yazan elleriniz dert görmesin.....