HERKESİN BİR GERÇEĞİ
Her düşünenin, bir kendi gerçeği vardır. Bu, bilgelerce anlaşılır, anlatılmaya çalışılır.
Gerçeği olan kişi bu dünyasını anlatmaya muktedir midir ? Bilgisi , dili kendisini açıkça
ortaya koymaya yeterli midir ? Bu, çoğu zaman "Hayır" yanıtıyla karşılık bulur .
Kimileyin dil konusunda uzman olan ,başka bilim dalında yetersiz olunca , ortaya gene
doyurucu bir ürün çıkmaz. Ürün yalnız ve yalnız yenilince değeri anlaşılır , kıymete
biner. O halde ; bir yapıt ne kadar çok insan tarafından anlaşılırsa; o kadar değerlidir.
Amacına ulaşmış sayılır ürün sahibi. Aksi taktirde çok kıymetli eserler oluşturulduğu halde
okuma alışkanlığı(kültür düzeyi) yetersizliğinden o güzelim yapıtlar ; sadece verilen
emek ve maliyetiyle üzünç içinde hayıflanır, dururlar . Kaybeden ; toplumdur, ulustur,
insanlıktır,gelecektir. İşlevini yapamamanın ezikliği içinde, bu dünyadan gidecek olan
aydındır, ilim adamıdır, ariftir, bilge kişidir. İnsan olarak tanımlanan, ben kimim deyip,
düşüncesini en fazla kaç yıl öncesine(başlangıça) götürebilme enerjisini kullanabilmekte?
Nereye dek sorgulayabilmektedir? Ya da bu konuda sağlam mantığa dayanan düşünürlerden
kaçıyla fikir ilişkisine girmiştir ? Kimliğini araştıran insan sayısının bir ülkede çoğalması ,
o yeryüzü coğrafyasını Cennet dediğimiz soyut kavrama dönüştürecektir.Dostluk
bağlarının güçlü kurulduğu bir dünya istemiyle hoşça kalın. Saygılarımla...